Diyarbekirli Kâmî’nin Divanındaki “Gazel-i ber üslûb-ı Şahin Giray”-5.Sayı

Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecinin hızlandığı yıllarda, 1805 tarihinde Diyarbakır’da doğan ve yaşamının büyük bir kısmını bu şehirde geçiren Şaban Kâmî Efendi, Diyarbakır’ın önde gelen divan şairlerindendir. Şairliği yanında hattatlığıyla da öne çıkan Kâmî Efendi, şiirlerinde yer yer görsellikten de faydalanmıştır. Divanında, şekil ve ifade açısından dikkat çeken gazellerden birisi “Ġazel-i ber üslūb-ı Şāhingirāy” başlıklı gazelidir. Bu gazelde Kâmî, divan şiirinde cinas, kalb, iştikak sanatı gibi edebî sanatlar içerisinde değerlendirilen ve araştırmacılar tarafından “anagram şiir” olarak adlandırılan deneysel bir şiir kaleme almıştır. Kâmî, bu gazeli, düz yazı haricinde, bir de iç içe geçmiş daireler şeklinde bir görsellik oluşturacak biçimde sanatlı bir gazel şeklinde ikinci kez yazmıştır.

Gazel, art arda daire şeklinde yazılan beyitlerle görsel bir şiirin vücut bulmuş halidir. Merkezindeki “ra” harfinden okla gösterilen yöne doğru bir daire oluşturacak şekilde okunduğunda, her dairenin bir beyit teşkil ettiği görülür. Dairelerin kesişim noktasında bulunan kelimeler ise hem birinci beytin hem de kendisinden sonraki beytin ortak kelimesi olarak kullanılmaktadır. Ayrıca her beyit “ra” harfi ile başlayıp “ra” harfi ile bitmektedir. 

Kâmî’nin şiir yazarken görsel sanatı da kullanması, şiirinde yeni mazmun ve manalar kullanarak, okuyucunun imge dünyasında yeni ufuklar açması, kendinden sonra gelen birçok şairi de etkilemiştir. Özellikle farklı söylem ve görsel şiirleri ile XIX. yüzyılda divan şiirine kendi muhitinde farklı bir soluk getirmiştir.

 

Rü’yet-i hüsn-i hatun gonca-i la’lün açar 

 

Revnak-ı rûy-ı nigâr eyleye fasl-ı bahâr 

 

 

Râsim-i nakş-ı nigâr sine-i gencinede 

 

Çine çeker ‘aşk ola perçemini şekl-i mâr

 

 Râhber-i hüsn ü ‘aşk oldı gönül şevk ile

 

Kim ana peyrev olur yolu selâmet çıkar

 

 Râm-ı lisânı olur her kim dilden eger

 

Eylese zülf-i siyeh ülfet ile i’tibar 

 

 

Râkı-ı çeşm-i siyeh Zülf ile efsûn okur 

 

Bir kıl ile bağlamış ‘âşıkını sad hezâr

 

 Rabıt-ı dehr-i felek ‘âşıkını eglemiş

 

Besler anı şir ile şiveler itsün nigâr 

 

 

Râz-ı hevâ bülbüle şive-i hande güle 

 

Rûz-ı ezel eylemiş böyle kader kirdgâr 

Râkin-i bezm-i visâl eyle disem dilbere

 Hâzır olur vuslata olmaya dil inkisâr

 

Râkid olur bahr-i ‘aşķ vuslata irse gönül 

Mevce gelür bahr-i dil olsa vezân rûzigâr

 

 Re’s-i kerem-i ‘aşkda dile her niyâzım kabûl

Hâtır-ı mey al ele çekmeyesin bir hisâr

 

 Râkiz-i nabz-ı dilüm aldun ele ey tabîb

Söyleme bir kimseye derdümi bilmiş o yâr 

 

Râsih-i ‘irfān olup kimseye hâlün dime 

Kâmî kanâ’atda ol ‘izzeti kıl ihtiyâr 

Re’y-i vefâ ‘āşıka ‘izzeti bâdî olur 

Bâġ-ı murâd içre gül goncası bahş-ı mesâr 

 

                    Mustafa Uğurlu Arslan

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir