Diyarbakır’ın eski yazlık evleri Köşkler-8.Sayı

Dicle Nehri’nin yakın çevresindeki köşkler, geleneksel Diyarbakır evlerinin genel özelliklerini yansıtmakla birlikte, bazı yönleriyle bu evlerden ayrılırlar. Avlulu ve bitişik düzenli değillerdir, geleneksel evlerin içe dönük planının tersine dışa açılan bahçeli yapılardır. Bahçenin merkezinde büyük bir havuz bulunur. Evlerin mahremiyetini etkileyecek kadar yakınlarında başka bir yapının olmayışı ve çevrelerindeki doğayı görme isteği, dışa açık mimarînin oluşmasını sağlamıştır.

Diyarbakır’da köşk denildi mi akla ilk olarak Dicle Nehri kenarındaki “köşkler” ve bugünkü Bağlar semti çevresinde eskiden bulunan “bağ köşkleri” gelir. Sur dışında, kentin güneyinde ve Dicle Nehri’nin batısındaki yamaçlarda bulunan, Hevsel Bahçeleri manzaralı, yöreye özgü ağaç ve çiçeklerle donanmış bahçeler içindeki evlere halk arasında “köşk”; şehrin kuzeyinde, bir zamanlar üzüm bağlarının yoğun olarak bulunduğu alanda yer alan evlere ise “bağ köşkü” denirdi. Köşklerin ve bağ köşklerinin varlığı, yazları 45°C sıcaklığa ulaşan Suriçi’nde sıkışık bir alanda yaşayan ve tek manzarası avlu olan evlere sahip kentlilerin, havadar bir alanda, doğanın içinde yaşamasına imkân tanımıştır.Köşkler ve bağ köşklerinin yapım amaçları benzerdir; ancak Dicle kenarındaki köşkler, eyvanlı ve havuzlu mimarîsi ile kentin kuzeyindeki düzlükte inşa edilen bağ köşklerinden ayrılır. Geniş bahçeler içerisinde yer alan her iki tür köşk de, Suriçi’nde yaşayan gelir düzeyi yüksek ailelerin; sıcak yaz aylarını geçirmek, yakın çevredeki bağ-bahçelerinde üretim yapmak ve kışlık yiyeceklerini hazırlamak amacıyla sur dışında yaptıkları yazlık evlerdi. Diyarbakır’da yazlar çok sıcak geçtiğinden köşk ve bağ köşkü sahipleri yılın yaklaşık dört-beş ayını buralarda geçirirdi. Köşklere,ilkbaharın sonlarında gidilir, sonbaharda tekrar Suriçi’ndeki evlere dönülürdü. Özellikle Dicle Nehri’nin batısındaki yamaçta yer alan köşkler, şehrin ileri gelenlerine aitti ve bu ailelerin ismiyle anılırdı. İskender Paşa, Hami, Berdebil, Abdullah Paşa, Balıklı, Sem’anoğlu (Atatürk veya Gazi), Pamuklu, Bekir Paşa (Kuşdili), Ferit, Ağulu Dere ve Çarbağ (Kavs) köşkleri 20.yy’ın başlarına kadar varlığını devam ettiren köşklerden bazılarıdır. Bu köşkler aynı zamanda sıcak yaz akşamlarında, şair ve edebiyatçıların bir araya geldiği, saz ve söz âlemlerinin yapıldığı mekânlar olarak da dikkat çeker.

Dicle Köşklerinin Mimarî Özellikleri

Dicle Nehri’nin yakın çevresindeki köşkler, geleneksel Diyarbakır evlerinin genel özelliklerini yansıtmakla birlikte, bazı yönleriyle bu evlerden ayrılırlar. Avlulu ve bitişik düzenli değillerdir, geleneksel evlerin içe dönük planının tersine dışa açılan bahçeli yapılardır. Bahçenin merkezinde büyük bir havuz bulunur. Evlerin mahremiyetini etkileyecek kadar yakınlarında başka bir yapının olmayışı ve çevrelerindeki doğayı görme isteği, dışa açık mimarînin oluşmasını sağlamıştır. Oldukça görkemli ve selsebilli eyvanlar içeren bu yapılar, genellikle iki katlı inşa edilmişlerdir. Önü açık eyvanın arka duvarı üzerinde dikdörtgen şeklinde havalandırma boşlukları vardır. Açık olan yüzünden giren rüzgârın arka taraftan çıkışını sağlayan bu boşluklar ile eyvan içinde doğal bir hava sirkülasyonu sağlanmıştır. Genellikle kuzeye yönlendirilmiş olan eyvan ile önündeki bahçe arasında organik bağı kuran öğe sudur. Eyvanın arka duvarında selsebil denilen şelale tertibatı bulunur. Su üst kanaldan açılan deliklerden aşağıya, buradan da eyvanın ortasındaki, yaklaşık 40-50 cm derinliğindeki dikdörtgen havuza akar. Buradaki su da kapalı veya açık bir kanalla bahçede bulunan dörtgen şeklindeki büyük havuza dökülür. Selsebilden akan su, yazın sıcak günlerinde eyvanda oturanlara serinlik verir. Selsebilin her iki yanında ve üstünde pencere ve nişler bulunur. Kullanılan su kaynak suyudur. İçine girilip serinleme amacıyla kullanılan havuzun suyu, bahçe sulaması için de kullanılmıştır.Köşklerde günün büyük bir bölümü eyvanda ve açık alanlarda geçirildiğinden, kapalı mekânlara fazla ihtiyaç duyulmamıştır. Oda sayısı iki ile dört arasında değişir. En önemli ve büyük oda, Dicle Nehri’ne bakan ve manzarası nedeniyle “çay odası” olarak adlandırılan odadır. İklim nedeniyle odaların yükseklikleri fazladır. Odaların büyük dörtgen pencerelerinin yanında üstte küçük tepe pencereleri de vardır. Tepe pencereleri odalarda biriken sıcak havanın tahliyesini sağlar. Oturmak için divanların bulunduğu odaların duvarlarında kapaklı ve kapaksız dolaplar (nişler) bulunur. Köşkler yaz aylarında kullanıldığı için genellikle ısınma için özel bir tertibat düşünülmemiştir. Sadece Ağulu Dere Köşkü’nde şömine yapıldığı görülmüştür.Köşklerde eyvan ve oda gibi yaşama mekânları dışında banyo (hamam), tuvalet, mutfak, kiler, depo ve ahır gibi servis mekânları bulunurdu. Hami Köşkü’nde günümüze kadar ulaşan özgün bir banyo vardır. Mutfakların bazen yapıdan bağımsız bir şekilde bahçede yapıldığı olurdu. Kış için hazırlanan kurutmalar, salçalar, tahıllar ve benzeri yiyecekler geçici olarak buralarda depolandığından depo ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyaç, yamaçlara yapılan köşklerin, arazinin eğiminden faydalanılarak depo olarak kullanılacak birimler inşa edilmesiyle çözülmüştür. Tuvaletler bahçenin bir kenarında yapılmıştır. Büyük köşklerde dört mevsim kalan bakıcı aileler vardı. Bunun yanında bazı köşklerde bahçıvan, aşçı, bekçi gibi yardımcılar çalışmaktaydı. Köşklerde yaşayan yardımcı personel için bahçenin bir köşesine, kerpiçten yapılmış basit küçük odalar yapılırdı.Köşkler sade plan düzenlerine rağmen, ihtişamlı eyvan kemerleri, pencere ve kapı kemerlerindeki ince işçilikleri, bazalt ve kireç taşından inşa edilen almaşık duvarları, cepheler üzerinde “cas” adı verilen özel bir harç kullanılarak yapılan rozet ve bitki motiflerinden oluşan süslemeleri, saçakları taşıyan bingi başları ve detaylardaki incelikleriyle zengin bir cephe düzenine sahiptir. Köşklerde en özellikli cephe kuzeye bakan cephedir. Eyvan açıklıkları da genellikle kuzeye bakar. Odalar bol pencerelidir. Kapı ve pencerelerin üstü düz veya kemerlidir.Köşklerde yaşam daha çok eyvanda ve bahçede geçirilirdi. Eğlenceler açık mekânlarda yapılırdı. Yemekler hep beraber yer sofrasında yenilirdi. Köşklerde ailenin bütün üyeleriyle beraber genellikle bahçede veya damlarda tahtların üzerinde yatılırdı. Tahtlar arasına “sıtare” denilen bezler serilerek, gizlilik sağlanırdı. Geceleri aydınlatma fenerlerle ve lüks lambalarla yapılırdı.

Bağ Köşkleri Bağların ve bahçelerin içinde yer alan bağ köşkleri ise Dicle Nehri kenarındaki köşklere oranla daha küçük ve sade yapılardı. Ürünlerin ekilip biçildiği dönemlerde ve yaz aylarında yoğun olarak kullanılan bağ köşkleri, iki katlı, dikdörtgen planlı ve genellikle 2-4 odalı inşa edilmiştir. Bodrum katı bulunmadığı için gerektiğinde zemin kattaki odalar kiler ve depo amaçlı kullanılmıştır. Giriş holünde üst kata çıkan merdiven vardır. Evin esas yaşama odası üst katta yer alır. Merdiven üst katta ya bir hole ya da doğrudan odanın içine çıkar. Odaların içinde kapaklı ve kapaksız dolaplar (nişler) ile yüklük bulunur. Zemin kattaki odaların küçük ve az sayıda penceresi vardır. Üst katta ise bol pencereli yapılan odalarda her yöne pencere açılmıştır. Pencereler üst katta ahşap kapaklı, alt katta ise demir parmaklıklı yapılmıştır. Bazı evlerde giriş kapısının üstünde küçük bir balkon vardır.Yiyecek maddelerinin çoğu, köşklerin ve bağ köşklerinin etrafındaki bağ, bahçe ve bostanlarda yetişen ürünlerden ve buralarda beslenen hayvanlardan elde edilirdi. Fazla ürünler kışlık erzak olarak depolanır ya da dost ve akrabalara hediye edilirdi. Yakın çevreden elde edilen kaynak suyu hem içme suyu olarak hem de sebze ve meyvelerin sulanması için kullanılırdı. Yemek hazırlama, pişirme, bulaşık ve çamaşır yıkama eylemleri bahçelerde gerçekleşirdi.Yapıldıkları dönemin mimarî özelliklerini ve yaşam biçimini günümüze yansıtan hem yazlık olarak hem de çevrede yetişen ürünleri değerlendirmek amacıyla kullanılan köşklerin birçoğu ne yazık ki yıkılmıştır. Az sayıdaki köşk ve bağ köşkü ise olumsuz koşullar altında varlıklarını devam ettirmektedir. Değişen yaşam koşulları, yazlık kavramının ve çevresel şartların değişimi ile bakım zorluğu, sahiplerinin bu yapıları terk etmelerine ve başka amaçlarla kullanıma izin vermelerine neden olmuştur. Bugün bu köşklerden Hami, Berdebil, Semanoğlu, Pamuklu, Bekir Paşa, Ferit ve Ağulu Dere Köşkleri günümüze ulaşmıştır.Bağ köşkleri de Dicle Nehri kenarındaki köşklerle benzer kaderi paylaşmaktadır. Önce bağ köşklerinin yapılmasında önemli bir etken olan üzüm bağları yok edilmiş, yerlerine çok katlı apartmanlar yapılmıştır. Yedi sekiz katlı binalar arasında yaşam mücadelesi veren bağ köşkleri kendi haline terk edilmiş ve bir süre sonra yıkılmıştır. Bir bölümü sahipleri tarafından bilinçli olarak yıktırılmıştır. Bağlar semtinde, bugün de halk arasında “Yanık Köşk”, “Köşkler” olarak adlandırılan mevkilerin bulunması, geçmişte burada olan ve daha sonra yıkılan köşklerin kent hafızasında az da olsa yerlerini koruduğunu gösterir. Bugün bağ köşklerinden sadece üçü ayaktadır. Bunların biri, 1993 yılında taşları sökülerek Dicle Üniversitesi kampüsüne taşınmış ve aynı taşlar kullanılarak yeniden inşa edilmiştir.Köşkler konumları ve mimarî özellikleri ile Diyarbakır mimarîsinde önemli bir yere sahip sivil mimarlık örnekleridir. Sur dışında yer alan ender yapılardan olan ve ayakta kalan az sayıdaki köşkün geleneksel niteliklerini ve özgün mimarî özelliklerini koruyarak geleceğe aktarılması sağlanmalıdır 

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir