Diyarbakır’ın Astrolojik Sembollü Sur Bezemeleri- Canan Parla

Diyarbakır Suru’nun iki kapısı, üç burcu ve iç kalesindeki Artuklu Kemeri’nin bezeme kompozisyonlarında burç, gezegen ve göksel tasavvurlarla ilişkili astrolojik semboller bulunmaktadır. Bunlardan Mardin Kapı’nın doğu yan burcunun kapıya bakan yüzeyinde Abbasi kitabesinin alt kısmında yer alan kompozisyonun, ortasında bulunan daire üzerinde sekiz kollu yıldız motifi, Mezopotamya bölgesinin sanatlarında MÖ 2500’e dayanan bir geçmişi bulunan aşk ve savaş tanrıçası İştar ile ilişkilendirilen, günümüzdeki adını Roma devrinin aşk ve güzellik tanrıçası Venüs’den alan Venüs gezegeni sembolüdür. Venüs gezegeni sembolünün iki yanında bulunan hayvan figürlerinden, Max Von Berchem’e göre köpek, bize göre Tanrıça İştar’ın dişi aslanı olanı koruyucu niteliktedir. Mezopotamya bölgesinin güzellik ve zerafet sembolü olan ceylan figürü ise Venüs gezegeninin ışığını ve parlaklığı vurgulayan bir sembol olarak kullanılmıştır.

 

Kanatlı göksel ejder çiftleri

Urfa Kapı’nın kuzey açıklığının üst kısmındaki sur duvarının, kitabelerle bütünleştirilmiş Artuklu dönemi bezeme kompozisyonunun astrolojik sembolleri, boşaltma kemerinin kilit taşı ile kemerin altındaki taş dolguda yer alır. Kilit taşının üst kısmında bulunan kitabeden, Urfa Kapı’nın bu bölümünün Hasankeyf Artuklu hükümdarı Nureddin Muhammed tarafından (yeniden) inşa ettirildiği anlaşılmaktadır. Kemer kilit taşının altındaki taş dolguda, iki yandan ön ayakları üzerinde yürür pozisyonda tasvir edilmiş birer kanatlı ejder figürüyle sınırlanan “ve o 579 senesinde” anlamı- na gelen “ve zâlik fî sene tis‘a ve seb‘în ve hamsmie” metninin okunduğu ikinci bir kitabe yer almaktadır. Kompozisyonun düğüm ve büklümlü, pullu gövdelere sahip kanatlı göksel ejder kabartmalarıyla, Urfa Kapı’nın kuzey bölümünde gerçekleştirilen inşaat yılına (H.579/M.26 Nisan 1183 ile 13 Nisan 1184) dikkat çekilmiştir. Selahaddin Eyyûbi ile Artuklu hükümdarı Nureddin Muhammed’in başında bulunduğu bileşik kuvvetlerin, Diyarbakır’ı, Nisan 1183 tarihinde kuşatarak 9 Mayıs 1183 tarihinde aldıkları, Selahaddin Eyyûbi’nin çekilmesinden sonra Diyarbakır’da Artuklu döneminin başladığı bilindiğinden, ejder figürlerinin aralarına aldıkları inşaat yılını bildirdiği “ve o 579” metniyle, ayrıca Artuklu devrinin başlangıcına dikkat çekildiği bizce açıktır. Nitekim Gönül Öney, kent sur ve burçları üzerinde ahenk, hareket, kâinat ve gökyüzü simgesi olarak yer alabileceklerini belirttiği kanatlı göksel ejder çiftlerinin, yalancı gezegen Cevzeher sembolü olabileceklerine işaret etmiştir. O halde Cevzeher nedir?

 

İki kesişme noktasında Cevhezer

Mitoloji ve geleneklerin fiziki gerçeklerle karıştığı Ortaçağ astrolojisinde, korkunç ejderlerin Güneş ve Ay’ı yutarak Güneş ve Ay tutulmalarını gerçekleştirdikleri tasavvur edilmiştir. Hint mitolojisine göre, göksel tanrılarla ittifak kuran ejder Rahu, tanrıların içeceğinden yudumlayıp, Güneş ve Ay tarafından tanrılara şikâyet edilince kafası vücudundan ayırılarak cezalandırılmışsa da yudumlamış bulunduğu yasak içecek sayesinde ölümsüzlüğe kavuştuğundan, her vakti geldiğinde Ay ve Güneş’i yutarak Ay ve Güneş tutulmalarına neden olmaktadır. Hint Vedaları’na dayanan ilk astronomi metinlerinde rahu olarak adlandırılan ejderin vücuduyla ‘yükselen’ kesişmeler, ketu olarak adlandırılan kuyruk kısmıyla da ‘alçalan’ kesişmeler sembolize edilmiştir. Güneş’in bir yıl içinde gökyüzünde oluşturduğu yörünge ile Ay’ın Dünya etrafındaki dönüş yörüngesi kesiştiğinde oluşan, Güneş tutulmaları ile ‘yeniay’ ve ‘dolunay’ gibi evreleri barındıran Ay tutulmalarının aşamalarını belirleyen, takvim olarak hesaplanabilen iki kesişme (düğüm) noktası, İslam astronomisinde rahunun karşılığı olarak Araplarda tinnîn, Perslerde cevzeher adıyla yalancı gezegen olarak tanımlanmıştır. Abbasi döneminin astronomi, astroloji ve felsefeyle uğraşan büyük bilgini Ebu Maşar el-Belhi (787-886), gezegenleri, zirvelerini oluşturan burçlarla birlikte listelemiş; el-Birûni (973-1048), astronomi konulu eserinde kesişmeleri gezegen olarak değerlendirmiş ve ejderin kafasının ikizler burcunda 3 derece, kuyruğunun yay burcunda 3 derece zirve yaptığı kesişmelere atıfta bulunmuştur. Aralarında 180 derece açı oluşan aslan-kova ve ikizler-yay burçlarında gerçekleşen kesişmelerin, yörüngenin yükselen noktalarını oluşturdukları kabul edilmiş, astrologlar yükselen kesişmeleri ikizler-yay burcu ikilisiyle göstermişlerdir. Nitekim, İbn Meymun (1135-1204), gökkürenin belirli bir parçasına atfedilen balık gibi pullara ve yüzgeçlere sahip Arapların el-cevzar olarak adlandırdıkları ejder figürlerinin, Ay küreyi temsil ettiklerini ve belli bir modele göre yapılan bu tasvirlerin belli bir saati (zamanı) gösteren, bilgilerinin hocadan talebeye sır olarak aktarıldığı ve sır olarak saklandığı birer tılsım olarak yapıldıklarını belirtmektedir.

 

NASA’nın Güneş ve Ay tutulmalarını gösteren listelerine göre, Diyarbakır’ın alınmasından (9 Mayıs 1183) sonra 23 Mayıs 1183’de ikizler, 17 Kasım 1183’de akrep burcunda iki Güneş tutulması; 2 Ağustos 1183’de aslan, 1 Aralık 1183’de yay burcunda iki Ay tutulması gerçekleşmiştir. 23 Mayıs 1183’deki Güneş tutulması ile 2 Ağustos 1183’deki Ay tutulması yükselen kesişmelerle ilişkilidir. Diyarbakır’ın alınışından sadece on dört gün sonra gerçekleşen Güneş tutulması, Eyyûbilerin çekilişi ve Artuklu devrinin başlangıcıyla ilişkilendirileceğinden, Urfa Kapı’daki inşaatın da en erken bu günlerde başlatılabileceği açıktır.

 

Urfa Kapı’daki astrolojik semboller

Urfa Kapı’nın kanatlı göksel ejder figürlerinin aralarına aldıkları tarih kitabesiyle birlikte oluşturdukları cevzeher sembolünün, açık olarak Urfa Kapı’daki inşaatın bitirildiği; örtük olarak da 23 Mayıs’da gerçekleşen Güneş tutulması ile tutulmanın uğurlu etkisiyle izah edilen Artuklu döneminin başlangıcınının ifade edildiği, Diyar- bakır’a yönelik astrolojik içerikli koruyucu bir tılsım olduğunu ileri sürmekteyiz. 

 

Urfa Kapı’nın kuzey açıklığının kemer kilit taşında bulunan, ağzında halka tutan boğa başı ile boğa başının boynuzlarına konmuş kartal kabartmalarının, Diyarbakır’ın, astrolojik takvime göre boğa burcu (21 Nisan-21 Mayıs) hükmünü sürerken İnaloğulları’ndan alınışıyla ilgili astrolojik semboller olduklarına hiç kuşku yoktur. Boğa başı figürü, boğa burcunun sembollerinden biri olduğundan, ağzındaki halkasıyla birlikte Diyarbakır’ın boğa burcu zamanında alınışını ve kazanılan zaferi; sembolün üzerine konmuş kartal figürü ise İslam astrolojisine göre Güneş’in zirvesini simgelemektedir. Kilit taşındaki figürlerin sembolizmi, ayrıca kapı konsollarında bulunan zafer sembolü halkalar taşıyan boğa burcu sembolleri ile kapı kanatlarının boğa ve koç burçlarını sembolize eden boğa ve koç başı biçimli demir mıhlarıyla vurgulanarak desteklenmiştir.

 

Urfa Kapı’daki astrolojik semboller

Diyarbakır Suru’nun Ulu Beden ve Yedi Kardeş Burçlarının birer pencere açıklığıyla ilişkilendirilmiş çift başlı kartal kabartmaları, eski Türk toplumlarının gök kapısını bekleyen ve Tanrı’ya açılan bu kapıyı insanlara kapatan çift başlı kartal tasavvurlarına uygun olarak, gök kapısını simgeliyor olmalılar. Her iki burçta da yer alan sfenks kabartmaları, dünya dışı yaşam ve cennet ile ilişkili, uhrevî nitelikli koruyucu sembollerdir. Ulu Beden Burcu’nda sfenkslerle ifade edilen değerlerin, Güneş, Ay ve göğe ait olağanüstü güçte koruyucu aslan-grifonların sembolizmiyle tamamlandığı, ayrıca burcun etek kısmını saran astrolojik burç sembolleriyle ‘gökte ne varsa yerde de o bulunur’ anlayışı çervesinde güçlü bir tılsım oluşturulduğu kanaatindeyiz.

 

Akrep Burcu sembolü

Diyarbakır Suru’nun Akrep Burcu üzerinde yer alan astrolojik akrep burcu sembolünün, işleniş ve boyut olarak Ulu Beden Burcu’nun etek kısmında bulunan yay, aslan,kova, başak ve yengeç burçlarının tanımlanabildiği astrolojik burç sembollerine benzemesi, akrep burcu sembolünün bilinmeyen bir nedenle günümüzdeki yerine nakledildiğine, dolayısıyla özgününde Ulu Beden Burcu’nun etek kısmında tam takım halinde oniki burç sembolünün bulunduğuna işaret etmektedir.

Diyarbakır Suru’nun Ulu Beden ve Yedi Kardeş Burçlarının birer pencere açıklığıyla ilişkilendirilmiş çift başlı kartal kabartmaları, eski Türk toplumlarının gök kapısını bekleyen ve Tanrı’ya açılan bu kapıyı insanlara kapatan çift başlı kartal tasavvurlarına uygun olarak, gök kapısını simgeliyor olmalılar.

Diyarbakır İç Kalesi’nin Artuklu Kemeri’nde yer alan aslan-boğa mücadele sahnelerine Mezopotamya uygarlıklarının sanat eserlerinde, MÖ 4000’den itibaren aslan, boğa ve akrep takımyıldızlarının bir araya geldikleri zaman diliminde  izlenen yıldız hareketleriyle ilgili olarak ilkbahar ekinoksu (21 Mart), tarım mevsimi ve yeni yıl başlangıcı ile Nevruz sembolü olarak yer verilmiştir. Ortaçağ’da güçlü ve muzaffer hükümdar sembolü olarak siyasi içerik kazanan aslan-boğa mücadele sahnelerinin, tüm çabalarımıza rağmen Artuklu Kemeri’nde hangi içerikle yer aldıklarını belirlemek mümkün olamamıştır.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir