Diyarbakır’da gülün adı var-8.Sayı

Anadolu’da asırlardır yetiştirilen bir gül türü, Diyarbakır’da ‘ Muhammediye Gülü’ olarak anılır. Şehir halkı, pembe açan, kolay kolay solmayan, her daim canlı, parlak duran ve tabii misler gibi kokan bu güle pek yaraşır bir isim koymuş. Gül, Peygamber Efendimizin remzidir çünkü ve bütün hoş kokulu güller bize onu hatırlatır.

Gül, özellikle de kokulu gül, Peygamber Efendimizin remzi sayılır. O, ‘gül kokulu Muhammed’tir ve bu yüzden, bir güle yaklaşıp onun mis kokusunu içine çekenler, ruhun şenlendiği o kısacık anda, salâvat getirmeyi ihmal etmezler. Kokusuyla başımızı döndüren pek çok çiçek ve bitki var elbette, bahçe çitlerine sarılan hanımelleri, yaseminler, saksıda bir top fesleğen, şakayık, duvar dibinde bir öbek lavanta, ağaç dalında manolya, limon ve portakal çiçekleri… Hiçbiri bülbüllerin bile âşık olduğu gülün tahtını sarsamaz yine de… Ona bahşedilmiş bir üstünlük olduğu kesin. Bilim de gül kokusunun frekansının diğer kokulardan daha güçlü olduğunu söylüyor. Frekansı 320 MHz olan ve bütün kokular içinde en fazla titreşim yayan gül, sevgiyi, saflığı, sadeliği, bir olmayı, beden-zihinruh bütünlüğünü simgeliyor ayrıca.

Güller İçinde Bir Gül; Adı ‘Muhammediye’… Mis kokulu bütün güller bize Peygamber Efendimizi hatırlatsa da, Diyarbakır’da ‘Muhammediye Gülü’ olarak bilinen bir gül türü, doğrudan onun adıyla anılmasıyla ayrıcalıklı bir yerde durur. İhtimal ki, şehir halkı, gülün yalnız mest edici kokusuna değil, parlak, canlı duruşuna ve kolay kolay solmayışına bakarak ona bu ismi yakıştırmışlardır. Anadolu’da yüzyıllardan beri yetiştiriciliği yapılan ‘Muhammediye Gülü’, Diyarbakır’da da büyük önemi olan gül genotiplerinden biridir. Tarihi kaynaklara baktığımızda, Diyarbakır’da Osmanlı Dönemi’nden bu yana birçok türde gül yetiştirildiğini ve şehrin her tarafında gül bahçeleri kurulduğunu görüyoruz. Burada elde edilen güller, hem yurt içine hem de yurt dışına gönderilirdi. Hatta öyle ki, elde edilen güllerin suyu ve esansının Kâbe’de ve Peygamber Efendimizin kabrinde kullanıldığı biliniyor.

Şifalı Şerbetler, Enfes Reçeller…

 Gül kokusunun insana canlılık veren yüksek bir frekansa sahip olduğunu hatırlarsak bir kez daha, onun psikiyatrik ve nörolojik hastalıkların tedavisinde başarı göstermiş olmasına şaşırmayız. Pembe çiçeklere sahip Muhammediye Gülü de uzun yıllardan bu yana tıbbi amaçlarla kullanılıyor ve yapraklarından yapılan gül şerbeti ve reçeli yalnız damakları değil ruhları da şenlendiriyor. Kalp çarpıntılarına iyi geldiği bilinen gül şerbetini yapmak için, gülün taç yaprakları koparılır, yıkanır ve bir şişeye konur. Şişeye içme suyu doldurulur ve bir tatlı kaşığı limon tuzu ilave edilerek güneşli bir yerde yedi ilâ on gün bekletilir. Bu süre sonunda, yapraklar süzülür ve pespembe görüntüsüyle bile yürekleri ferahlatan gül suyu serin bir yerde muhafaza edilir. İçmek istediğinizde, şekerli suyun içerisine bir miktar gül suyu karıştırarak şerbetinizi hazırlamış olursunuz. Gül şerbetinin bağırsakları yumuşattığı, hazmı kolaylaştırdığı, akciğer hastalıklarını tedavi ettiği ve göz ağrısı ve kaşıntılarına da
iyi geldiği söylenir. Muhammediye Gülü’nün yapraklarından yapılan reçelin de pek leziz olduğunu tahmin etmek zor değil, ancak onun bilmediğimiz bir yönü daha var; eski tarihlerde, gülün bakır kaplar içerisinde yakılan kökleri, cilt hastalıklarının tedavisinde kullanılırmış.

Muhammediye Gülü Her Toprakta Yetişir mi? 

Muhammediye Gülü ve genel olarak diğer güller yetişme koşullarına bakıldığında, özellikle toprak konusunda çok da seçici değiller. Anlaşılan o ki güller güzel oldukları kadar mütevazılar da. Toprağın yapısına aldırmadan her daim göz alıcı renklerde açabilmek az iş mi? Yine de onların da sevdiği bir toprak türü var elbette; killi-tınlı yapıdaki, organik maddece zengin topraklar… Topraktaki organik madde miktarını artırmak, kompost ya da yanmış çiftlik gübresi kullanımıyla sağlanabilir. Muhammediye Gülü yetiştiricilecek arazideki toprağın drenajının da iyi olması gerekir. Su tutan topraklar, bitkilerin kuruma-sına neden olabilir. Diyarbakır’da
ve genel olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde açık köklü gül dikimleri ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde yapılabilmekte. Sonbaharda dikilen güller kış boyunca yerine alışacağı için ilkbaharda daha güzel açarlar. Dikimler ekim ayının sonunda başlayıp mart ayına kadar devam eder ve kış aylarında araziyi hazırlamak güç olacağından dikim önerilmez. Saksıya alınacak gül fidanlarının dikimi ise yaz aylarında dahi mümkün olabilir ancak yazın bitkinin susuz kalmamasına dikkat edilmelidir.

Meraklısına Gül Dikim Rehberi

Diyelim ki bahçeli bir evdesinizve tamamen kendi zevkiniz için Muhammediye Gülü yetiştirmek istiyorsunuz ya da daha büyük düşünüp geniş bir arazide ticari amaçlı gül yetiştirmek niyetindesiniz. O zaman daha teknik olan bu bölüm size rehberlik edebilir. Gül dikimleri için açılacak çukurların derinliği 60 cm., çapı ise 40 cm. ebatlarında olmalıdır. Açılan çukur içine, üstten alınan toprak yarım kürek gübreyle karıştırıldıktan sonra konur. Açık köklü alınan gül fidanlarının köklerinde dikim budaması yapılarak, zedelenen veya kuruyan kök uçları budama makasıyla kesilmelidir. Bunu yapmaktaki amaç, kesilen kısımların etrafında oluşacak yara dokusunun çevresinden çok sayıda kökçükler sayesinde bitkinin toprağa sıkıca tutunmasını sağlamaktır. Dikimden sonra bitkinin etrafı çanak yapılarak içi suyla doldurulur. Dikilen Muhammediye güllerinin su ihtiyacı dikim yapılan bölgenin hava sıcaklığına, toprak yapısına ve bitkinin gelişim dönemlerine göre değişebilir. Özellikle ilk dikim yapılan yılda sürgün verme dönemleri ve yaz aylarında gülün su ihtiyacı daha fazla olur. Diyarbakır’da yaz mevsimi kurak ve yağışsız geçtiği için güllerin çanakları içerisine haftada iki defa su verilmesi önerilebilir. Evinizin balkonunda, saksılar içerisinde gül yetiştiriyorsanız, haftada iki günden daha fazla su vermeniz gerekir. Bitkileriniz gelişip sürgün vermeye başladıktan sonra ise budama ihtiyacı ortaya çıkacak. Budama işlemi yapılmadığı takdirde gülleriniz küçük kalır ve istenilen hoşlukta olmazlar. Budamayla birlikte yaşlanmış, verimden düşmüş, hastalıklı veya zararlı böceklerden etkilenmiş sürgünler çıkarılarak bitkinin birkaç dalı bırakılır; böylece bitkinin daha kaliteli çiçeklenmesi sağlanmış olur. Budama ayrıca, bitkinin havalanmasına, ışıklanmasına da katkıda bulunarak açacak olan çiçeğin daha gür olmasını sağlar. Budamanın da bir vakti var tabii, bu işlem için sonbahar sonunda başlayıp kış bitimine kadar bitkinin dinlenmede olduğu dönemleri seçmelisiniz. 

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir