Zerzavan Kalesi- 8.Sayı

Arkeoloji Bilimi, geçmiş dönemlerde yaşamış insan topluluklarının kültürlerini ve toplumsal düzenleri ile siyasi münasebetlerini günümüze kadar gelen maddi kalıntılara dayanarak inceleyen ve yorumlayan bir bilim dalıdır. Bu tanımlama cümlesinde herhalde en kilit noktalardan biri “maddi kalıntılar” olacaktır. Kazılardan çıkarılan bu maddi kalıntılar nelerdir ki, biz onlar sayesinde geçmişi daha iyi ve sağlıklı anlarız? “Maddi kalıntı, insan tarafından doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenen, kullanılan, değiştirilen, yapılan ya da biçimlendirilen her şeyi kapsamaktadır.” diye açıklanmıştır. Maddi kalıntıları da kendi içinde ikiye ayırmak gerekir; inorganik kalıntılar (taş, metal, seramik, vb.) ve organik kalıntılar (karbon temelli kalıntı grubu, kemik, tohum, ahşap, vb.). O halde maddi kalıntılar, geçmişte yaşamış insanların kendi elleriyle yaratık

ları “kültürlerinin” günümüze kalan yansımalarıdır ve arkeologlar da bu yansımalardan yola çıkarak geçmişi aydınlatmaya çalışmaktadır.Arkeolojik kazılardan çıkarılan hayvan ve bitki temelli organik kalıntılar, ‘arkeobiyoloji” biliminin şemsiyesi altında incelenir ve bu terimi dünyaya 1972 yılında İngiliz Arkeolog Douglas Clark tanıtmıştır. Clark, bu terimi ilk olarak bilim dünyasına tanıttığı zaman aslında çalışması yalnızca hayvan kalıntılarının incelenmesi ile sınırlıydı. Bugün ise bu terim Avrupa arkeolojisinde kazılardan çıkarılan bütün organik kalıntıların incelenmesine kadar genişlemiştir.Peki, neden arkeobiyoloji? Arkeobiyoloji, geçmişte yaşamış toplumların yerleşimlerinin çevresel arkeolojisini, insanların mevsimsellik hareketlerini, bölgesel iklim değişimlerini, yerleşimlerin sosyo-ekonomik durumlarını ve özellikle insanın doğa ile olan ilişkisini kazılardan çıkan organik kalıntılardan yola çıkarak araştırmayı hedefler. Bu bağlamda, arkeobiyoloji, kazılardan çıkarılan organik kalıntılar ışığında arkeozooloji ve arkeobotanik bilimleri olarak ikiye ayrılır. Arkeozooloji, kısaca kazılardan çıkarılan hayvan kalıntılarını incelerken, arkeobotanik ise bitki kalıntılarını inceler. Yazımızın daha açıklayıcı olması için, bu kısma kadar bazı gerekli terimlerin kısa açıklamaları ile geldik ve şimdi bu terimlerden arkeozooloji bilimine odaklanacağız. Zira arkeolojik kazılar sayesinde, Zerzevan Kalesi sakinlerinin ne tür yapılarda yaşadıklarını ve ne tür kaplar içinde yemek tükettiklerini biliyoruz ama hayvansal kazanımlarını ve antik tabiatlarına anlamamıza arkeozooloji yardımcı olacak.

Arkeozoolojinin İzinde

Arkeozooloji, arkeolojik kazılardan çıkan hayvan kalıntılarının, uzmanları tarafından küresel metotlar dâhilinde incelenmesi ve hayvan kalıntılarının verdiği bilgiler ışığında yorumlanmasıdır. Bu incelemelerle, zaman içinde insanların hayvanlar ve doğa ile olan karşılıklı etkileşimleri ve bunun sonuçlarının insanlık tarihindeki yerinin irdelenmesi hedeflenir.Her bilim dalında olduğu gibi, arkeozoolojide de sonuçlara ulaşabilmek için birtakım metotlar vardır. Bu metotlar sayesinde, ortaya çıkan sonuçlar kişisel veya yerel bir çerçeveden çıkar ve küreselle

şir. Hayvan kemik kalıntılarının incelenmesinde temel olarak “Görsel Tanımlama Metotları” kullanılır. Bu tanımlama metotları kısaca sırasıyla; incelenen hayvan kemiği kalıntısının ait olduğu hayvan türünün tanımlanması (yerleşimde beslenmiş veya dışarıdan getirilmiş yabani türlerin listesini belirlemek için), kemik kalıntılarının hepsinin tek tek ağırlıklarının alınması (türe bağlı et kazanımı tahmini için) ve kalıntının verdiği bilgiler dâhilinde eklem ve diş yaşlandırması (türlerin ekonomik getirisini hesaplamak için) ile başlar. Bunların dışında, kemiklerden metrik ölçümlerin alınması (türlerin olası fiziki değişimlerini takip edebilmek için) ve kemik kalıntılarının üzerinde yer alan kasaplık, patolojik, yanık izlerinin not alınması ve fotoğraflanması da sayılmalıdır.Zerzevan Kalesi’nde yaşayan halkın genel yaşamını, beslenme alışkanlıklarını, sosyo-ekonomik durumlarını ve içinde yaşadıkları tabiatı daha iyi anlayabilmek için günümüze kadar kazıdan çıkarılan yaklaşık 13 kilogram malzeme incelenmiş ve veri bankasına girilmiştir.

Zerzevan Kalesi’nin Arkeolojisi

Zerzevan Kalesi, konumu itibariyle bütün vadiye hâkim, antik ticari ve askeri yollar üzerinde, geniş bir alanı kontrol altında tutan, stratejik bir Roma sınır garnizonudur. Bununla birlikte Zerzevan’da sadece askerlerin kalmadığı, aynı zamanda sivillerin de yaşadığı söylenebilir. Antik yol güzergâhında bulunan Zerzevan’ın tarihi Asur Dönemi’ne (MÖ 882-611) kadar gitmektedir. Pers Dönemi’nde de (MÖ 550-331) Kral Yolu üzerinde bulunan yerleşim alanı, yol güvenliğinin sağlanması amacıyla kullanılmıştır. Parth Dönemi (MÖ 140-85) buluntularının varlığı bu dönemde de alanın kullanıldığını göstermektedir. Mevcut mimarî kalıntılar ve kazı çalışmalarında ele geçen buluntular incelediğinde de asıl askeri yerleşimin MS 3 yy.’da, Severuslar Dönemi’nde (MS 198-235) inşa edildiği görülmektedir. Yerleşimin surları ve yapıları Anastasios
I (MS 491-518) ve Justinianos I (MS 527-565) dönemlerinde onarılarak, bazı yapılar ise yeniden inşa edilerek mevcut son haline getirilmiştir. 639 yılında İslam orduları tarafından bölgenin fethine kadar yerleşim kesintisiz kullanılmıştır. 2014 yılında ilk defa başlayan kazı ve restorasyon çalışmaları halen devam etmektedir. 

Zerzevan Kalesi’nin Arkeozoolojisine Genel Bakış

Zerzevan Kalesi’nden çıkarılan hayvan kemikleri, 2020 yılından itibaren incelenmeye başlanmıştır. Halen devam eden projede, günümüze kadar 13 kilograma denk gelecek 1800 adet hayvan kemiği kalıntısı incelenmiş, tanımlanmış ve kayıt altına alınmıştır.Tanımlanan hayvan türlerinin büyük bir yüzdesi evcil hayvanlara, geri kalan küçük bir kısmı da yabani türlere aittir. Tanımlanan evcil hayvan türleri koyun, keçi, sığır, at, eşek, katır, domuz, köpek ve tavuktur. Bütün bu evcil hayvanları tek bir sürü olarak düşünürsek, koyun ve keçi mutlak çoğunluğa sahipken sığırlar ise en çok tanımlanan üçüncü türdür. Zerzevan Kalesi sakinleri tarafından evcil hayvanlar yalnızca etleri için değil, ikincil ürün olarak adlandırılan (hayvan canlıyken çiftçiye kazandırdığı ürünler; yün, süt, tezek, iş gücü, vb.) kazanımlar için de beslenmiştir. Atgillere ait kalıntılar ise, bu türlerin kalede binek veya yük hayvanı olarak beslendiklerini göstermektedir. Tavuk kalıntıları ise tanımlanan hayvan kalıntılarının %5’i kadardır. Kalede tespit edilen kalıntılardan çok azı yabani hayvanlara aittir. Bu grupta en fazla tanımlanan hayvanlar; yaban tavşanı ve tilki ile farklı boyutlarda türü tam tespit edilememiş etçillerdir.

Zerzevan Kalesi’nin Hayvana Dayalı Ekonomisi, Avcılığı ve Doğal Çevresi

Tanımlanan türlerin neredeyse en büyük kısmını çift toynaklı, sürü ve otlak hayvanları olan koyun, keçi ve sığırlar oluşturur. Evcil hayvanların kesim yaşları bize onların yalnızca etleri için değil, aynı zamanda da ikincil ürünleri için de beslendiklerini göstermektedir (hayvan hayattayken elde edilen kazanımlar; süt, yün, iş gücü, vb.).Küçükbaşlarda, 18-24 aylık aralığında olan bireylerde başlayan kesimler, bize bireyin tükettiği yem ile bulunduğu ağırlık oranın en uygun olduğu dönemlerde kesildiklerini gösterir. Bu grubun dışında kalan ve sürü içinde yaşlanan bireyler de, yünleri/tiftikleri, sütleri ve sürünün devamlılığını sağlayacak yavruları doğurmak için beslenmeye devam edilmiştir. Bulunan ağırşaklar (yün eğirmek için kullanılan gereç) ve dokuma tezgâhı ağırlıkları, kalede yaşayanların günlük ihtiyaçları düzeyinde dokumacılık yaptıklarını gösterir. Et ihtiyacı ağırlıklı olarak koyun ve sığırlardan karşılanmıştır. İleri yaşlardaki sığır ve tespit edilen atgillere ait kalıntılar, bize bu türlerin iş güçleri için beslendiklerini gösterir. Az sayıda tespit edilmiş olan yabani hayvan kalıntıları, kale halkının çok nadir av aktivitesinde bulunduklarını ispatlamaktadır.Peki, Zerzevan Kalesi’nin günümüzden 1600 yıl önce içinde bulunduğu tabiat nasıldı? Aslında bu soruya daha sağlıklı bir cevap verebilmek için, çok daha fazla hayvan kalıntısı incelenmelidir. Fakat burada ilgi çeken bir nokta, domuza ait sadece iki kalıntının bulunması, bize bölgedeki çiftçilerin bu türe rağbet etmediğini gösterir. Bunun sebebi yetersiz su kaynakları ve kuraklık olabilir, çünkü evcil domuz suya en fazla ihtiyaç duyan türlerdendir. Bunun dışında da, tanımlanan hayvan kalıntılarının hemen hepsi çift toynaklı, sürü ve otlak hayvanlarından oluşmaktadır. Bu da bize bölgede zamanla yoğun bir erozyonun yaşandığını ve özellikle de keçilerin fidan ve filiz vermiş ağaçları tükettiğinden, bölgede zamanla çoraklaşmanın ve belki de çölleşmenin başladığını göstermektedir. Arkeozooloji ekibi yukarıda bahsedilen konuları daha iyi anlamak için, Zerzevan Kalesi kazıları sürdükçe çıkan hayvan kalıntılarını incelemeye devam edecektir.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir