Sunuş-8.Sayı

Diyarbakır, çevresini kuşatan dağların ortasında,Karacadağ ve Dicle’nin şekillendirdiği eşsiz ve özgün bir coğrafyada yer alır. Zengin su kaynaklarıyla beslenen uçsuz bucaksız ovalar, geniş meralar, türlü çeşitli bitki ve hayvana mesken olan bozkırlar ve nehir vadileriyle “Bereketli Hilal”in bu kuzey ucu, sahip olduğu tabiat varlıklarıyla da müstesna bir yerde durur. Doğudan batıya, kuzeyden güneye farklılıklar arz eden coğrafî özellikleriyle Diyarbakır, kimi yerde alabildiğine uzanan buğday, pamuk, çeltik yüklü tarlalarıyla; kimi yerde çok yüksek olmasa da heybetinden ödün vermeyen dağları, çağıldayarak akan şelaleleri, serin mağaraları, yaylaları, binbir kuşun meskeni olan göl kenarları ve akarsu boylarıyla yaşanacak bir tabiat sunar. Toprağı mümbit olup, her köşesinde ayrı bir ürün yetişir, baharı da yazı da kışı da ayrı güzellikte yaşanır.

Şehrin batısında yer alan Karacadağ, Diyarbakır’ın tabiatına damga vurmuş en önemli unsurlardan biridir. Öyle ki şehir, sönmüş bir volkan olan Karacadağ’ın bazalt platosu üzerinde yükselirken, rengini ve karakterini de bu dağdan kopma bazalt taşından almıştır. Diyarbakır’da ‘uygarlığın beşiği’ olarak görebileceğimiz Karacadağ, buğdaygil ve baklagillerden birçok türün yabani atalarının yetiştiği gen merkezi olmakla birlikte, bugün de nadir ve endemik türlerden oluşan flora ve fauna zenginliğiyle eşsiz bir yaban hayatına sahiptir.Şehre binlerce yıldır hayat veren Dicle nehri ve Diyarbakır Surlarının hemen yanı başında yer alan Hevsel Bahçeleri de, Diyarbakır’ın tabiatında hem güzelliği hem de kıymetiyle öne çıkan yerlerden biridir. Binlerce yıldan bu yana bozulmamış doğasıyla Hevsel Bahçeleri, hâlâ birçok bitkinin, ağacın, hayvanın ve farklı türden birçok kuşun yaşam alanıdır. Göçmen kuşları, yırtıcıları, balıkları, sürüngenleri, kelebekleriyle birlikte Dicle Nehri ve Hevsel Bahçeleri, Türkiye’nin en önemli biyoçeşitlilik alanlarından biri olarak kabul görür.“Diyarbakır’ın Doğasında Var” diyerek hazırladığımız bu sayımızda, Diyarbakır’ı baştanbaşa kuşatan tabiatını ele aldık. Karacadağ’la başlattığımız yol serüvenimiz, Çayönü’nün, Körtiktepe’nin, Zerzevan Kalesi’nin antik dünyasından geçerek, bizi, tarihin derinliklerini yansıtan Diyarbakır Surları’na, bitkisel motiflerle bezeli geleneksel mimarîye, Dicle kıyısının nadide yaz köşklerine, dut ve gül yetişen bahçelere götürdü. Dicle’nin, her mevsim ayrı güzellikler sunan Hevsel Bahçeleri’nin kıyısına uğrayıp, Yabanardı’na, Şeyhandede’ye, Sinek Çayı’na, Pir Aziz’e, Gelincik Dağları’na, Bırkleyn’e, Hassuni’ye, Hilar’a uzandık.Evet, insanlığın ilk adımlarına tanıklık etmiş Diyarbakır’ın doğasında binlerce yıl önce yazılmaya başlanmış bir hikâye var. Akmaya başladığı günden beri kıyısındaki her şehre bereket taşıyan, güzellik taşıyan Dicle var. Taşlarıyla bu şehrin tarihini ören, kurdun, kuşun yuvası, nadir çiçeklerin bahçesi Karacadağ var. Diyarbakır’ın doğasında dün olduğu gibi bugün de bereket, medeniyet ve güzellik var. Tabiat bizim tabiatımız. Nefes alan tüm canlılarla beraber ortak yaşam alanımız. Bugünden yarına emanetçisi olduğumuz evimiz, yuvamız, yurdumuz. Bu emanete en iyi şekilde sahip çıkmak ve gelecek nesillere en güzel haliyle bırakmak umuduyla, keyifli okumalar diliyorum.

Ali İhsan Su
Diyarbakır Valisi

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir