Diyarbakır’a meslek hayatımın başlangıcından beri çok geldim, bazen her ay geldiğim oluyordu ama bu gelişlerimde Diyarbakır’ın turistik yerlerini gezmeye pek fırsatım olmuyordu. Şehir gergindi, PKK ile mücadeleye devam ediyordu. Genelde Kuzey Irak’taki operasyonları ya da bölgedeki çatışmaları takip etmek için geliyorduk. En son on iki yıl önce eşimle gelmiştik ilk tanıştığımızda. Eşimi gezdirmiş, onun da görmesini istemiştim buraları. On iki yıldan sonra ilk kez Sur Kültür Yolu Festivali için geliyorum. O kadar yıldan sonra şehirde gözlemlediğim nokta şu: Diyarbakır, bir şehir terörle mücadele etmediği zaman, ter.rü gündeminden çıkardığı zaman nasıl bir yere geleceğini, nelere vakit ayırabileceğini çok güzel gösteriyor. Bugün artık, en iyi kahvaltı nerede yapılır ona bakıyoruz, nerede yemek yesek diye düşünüyoruz. Acaba hangi otelde daha iyi ağırlanırız diye araştırıyoruz. Şehrin üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi…

Daha önce geldiğimizde insanların yüzündeki o tedirginlik;
sokaklardaki kirpiler, askerî araçlar, ağır silahlı güvenlik güçleri artık yok. Onların yerine artık turistler var, rehberler var, öne çıkan bir tarih ve kültür var. Tarih deyince zaten Mezopotamya’dayız. Ben Amerika’da kaldım bir süre, orada 150 yıllık binayı tarihî bina diye gösteriyorlar. Ama bu bölgenin tarihi 12 bin yıl gerilere kadar gidiyor. İnsan bunun içinde olduğu zaman fark etmiyor ama dışarıdan baktığınız zaman müthiş bir zenginlik.

Ve bütün bu zenginliğin ortaya çıkması çok iyi bir şey. Bu açıdan Sur Kültür Yolu Festivali de çok önemli. Şehirleri şehir yapan biraz da konserleri, sergileri, kültürel etkinlikleriyle bu tür festivallerdir aslında. Hem insanlara ilham veren, huzur veren hem de eğlenceyi yeniden geri getiren önemli etkinlikler. Bu anlamda da çok iyi buldum.
Festivalde çok zengin bir kadro var, iki bin sanatçı çok yüksek bir rakam. Hiçbir festivalde bu kadar katılım yoktur.
Gördüğüm kadarıyla halkın katılımı da çok iyi, bu da Diyarbakır adına gerçekten sevindirici bir durum…

CÜNEYT ÖZDEMİR
Gazeteci, televizyoncu