Hevsel Bahçeleri’nin Narin KanatlarıDicle Güzeli ve Mezopotamya Kolotisi-5. Sayı

Dicle Vadisi sonbaharlarında sis, hemen her sabah zarif bir tül misali Hevsel Bahçeleri’nde sararan yaprakların oluşturduğu renk cümbüşünün üstünü kaplar. Lakin bu ince sis tabakası, ancak tarla ve meyve ağaçlarının üstünü örter. Kavak ve çınarların başı hemen her daim sisin üstündedir. Bir süre sonra da sis dağılır, o olağanüstü manzara yeniden bütün güzelliğiyle gün yüzüne çıkar. Bu kez birbirinden güzel rengârenk kelebekler kanat çırpmaya başlar Hevsel’in üstünde… 

Uzun bir aradan sonra yeniden 200’den fazla kanatlı ve ondan fazla da memeli türüne ev sahipliği yapan, UNESCO Kültür Mirası Listesi’ndeki Hevsel Bahçelerindeyim. Her sene eylül, ekim ve kasım aylarında birbirinden güzel kelebekler sarıyor Hevsel’in atmosferini. Ama, bunlar arasında Dicle güzeli (Junonia orithya) ile Mezopotamya Kolotisi (Colotis fausta) isimli kelebekler, sadece Türkiye’nin güney kesimlerindeki Adıyaman, Malatya, Şanlıurfa, Hatay, Mardin ve Batman gibi illerde görülmesi nedeniyle daha bir önem arz ediyor.  Hevsel’in atmosferini.  Ben de bu olağanüstü endemik kelebekleri gözlemlemek ve fotoğraflamak üzere iş başındayım. 

İsmini aldığı Dicle Nehri kıyısındaki çiçeklerin nektarlarıyla beslenen Dicle Kelebeği ile, ilk kez, bundan üç yıl önce, su samuru gözlemlediğim Dicle Üniversitesi Kampüs alanında karşılaşıyorum. Kanat üstü kadife siyahının üzerine işlenmiş mavimsi bir renk ile muhteşem bir görünüme sahip olan Dicle Güzeli’nin ön kanatları ise kanat üstünün aksine soluk kahverengimsi, sıradan bir görünüme sahip. 

Dünya genelinde pek çok alt türü bulunan, Dicle Güzeli’ni gözlemlemek için peşinden koşmak bile heyecan verici bir olay. Sabahları saat 06.00 dolaylarında, geceyi geçirdikleri bitki dallarının üstünde pek sakin görünen Dicle Güzeli kelebeklerinin, güneşin ısıyı iyice hissettirmeye başladığı saatlerde uçarak kumluk ve çakıllıkların üzerine tünüyor olması ve kanatlarının sırtını güneşe taraf açarak öylece beklemelerini gerçekten çok şaşırtıcı. Dicle Güzeli, büyük bir ihtimalle bu şekilde kendini güneş ışınlarıyla ısıtıyordu. Tabii onun bu hareketsizliğini fırsat bilerek çok güzel fotoğraflarını çektim. Havanın iyice ısınmasından sonra hareketlenen Dicle Güzeli’ni artık gözle takip etmek zordur. Çünkü ön kanatları, bulundukları ortamla uyuşur ve bu nedenle çabucak gözden kaybolurlar. Bereket, bulunduğum noktada çok sayıda Dicle Güzeli vardı. Bu kelebekler günün ilerleyen saatlerinde Dicle Nehri kıyısındaki çiçeklerin nektarlarıyla beslenmeye devam ettiler. Bense, Dicle Güzeli’ni Dicle Nehri kıyılarındaki çiçeklerle baş başa bırakıp eve döndüm.

Dicle Vadisi sonbaharlarında sis, hemen her sabah zarif bir tül misali Hevsel Bahçeleri’nde sararan yaprakların oluşturduğu renk cümbüşünün üstünü kaplar. Lakin bu ince sis tabakası, ancak tarla ve meyve ağaçlarının üstünü örter. Kavak ve çınarların başı hemen her daim sisin üstündedir. Bir süre sonra da sis dağılır, o olağanüstü manzara yeniden bütün güzelliğiyle gün yüzüne çıkar. Bu kez birbirinden güzel rengârenk kelebekler kanat çırpmaya başlar Hevsel’in üstünde...

Hevsel Bahçelerinde tarla sulamasında kullanılan su arklarının neredeyse tamamının kenarında yabani böğürtlenler vardır. Bu böğürtlenler eylül, ekim ve kasım ayları boyunca hem çiçek hem de meyve verir. Kuşlar bu böğürtlenlerle beslenirken kelebekler de çiçeklerinin nektarlarıyla ilgilenir. Hemen her böğürtlen çalısının üstünde üç beş farklı türden kelebek görmek mümkündür. Bunlar arasında Sultan Kelebeği (Danaus chrysippus), Küçük Beyaz- melek (Pieris rapae), Diken Kelebeği (Vanessa cardui) ve çok sayıda güve (kelebeklere benzeyen küçük böcek türleri) vardır. Bu bakımdan Hevsel’deki yabani böğürtlen çalıları birçok canlı için önem arz eder.

Mezopotamya Kolotisinin Peşinde

Dicle Vadisi’nde, tarihî Ongözlü Köprü’nün çevresinde bu kez Mezopotamya Kolotisi peşindeyim. Mezopotamya Kolotisi, doğada kendi kendine yetişen kapari bitkilerinin yapraklarına yumurta bırakır ve üreyen tırtıllar da bu yapraklardan yiyerek beslenir. Meyvesinin de ötücü kuşlar tarafından tüketildiğine defalarca şahit olduğum kapari bitkisinin yaprakları, Mezopotamya Kolotisi tırtılları için adeta bir yaşam kaynağı. Bu nedenle kapari bitkisinin yoğunlukta bulunduğu Kırklar Dağı eteklerinde Mezopotamya Kolotisi aramaya başlıyorum. Ne var ki söz konusu bölgede Mezopotamya Kolotisinden bir iz yok. Oysa geçen yıl, kasım ayı ortalarında bu bölgede çok sayıda Mezopotamya Kolotisi bulmuş ve fotoğraflarını çekebilmiştim. 

Belki de bu mevsimde burada yeteri kadar çiçek yoktu. O zaman Hevsel’de olabilirdi, çünkü orada çok sayıda çiçek vardı. Ertesi sabah Mezopotamya Kolotisi bulmak umuduyla Hevsel Bahçelerine indim bu kez. Doğrudan böğürtlen çalılarının bulunduğu yere yöneldim. Bir süre buradaki çiçekle- rin nektarlarıyla beslenen kelebekleri izledikten sonra, ansızın iki tane Mezopotamya Kolotisi bütün zarafetiyle böğürtlen çiçeklerinin üstünde kanat çırpmaya başladı. Koyu turuncu renkli kanatlarının üstündeki siyah lekeyle hemen dikkat çeken bu zarif kelebekleri gözlemlemek olağanüstü bir duyguydu. 

Ülkemizde sadece Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kaydı bulunan ve ilk olarak göçmen bir kelebek olduğu düşünülen Mezopotamya Kolotisinin son dönemlerde yerleşik de olabileceği savunulmaya başlanmış. Gün boyunca burada Mezopotamya Kolotisi gözlemleyip fotoğrafladım. Bu arada dikkatimi çeken bir olay oldu. Dicle Güzeli, genellikle nehrin kenarındaki küçük bitkilerin nektarlarıyla beslenip kumluk ve çakıllara konarken, Mezopotamya Kolotisi ise daha büyük çiçeklerin nektarlarıyla beslenip genelde bitki dallarına konuyordu. Dicle Güzeli, nehre yakın, Mezopotamya Kolotisi ise nehirden uzak bir bölgede yaşamayı tercih ediyordu. Geçen sene de böyle bir gözlem yapmış ama tesadüf olduğunu düşünmüştüm. Bu tesadüf mü değil mi hâlâ bilmiyorum ama her iki tür arasında böyle bir farklılık olabilir. Neticede bu iki güzel kelebek gözlemime Türkiye’de yaygın olarak görülen Sultan, Diken ve Küçük Beyazmelek kelebeklerini de ilave etmenin mutluluğuyla Hevsel’den ayrıldım. Aslında, Dicle Güzeli ve Mezopotamya Kolotisinin sonbahar aylarında, Küçük Beyazmelek, Diken kelebeği ve Sultan kelebeğinin ise hem ilkbahar hem de sonbaharda kanat çırparak boy gösterdiği Hevsel Bahçelerindeki biyoçeşitliliğin hâlâ araştırılması gereken önemli bir konu olduğu kesin.

               

                                                                                                                                                                                                                                                                             Selim Kaya

 

Please wait while flipbook is loading. For more related info, FAQs and issues please refer to DearFlip WordPress Flipbook Plugin Help documentation.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir