Doğadan sanata yansıyan bitkisel motifler -8.Sayı

Yıllar önce Diyarbakır’a geldiğimizde ilk soluklandığımız yer, doğa ile tarihin birbirine en çok yakıştığı yerlerden biri olan Diyarbakır Kalesi olmuştu. Diyarbakır Kalesi, beş bin yıllık tarihiyle, hemen yanı başında coşkuyla akan Dicle’yle, bereketli Hevsel Bahçeleriyle, bazalt taşıyla, abidevî surları ve burçlarıyla içine çekmişti bizi. Sonradan anlamıştım, meğer şehir, üzerine kurulduğu Karacadağ’ın taşlarını güçlü surlara dönüştürmüş; doğa âdeta burada şehre yansımıştı.Doğa, insanlığın varoluşundan bugüne kadar, toprak, su ve hava  ile canlıların etrafını saran hayatın kaynağıdır. İnsanlar yaşayacakları alanları tabiattan buldukları doğal malzemelerle inşa ettikçe gelişmiş, türlü formlarda yapılar yapmışlardır. Zaman geçtikçe barınma ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra artık yapıyı süslemeye de başlamışlardır. Tabiattan aldıkları ilhamla, çoğu zaman belirli bir anlam yükledikleri birçok figürü mükemmel bir işçilikle yapılarına işlemişlerdir. İnsanın var oluşundan bu yana en zengin sanat kaynağı olan tabiat ve onun gönüllerde oluşturduğu huzur, en görkemli yapılardan en küçük sanat eserine kadar yansıma bulmuştur. Bu yansıma, hem bir sembol arayışı hem de süsleme yapma isteğidir.

Geleneksel Diyarbakır Evlerindeki İnce İşçilik: Cas Süslemeler

Diyarbakır’da bu yansımanın en güzel örneklerini göreceğimiz yerlerden biri, geleneksel evlerin, beyaz renkli cas harcıyla süslenmiş duvarlarıdır. Kireç harcına yumurta akı katılarak elde edilen cas harcı hem duvar örgülerinde derz dolgusu olarak, hem de evlerin avlu cephelerinde, iç mekânlarda ve pencere/ kapı kemerlerinde bezeme maddesi olarak kullanılmıştır. Bazalt taşın kullanıldığı tarihi yapıların birçoğunda yoğun kasvetli havayı kırmak için de beyaz renkli kalker taşıyla birlikte cas harcının iç açıcı görünümünden faydalanılmıştır. Bazaltın koyu gri tonları üzerine çizilen her bir motif, ilhamını tabiattan almış bitkisel veya geometrik yansımalarla dikkatleri üzerine çeker.Geleneksel evlerde çok sık rastladığımız cas süslemelerde kullanılan tabiattan alıntı çiçek motifleri, yapıları monotonluktan kurtardığı gibi eşsiz güzellikleriyle yapıya estetik bir değer katar. Duvarlarda palmetler arasında farklı boyutlarda çiçekler, saksılardan sarkan güller, çeşitli formlarda yonca görünümlü çiçekler ve günümüzdeki bilinen ismi ‘aşk merdiveni’ olan eğreltiotunun şekil ve desenlerine sıkça rastlanır. Saksı içinden ağacı stilinde de kullanılmış olduğu düşünülmektedir. Farklı sanatlarda da kullanılan önemli motiflerden olan hayat ağacının ölümsüzlüğü temsil ettiği bilinir. Dam saçaklarının altındaki taş bingiler arasında da sık sık farklı desenlerde ve boyutlarda çiçek motifleri görülür. Geleneksel yapılardaki sanatsal ifadeler, ailelerin sosyo-ekonomik duruma göre farklılık gösterebilmekteydi. Bu bakımdan varlıklı ailelerin yapılarında daha yoğun ve zengin bir süsleme sanatı görülebilirken, diğer geleneksel yapılarda nispeten daha az bir süslemeye rastlanabilir.

“Ateşte açan sır çiçekleri”

Doğanın sanata yansımasının en göz alıcı örneklerinden biri de çini sanatıdır kuşkusuz. Çini süsleme, Diyarbakır’da özellikle Osmanlı ve Akkoyunlu dönemlerinde yapılan yapılarla birlikte görülmeye başlanmıştır. Osmanlı dönemi yapılarından Hüsrev Paşa, Ali Paşa, İskender Paşa, Melik Ahmed Paşa ve Behram Paşa camilerinin iç mekânlarında ve Hz. Süleyman Camii Sahabeler Türbesi’nde çini süsleme kullanılmıştır. Akkoyunlu dönemi eserlerinden de Nebi, Şeyh Mutahhar, Kasım Padişah ve Parlı (Safa) camilerinde çini sanatının en güzel örneklerini görebilmemiz mümkündür. Genellikle duvarlarda kaplama olarak kullanılan çiniler, değişen ölçü ve formlarda yapılmıştır. Kare, altıgen, dikdörtgen levhaların yan yana gelmesiyle oluşturulan almaşık veya düzenli şekiller halinde olabilirler.Diyarbakır camilerinde karşımıza çıkan çiniler çoğu zaman kullanılan desen ve renkler yönünden daha yalın, birbirini tekrar eden şekillerde, bazen sade, bazen de coşkulu bir formda tasarlanmıştır. Çini sanatında sıkça kullanılan tabiat unsurlarından gül gibi çiçekler yaprak motifleriyle birlikte kullanılmış ve motiflerle cennet bahçelerinden bir köşe oluşturulmuşçasına, özel kompozisyonlar üretilmiştir. Duvarlarda yoğun olarak kullanılan çinilerde daha ince detaylar ve daha komplike motiflere rastlarız. Üslûplaştırılmış çiçeklerden rûmî, penç ve hatai motifleri de bazen çiçeklerin yanında yardımcı olarak, bazen de tek başına bir kompozisyon oluşturarak kullanılmıştır. Çini desenlerin yoğun olarak kullanıldığı Melik Ahmet Paşa Camii iç mekânında duvarlar zeminden 1 m yüksekliğe kadar çini kaplıdır. Çini desenler, beyaz zemin üzerine yatay ve dikey eksenlerde ardışık olarak devam eder. Narçiçeği ve hatailerden oluşan şemada, narçiçekleri yapraklarla zenginleştirilirken, hatailere bağlı güller boş yüzeyleri doldurur. İnce bordürlerde ters düz palmetlerin yüzeyi ardışık olarak firuze
ve koyu mavi zemin üzerine beyaz bitkisel süslemelerle dolgulanmıştır. Melik Ahmet Paşa Camii, mekânını kaplayan bu süslemelerle, tabiatı iç mekâna taşımış gibidir. Yine, Osmanlı valilerinden İskender Paşa’nın yaptırdığı İskenderpaşa Camii de altı ve dört yapraklı pençler, yıldız motifleri, stilize gonca ve gül motifleri, bulut ve hatailerle bezenmiş çinileriyle öne çıkar.Akkoyunlu dönemi yapılarından olan Parlı Camii, içini adeta bir bahar çiçekleriymiş gibi donatan sarı, yeşil ve kobalt renkli penç motifleriyle dikkat çeker. Nebi Camii’nde yer alan hatayi, penç ve hançer yaprağı motifleri de turkuaz, mavi ve kırmızı renklerdedir.Çini süsleme camilerde genellikle duvar kaplaması olarak kullanılırken, Melik Ahmed Paşa Camii’nde mihrap yüzeyini de kaplamaktadır. Camilerde bulunan çiçek kompozisyonları ufak değişikliklerle birbirini tekrarlar.Çinilerde gördüğümüz bitkisel motifleri narçiçekleri, hatailer, taç yaprakları, iri laleler, saz yaprakları, rûmîler, palmetler oluşturur. Sıkça kullanılan bulut motifi de, doğaya duyulan hayranlığın bir yansıması olarak tabiat esinli motifler arasında yer alır. Tüm bu motifler tek başlarına da veya bir arada kullanılarak, yoğun duyguları sembolize eder. Çiniler üzerindeki her bir çiçek motifi, tabiattan koparılmış bir kuple misali, uzun geçen yıllara rağmen tarihin ve doğanın canlılığını gösterir. Diyarbakır’da kullanım yerlerinde gördüklerimizin dışında kazılar sonucu ortaya çıkan çiniler de vardır. Diyarbakır Arkeoloji müzesinde sergilenen İçkale Artuklu Sarayı’na ait çini parçaları arasında da tabiatın yansımasını görmek mümkündür. Çini süslemelerin kullanıldığı mekânlara ait, çift başlı kartal ve tavus kuşuyla birlikte, doğanın eşsiz güzellikteki çiçek motiflerini de görebiliriz.

Kalemişindeki Zarafet

Diyarbakır’da sadece taş ve çini süslemelerde değil, ahşapta da doğanın izlerini görmek mümkündür. Akkoyunlu yapılarından Lala Kasım Bey Camii, ahşap üzerine yapılmış kalemişi çiçek motifleriyle ayrıntıda saklı güzelliği sunar bize. Zengin taş ve ahşap süslemeleriyle estetiğin zirvesine çıkmış Ulu Cami’nin ahşap tavanı üzerindeki geometrik şekillerle birleşen çiçek motifleri ise kalemişinin en güzel örneklerini barındırır. Ulu Cami’nin boyama ve çatma tekniğiyle süslenen ahşap çatısı, kırmızı, yeşil, beyaz, mavi ve altın yaldız tonlarının hâkim olduğu bitkisel süslemelerle göz kamaştırır. Narçiçekleri, güller, yaprak ve pençberk motifleri, rûmî kıvrık dallar,bu süslemelerde yer bulmuş nebati motiflerdir. Esasında Ulu Cami’nin süslemelerinde tabiatın izini birçok yönden görmek mümkündür. Kûfî hatlı kitabelerde harfler bitkisel motiflerle daha da zengin bir görünüm sunarken; caminin her yerini saran stilize lale dalları, narçiçekleri, hatailer, pençberkler, vazo içinde çiçekler, yapraklar, karanfiller, güller, palmetli rûmî kıvrık dallarla yapı tam bir doğa aynasına dönüşür. Avluda yer alan sütun başları, Roma eserlerinde yaygın kullanılan akantus yaprağı ile süslenmiştir. Bir yanda kâseden sarkan üzüm salkımları ve yaprakları yapıyı sadece görünüş olarak süslememiş, derin anlamıyla da çepeçevre sarmıştır. Tarih boyunca insanlar, hem dinî anlam yükledikleri sembolleri hem de gündelik hayatlarında değer verdikleri varlıkları mimarî eserlerine yansıtmışlardır. Bereketi ifade eden üzüm ve asma yaprakları da bu anlamda birçok eserde karşımıza çıkar.Süsleme sanatları içinde dekoratif ve sembolik ifadeler barındıran birçok unsurdan biri olan bitkisel motifler, Diyarbakır’da sıradan bir evin duvarından, görkemli mimarî eserlere kadar kendine yer bulmuştur. Çiniler, cas boyamalar, taş kakmalar ve kalemişleri ortak bir estetik zevkin ürünüdür ve geçmişten günümüze köklü bir geleneğin parçası olarak gelmişlerdir. Bazaltın kasvetli havasını bıçak gibi kesen bu süslemeler, ustaca tekrarlarla gözleri bazalta alıştırıp, estetik görüntüleriyle tamamlanan mekânlar oluşturmuştur. 

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir