Amida, Diyarbekir, Diyarbakır… Bu isimler şehrin, farklı imparatorluklar ve medeniyetler çatısı altında geçirdiği değişik dönemleri ve farklı medeniyetlere ait kültürleri işaret eder. Yoğunlukla Suriçi’nde yaşanan bu farklı kültürler, yüzyıllar içerisinde birbirini etkilemiş ve 2000’li yılların başına kadar birikerek ortaya çıkan ve adeta kültleşen bir kültürün ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Suriçi kent alanını büyük oranda kapalı bir yaşam alanına çeviren kale surları, çevrelediği bölge içerisinde yer alan farklı etnik ve dinî yapıların bir arada yaşayarak, hem homojen hem de heterojen bir kimliğe bürünmesini sağlamıştır. Farklı kültürlere mensup topluluklar arasında gelişen hareketli ilişkiler ağı, mensup olunan kültürel pratiklerin de geçirgen bir özelliğe sahip olmasına yol açmış ve kültür pratiklerinin sürekli olarak değişime zorlandığı ilerleyici bir hal almasını tetiklemiştir.
Diyarbakır’da, kültürün en önemli bileşenlerinden biri de müziktir. Müziğin Diyarbakır’da, tarihî akış içerisinde, hem sözel yönden, hem de kullanılan çalgılar yönünden şehre ait diğer kültürel pratiklere benzer şekilde değişime uğradığını ve beraber yaşayan farklı topluluklara ait özellikleri bünyesinde taşıyan bir kültür ürünü olarak 2000’li yılların başına kadar baskın tür olarak kendini var etmeyi başardığını görürüz.
Şehrin müzik hayatı, 1900’lerin başına kadar gayrimüslimler ve Gülşenî, Mevlevî ve Kadirî gibi dergâhlara mensup dervişler eliyle yürütülüyordu. Ancak Cumhuriyet’in ilanından sonra gelişen ulusal kültür anlayışı içerisinde tekrar ele alınan müzik eserlerinde, dünyevî kimlik taşıyan örnekler üzerinde yoğunlaşılmış ve icralarda bu örnekler ön plana çıkartılmıştır. Devlet eliyle yapılan derleme toplama çalışmalarında kayıt altına alınan müzikal örnekler belirli rötuşlardan geçirilerek sözel açıdan hedeflenen kültür politikasına uygun biçimde şekillendirilmiştir. Günümüz TRT Türk Halk Müziği repertuvarı içerisinde yer alan Diyarbakır’a ait birçok türkü, çoğunlukla Osmanlı himayesinde geçirilen yılların etkisiyle Klasik Türk Sanat Müziği (KTSM) sazlarıyla seslendirilmiş ve bu icra günümüze değin sürmüştür. Türküler dışında yörede seslendirilen uzun havaların icrasında yine KTSM sazları kullanılmış ve hâlâ kullanılmaktadır.
Göçler ve Kültürel Değişim 1980’lerin ikinci yarısında Türkiye’nin özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde ortaya çıkan çatışmalar sonucunda, kırsal alanlardaki birçok köy güvenlik sebebiyle boşalmış ve bölgenin başkenti niteliğindeki Diyarbakır’a büyük sayılarda insan akışı olmuştur. İdeolojik zeminde gerçekleşen bu çatışmalar özellikle 1990’lı yılların ortasında zirve noktasına erişerek göç hareketlerinin de zirveye taşınmasına yol açmıştır. Şehir, 10-15 yıl gibi kısa süre içerisinde taşıyamayacağı bir yük altına girmiş; başta alt yapı olmak üzere birçok sorun şehrin çehresini alt üst etmeye yetmiştir. İstanbul, Ankara, İzmir’deki gibi, halkın kentleşmesinde etkin rol alan ve ‘varoş’ denen bölgelerin Diyarbakır’da yetersiz kalması, şehrin bir anda binalarla veya derme çatma yapılarla dağınık bir biçimde dolarak devasa bir köye dönüşmesine sebep olmuştur. Şehri yeniden şekillendiren bu büyük göçler, kente ait kültürel pratiklerin sahipleri konumundaki şehirlilerin peyder pey Diyarbakır’ı terk ederek başka şehirlere yerleşmesine yol açmıştır. Bu terk ediş, aynı zamanda şehre henüz göç eden yeni nüfusu kentlileşme çabasında yalnız bırakmıştır. 1900’lerin başından itibaren Suriçi bölgesi dışına yavaş bir şekilde taşmaya başlayan nüfus ile ağır ağır yaşanan kültür değişimi, göçlerin başladığı dönemden itibaren hız kazanmıştır. Tabii bu değişimden şehrin müziği de payını almıştır.
1990’lara kadar Suriçi’ndeki sokak aralarında ve gazinolarda icra edilen ve bugünden bakıldığında daha geleneksel görünen Diyarbakır müziği, aslında 70’li yıllardan sonra arabesk müziğin de etkisiyle kendine yer bulan elektro bağlama eliyle değişmeye başlamıştır. Suriçi’nde düzenlenen eğlencelerde, “Diyarbakır mûsıkîsi” olarak adlandırabileceğimiz ve KTSM enstrümanlarıyla seslendirilen halk müziği eserleri, yerini yavaş yavaş popüler ve arabesk müzik örneklerine bırakmıştır. Elektro bağlama da düğün salonlarından gazinolara kadar bütün müzik icralarında vazgeçilmez solo enstrümana dönüşmüştür. Arabeskle birlikte tanınan elektro bağlama, içinden geldiği müzikle olan tamamlayıcı ilişkinin gereği olarak arabesk müzik örneklerinin kentte giderek daha da yayılmasına yol açmıştır. 1990’larda özellikle düğünlerde icra edilen ve önceki dönemlerde davul zurnayla çalınan oyun müzikleri, artık elektro bağlamayla seslendirilmiş; kablolarla bağlandığı ses sisteminin izin verdiği ölçüde yüksek ses üreten bu çalgı zamanla zurnayı, aynı bağlantıyı kullanan bateri de davulu sahnelerden indirmiştir. Davul ve zurna ikilisi seslendirdiği ezgiye döneminin
ruhunu üfleyen enstrümanlar olarak ele alındığında, haleflerinin ezgilere ait ruhu değiştirdiğini söylemek pek yanlış bir yorum olmasa gerektir.
2002 yılında o döneme kadar uygulamada olan Olağanüstü Hal uygulamaları kaldırılınca, bu kararın getirdiği huzur iklimi başta toplum hayatı olmak üzere birçok alanda rahatlama getirmiştir. Köylülerin şehri teslim aldığı 1990’lardan sonra deği- şen kültürel yapısının sonuçlarının oldukça görünür olmaya başladığı bu yıllar, sokak aralarında yapılan düğün, nişan vb. eğlencelerde elektro bağlama, bateri ve orgun yer aldığı küçük orkestraların sahne aldığı yıllardır aynı zamanda. Bu eğlencelerde çoğunlukla kırsal kökenli ve oyuna eşlik eden ezgiler icra ediliyordu. Günümüze kıyasla nispeten az sayıdaki düğün salonlarında düzenlenen düğün, nişan vb. eğlencelerde sahne alan orkestralarda ise Diyarbakır mûsıkîsi olarak adlandırılabilecek türlerin icrasında kullanılan kanun, ud, keman gibi KTSM sazları, elektro bağlama, darbuka, asma davul, bateri, gitar gibi enstrümanlarla birlikte kullanılıyordu. Bu orkestralar çoğunlukla Kürtçe sözlü ezgiler, oyun müzikleri, popüler ve arabesk türlerin icralarına yer veriyordu.
"Postmodern bir görünüm içerisinde ilerleyen günümüz zamanı, eskiyi ve yeniyi bir arada yaşatmaya çalışır gibi görünse de, ne Diyarbakır ne de dünya bir gün önceki gibi... Evlerin eyvanlarından otellere geçen Diyarbakır mûsıkîsi, köy ve sokaklardan düğün salonlarına akan gırani icrası kim bilir ileride nerede ve nasıl olacak?"
Düğün Salonlarının Yeni Müziği: “Gırani” 2000’li yıllar ilerledikçe sermaye akışının artmasıyla birlikte çoğalan düğün salonları, ‘80 ve ‘90’larda kente gelen yeni nüfusun görünürlüğünü artırmış; bu salonlardaki müzik icraları da sokak aralarında çalınan müziğe doğru evrilmeye başlamıştır. Bu mekânlarda çalınan müzikler incelendiğinde, elektro bağlama, bateri ve org ile seslendirilen, ancak köklerini kırsaldan ve dengbêjlerden alan bir ezgi yapısının kullanıldığı anlaşılmaktadır. Rock ve metal müzikte kullanılan elektrogitarda duymaya alıştığımız cızırtılı ses tonunu (distortion) kullanan elektro bağlama ve orgun seslendirdiği kırsal kökenli ezgiler, günümüzde Diyarbakır ve çevre bölgelerde oldukça popüler hale gelmiştir. Öyle ki bu müziği ışıkta bekleyen bir arabanın içinde, yolda yürüyen bir çocuğun elindeki müzik çalarda bile duymak mümkündür. Zaman içerisinde bilinçsiz bir şekilde ‘Gırani’ olarak adlandırılan bu müzik icrası, hareketlenen turizm sayesinde artan otel, restoran ve cafe gibi mekânlarda, Diyarbakır’ın tarihi yüzünü anlatan bir figür olarak yer almıştır. Aynı zamanda Youtube, Deezer, Spotify ve Facebook gibi sosyal iletişim mecralarında da yerini alarak, birçok Avrupa ülkesi ve hatta ABD’de, hem gündelik yaşamda, hem de bazı festivallerde boy göstermeye başlamıştır.
Piyasada değeri olmayan hiçbir şeyin yaşayamadığı günümüz şartlarında her iki türün de nereye evrileceği ya da hangi zaman diliminde bizi terk edeceğini söylemek oldukça zor. Postmodern bir görünüm içerisinde ilerleyen günümüz zamanı, eskiyi ve yeniyi bir arada yaşatmaya çalışır gibi görünse de, ne Diyarbakır ne de dünya bir gün önceki gibi… Evlerin eyvanlarından otellere geçen Diyarbakır mûsıkîsi, köy ve sokaklardan düğün salonlarına akan gırani icrası kim bilir ileride nerede ve nasıl olacak?
Ahmed Gündüz. Dr., Dicle Üniversitesi, Devlet Konservatuarı, Ses Eğitimi Bölümü.