Kadim kentin nostaljik kasetçisi Stüdyo Ses

Diyarbakır Suriçi’nde gezinirken kulağınıza her bir yandan şehrin müziği ilişir. İşlek caddelerde meyan şerbeti satıcıları taslarını ahenkle şıngırdatır; ara sokaklarda bir sobacının veya demircinin ‘tık tık’larına bazen de bir bakırcının ‘çın çın’ları karışır. Müzik, günlük telaşelerin arasında bir yerde, beklenmedik bir zamanda bulur sizi. Melikahmet Caddesi’nden Behrampaşa Sokağı’na kıvrıldığınızda duyduğunuz, sizi gençliğinize veya çocukluğunuza götüren nostaljik şarkıların mekanı ‘Stüdyo Ses’ de böylesi sürprizli yerlerden biridir işte. Sokağa taşan müziğin peşinden gittiğinizde önünüze çıkan, içi eski ama unutulmaz kasetlerle dolu 20 metrekarelik küçücük bir dükkândır burası. Artık CD’nin bile eski zamanlarda kaldığı günümüzde, raflarını dolduran kırk bin adet kasetle, geçmişi bugüne taşıyan bir eski zaman kasetçisi.

 

Stüdyo Ses’te zamana direnen kasetçalardan ya da makaralı bir teypten Mihemed Arif Cizravi’nin, Ayşe Şan’ın başka yerde olmayan özel kayıtlarını dinleyebilir; isterseniz Celal Güzelses, Münir Nurettin Selçuk, Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Âşık Veysel, Tahsin Taha, Neşet Ertaş, Barış Manço,
Nuri Sesigüzel, İbrahim Tatlıses, Müslüm Gürses, Bedri Ayseli, Kenan Temiz, Bergen, Müşerref Akay, Zerrin Özer gibi kıymetli seslerle kulağınızın pasını silebilirsiniz. Duvarları, her biri dönemine damga vurmuş bu sanatçıların kasetleri ve afişleriyle süslü bu dükkândan yükselen şarkılar, bir daha ele geçmeyeceği için her yönüyle tatlı ve hoş görünen geçmişe doğru nostaljik bir yolculuğa çıkarır sizi…

 

Sıra geceleriyle başlayan müzik sevdası Stüdyo Ses’in sahibi Muhittin Akbey… Onun müzik merakı, Habur Çayı’nın Fırat’a karıştığı Deyrizor’da (Bugün Suriye sınırları içerisinde bulunuyor.) yaşayan ve Cumhuriyet’in ilanından sonra Mardin’e yerleşen dedesinin, konağında düzenlediği sıra gecelerine kadar uzanır. Konağa davet edilen Fazıl, Hasan ve Mihemed Ali Cizravi kardeşler, Hıdır ve Hüseyin Ömeri kardeşler, Ayşe Şan, Mardin’in mahalli sanatçılarından Hafız Kemal ve Murado’nun seslendirdiği Arapça, Farsça, Kürtçe, Süryanice eserlerin o gecelerde kayıt altına alınması da Muhittin Bey’e hem sanatçıların ses kayıtlarını alma hem de koleksiyoner olma yolunda ilham vermiş olmalı. Müziğe duyduğu sevgiyi anlatırken yolların hep dedesine çıkmasına da şaşmamalı bu yüzden; “Dedemden kalma bir sevgiydi. Dedem müziği seviyordu. Ondan bulaştı bize; babama, babamdan ağabeylerime ve bana…” Ailede kasetçi dükkânı açma fikri ise Mardin’de filizleniyor ancak rüya Diyarbakır’da gerçeğe dönüşüyor. Akbey, 1972 yılında henüz çocukken ağabeyinin Ofis Semti’ndeki Günaydın Apartmanı’nın altında açtığı ‘Stüdyo Ses’te kaset doldurmak için gelen yerel sanatçılarla tanışma fırsatı buluyor. Stüdyoda alınan ilk kayıt Diyarbakırlı ses sanatçısı Recep Bağlıcı’ya ait. Sonrasında Mehmet Aslan, Kenan Temiz, Beşir Kaya, Ahmet Silvanlı, Nedim Şerifhanoğlu gibi pek çok sanatçı kayıt için gelmeye başlıyor. Dükkânda sanatçıların demo kayıtlarının yapıldığı, kaydı yapanın soluğu İstanbul’daki meşhur Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nda aldığı ve orada beğenilen kasetlerin piyasaya sürüldüğü düşünülürse Stüdyo Ses’in o yıllarda yeni seslerin keşfedilmesinde oynadığı önemli rol daha iyi görülebilir.

 

"‘Stüdyo Ses’, Diyarbakır’dan Unkapanı Plakçılar Çarşısı’na uzanan yolda pek çok sanatçının ilk durağı oldu. 1972’den 1990’a kadar 150’ye yakın ses sanatçısının demo kayıtlarının yapıldığı ‘Stüdyo Ses’ bugün kırk bin kasetlik arşiviyle bir nostalji müzesine benziyor."

“Mahsun meşhur oldu. Arkasından Emrah’ı gönderdik.” Stüdyo Ses, İbrahim Tatlıses’in demo kaydını, müzisyenlerin ayarlanamaması yüzünden, Elazığ’daki Yalçın Plak’a kaptırmış ama Mahsun Kırmızıgül ve Emrah’ın demo kayıtları ilk defa bu dükkânda yapılmış. Muhittin Akbey, babasının o yıllarda İstanbul’dan getirdiği makaralı teybi göstererek; “Emrah, Mahsun Kırmızıgül hepsinin seslerini bununla doldurduk. Orijinal kayıtlar hâlâ elimizde. Mahsun meşhur olup, Güneş Plak’ın sahibi Mustafa Güneş’le dört kasetlik sözleşme yaptı. Arkasından Emrah’ı gönderdik.” diyor.

 

“Kaset nasıl bir şey?” 1980’de Behrampaşa Sokağı’na taşınan ve 1990’lara kadar 150’ye yakın sanatçının ilk demo kayıtlarını yapan Stüdyo Ses bugün, meraklıların gelip fotoğraf çektiği ya da istek parçalar çaldırdığı nostaljik bir dükkân. Bir zamanlar mesleği olan kasetçiliği hobiye dönüştüren Muhittin Akbey, doğal sese daha yakın olan eski kayıt tekniklerinin verdiği lezzeti hem gönlünde hem zihninde yaşatmaya devam ediyor yine de; “Plak ile kaset arasında yüzde 50 fark vardı. Kaset ile dijital kayıt arasında da yüzde 50 fark var. Kaliteyi anlayan insanlar o lezzeti bilir.” Son yıllarda Müslüm Gürses, Dilberay ve Bergen gibi sanatçıların filmlerinin çekilmesi, eskiye olan merakı uyandırınca, Muhittin Ak- bey’in dükkânı, ömründe kaset görmemiş gençlerin akınına uğramış. Çocukluğu ve gençliği, meşhur sanatçıların ilk kaset kayıtlarının yapıldığı bir dükkânda geçen Akbey için, kendisine saf bir merakla yöneltilen “Kaset nasıl bir şey?” sorusu oldukça ilginç olmalı. “Gençler kasete rağbet gösteriyor artık.” diyor Akbey, “Kaset alıyorlar. Müslüm’ü çal diyorlar, çalıyorum, dinliyorlar. Video çekiyorlar, fotoğraf çekiyorlar. Mutlu oluyorlar, ben de mutlu oluyorum. Zaten ben onun için buradayım.” Kimi zaman dükkâna gelenler arasında kaset koleksiyonu için ya da birine hediye etmek için kaset alanlar olsa da kaseti ticari bir nesneden ziyade, yeni neslin hiç bilmediği bir dönemin canlı şahitleri olarak görüyor Muhit- tin Akbey. Çiçeği burnunda sanatçıların ilk heyecanına ortak olmuş ‘Stüdyo Ses’ de zaten, yarım asırlık serüvenini neredeyse bir müzeye dönüşerek tamamlamış görünüyor. Suriçi’nde dolaşırken o eski şarkılardan biri bu nostaljik dükkâna çekecek olursa sizi, teybe bir kaset koydurun, sevdiklerimize kaset doldurduğumuz eski yılların hatrına.

 

 

Yazı ve Fotoğraflar Hasan Namlı

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir