Diyarbakır’da tekke mûsıkîsi Zikir, devran, semâ, mevlid

Diyarbakır, geçmişten bugüne, ilim, irfan, kültür ve sanatta bir ‘Merkez Şehir’ olarak hep ön planda olmuştur. Göz kamaştırıcı kültürel hayatının yanı sıra, İslâm medeniyetinin önemli bir unsuru sayılan mûsıkîye de, zengin bir katılım ve birikim sunarak, hak ettiği değeri veren ender şehirlerdendir.
Diyarbakır mûsıkîsinin gelişme gösterdiği ilk dönem Artuklular zamanıdır. Şehir, Akkoyunlular’ın başkenti olduktan sonra da, İçkale’deki Akkoyunlu sarayında yapılan mûsıkî eğlenceleri, şehrin mûsıkîsinin gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Selçuklular döneminde Anadolu’da temelleri atılan Türk Makam Mûsıkîsi, Osmanlılar zamanında, özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda, hem bestekârlık hem de icra alanında büyük bir gelişme kaydetmiş, bu dönemde Anadolu’da yüzlerce mûsıkîşinas yetişmiştir.
Türk Mûsıkîsi alanında mümbit şehirlerden biri olan Diyarbakır da, İstanbul dışında kayda değer sayıda mûsıkîşinasın yetiştiği merkezlerden biridir. Şehirde 17. ve 18. yüzyıllarda yetişen hânende, sâzende ve bestekârların en önemli özelliği sadece mahallî mûsıkîde değil, Devlet-i Âliyye’nin belli başlı merkezlerinde icra edilen Klasik Türk Mûsıkîsinde de meşhur olmalarıdır.
Medeniyetimizin önemli bir unsuru olan mûsıkî, ladinî, dinî, tasavvufî, ilmî, askerî ve tıbbî boyutlarıyla bir bütündür. Bu bağlamda Diyarbakır’da mûsıkî kültürünün gelişmesinde şiir, mûsıkî ve eğlence meclislerinin yanı sıra, tasavvuf dergâhlarının ve ibadethanelerin de etkili olduğunu söyleyebiliriz. Diyarbakır Mûsıkîsi içinde, Klasik Türk Mûsıkîsi ve Halk Mûsıkîsi öğelerinin dışında, şehre hâkim olan tasavvufî yaşayış biçiminin etkisini, özellikle gazel ve nefeslerde görmek mümkündür. Tekke ve medreselerde yapılan mûsıkîli zikir, devrân ve semâ törenleri, okunan ezan, tekbir, mevlid gibi tasavvufi biçimler de Diyarbakır mûsıkîsine yön vermiştir. Öyle ki bazı dönemler tasavvuf mûsıkîsi folklor ve lâdinî mûsıkî kadar bölgede söz sahibi olmuş; şehrin hatırı sayılır icracılarının şöhreti Osmanlı payitahtına kadar ulaşmıştır.

 

"Kendine özgü mûsıkîsi, çalgıları, makamları ve kurallarıyla özel bir şehir olan Diyarbakır’da Klasik Mûsıkî eserlerine ve halk kültürüne ait türkülere ud, keman, santur ve daha sonra ilave edilen kanun, def, cümbüş eşlik ederdi. Tekke Mûsıkîsinde de arbane, kudüm ve zil kullanılırdı. Köylerde gezen dervişler beraberlerinde sadece arbane taşımış, mûsıkîyi Türkçe ve Kürtçe olarak icra etmişlerdir. Bugün, Diyarbakır’da dinî mûsıkî icrasında sadece daire ve bendir kullanılmaktadır."

Diyarbakır, geçmişten bugüne, ilim, irfan, kültür ve sanatta bir ‘Merkez Şehir’ olarak hep ön planda olmuştur. Göz kamaştırıcı kültürel hayatının yanı sıra, İslâm medeniyetinin önemli bir unsuru sayılan mûsıkîye de, zengin bir katılım ve birikim sunarak, hak ettiği değeri veren ender şehirlerdendir.
Diyarbakır mûsıkîsinin gelişme gösterdiği ilk dönem Artuklular zamanıdır. Şehir, Akkoyunlular’ın başkenti olduktan sonra da, İçkale’deki Akkoyunlu sarayında yapılan mûsıkî eğlenceleri, şehrin mûsıkîsinin gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Selçuklular döneminde Anadolu’da temelleri atılan Türk Makam Mûsıkîsi, Osmanlılar zamanında, özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda, hem bestekârlık hem de icra alanında büyük bir gelişme kaydetmiş, bu dönemde Anadolu’da yüzlerce mûsıkîşinas yetişmiştir.
Türk Mûsıkîsi alanında mümbit şehirlerden biri olan Diyarbakır da, İstanbul dışında kayda değer sayıda mûsıkîşinasın yetiştiği merkezlerden biridir. Şehirde 17. ve 18. yüzyıllarda yetişen hânende, sâzende ve bestekârların en önemli özelliği sadece mahallî mûsıkîde değil, Devlet-i Âliyye’nin belli başlı merkezlerinde icra edilen Klasik Türk Mûsıkîsinde de meşhur olmalarıdır.
Medeniyetimizin önemli bir unsuru olan mûsıkî, ladinî, dinî, tasavvufî, ilmî, askerî ve tıbbî boyutlarıyla bir bütündür. Bu bağlamda Diyarbakır’da mûsıkî kültürünün gelişmesinde şiir, mûsıkî ve eğlence meclislerinin yanı sıra, tasavvuf dergâhlarının ve ibadethanelerin de etkili olduğunu söyleyebiliriz. Diyarbakır Mûsıkîsi içinde, Klasik Türk Mûsıkîsi ve Halk Mûsıkîsi öğelerinin dışında, şehre hâkim olan tasavvufî yaşayış biçiminin etkisini, özellikle gazel ve nefeslerde görmek mümkündür. Tekke ve medreselerde yapılan mûsıkîli zikir, devrân ve semâ törenleri, okunan ezan, tekbir, mevlid gibi tasavvufi biçimler de Diyarbakır mûsıkîsine yön vermiştir. Öyle ki bazı dönemler tasavvuf mûsıkîsi folklor ve lâdinî mûsıkî kadar bölgede söz sahibi olmuş; şehrin hatırı sayılır icracılarının şöhreti Osmanlı payitahtına kadar ulaşmıştır.

 

İlahiler, Âyinler, Semâlar Köklü bir tasavvuf geleneğine sahip olan Diyarbakır’da mûsıkî ile iştigal eden gruplardan biri kuşkusuz tekke mensuplarıdır. Şehirde faaliyet gösteren Kâdirî, Rifâî, Gülşenî, Nakşibendî, Bektaşî ve Mevlevî gibi tarikatların zâviye ve dergâhları, bu müziğin icra edildiği mekânlar olmuştur. Mûsıkî, tasavvuf ehline göre ruhî hayatın gelişiminde önemli bir role sahiptir. Bu kabul, mûsıkînin tekkelerde her daim yaşatılmasına ve bu alanda pek çok kıymetli eser verilmesine de zemin teşkil etmiştir.
Şehirde bulunan çok sayıdaki tekkeden biri, Akkoyunlu İbrahim Bey tarafından yaptırılan Mevlevî Tekkesi’dir. Mevlevîlik, mûsıkî, semâ ve şiiri tarikatın üç asli unsuru olarak kabul ettiği için, sâzende, hânende ve bestekârlık açısından şehrin mûsıkî kültürüne etkisi büyüktür. Bir mevlevîhanede Mevlevî Âyin-i Şerîfi icrâsı ve semâ meşki için neyzen, kudümzen, naʻthân ve âyinhân ile asgari olarak on yüksek seviyeli mûsıkîşinasın olması gerekirdi.
Diyarbakırlı İbrahim Gülşenî (ö.1543) tarafından 16. yüzyılda kurulan Gülşenîlik de mûsıkîye önem veren ve zikirlerinde mûsıkîyi kullanan bir tarikattır. Gülşenî tarikatının Diyarbakır’da bilinen birçok tekkesinde mûsıkî eğitimi ve icrası yapılmış, burada birçok mûsıkîşinas yetişmiştir.
Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Diyarbakır halkının bahar mevsiminde Dicle kıyısında kurdukları kulübelerde gerçekleştirdikleri mûsıkî meclislerini anlatırken şöyle der:
“Her kulübede ûdî, şeştârî, berbûtî, kânûnî, çengî, rebâbî, mûsikârî, tanbûrî, santûrî, ney ve dühenk gibi çalgıcılar ve hânendeler bulunur. Bu çalgıcılar sabah müezzinler yanık sesleri ile senâlar ve hamdler okuyuncaya kadar devam ederler. Başta Gülşenî tarikatı olmak üzere bütün tarikat mensupları tekkelerde sabah namazına kadar ilâhiler eşliğinde tevhid zikri ederler.”
Osmanlı döneminde Diyarbakır’da camilerde icra edilen Kur’an tilâveti, ezân, salâ, temcid, mevlidin ve tekkelerde icra edilen ilâhîlerin, dinî mûsıkî içinde yöresel bir gelişim gösterdiğini görürüz. Bu eserler, zamanın mûsıkî meclislerinin bazılarında Türkçe, bazılarında da Kürtçe olarak icra olunmuştur. Şehirdeki tekke ve zâviyelerde de Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Farsça dillerinde eserler bestelenmiş ve icra edilmiştir.

 

 

Diyarbakırlı Mûsıkîşinaslar ve Mevlidhanlar Osmanlı döneminde yaşayan Diyarbakırlı mûsıkîşinaslar hakkında bilgi edindiğimiz önemli kaynaklardan biri, Şeyhülislâm Mehmed Es’ad Efendi’nin (ö. 1753) Atrâbu’l-Âsâr fi Tezkiret-i Urefâi’l-Edvâr adlı eseridir. Mehmed Es’ad Efendi, Atrâbu’l-Âsâr’ında Diyarbakırlı sekiz mûsıkîşinasın bu alandaki eğitimi, mesleği ve beste örnekleri hakkında bilgi verirken, Diyarbakır’ın, İstanbul’dan sonra en fazla bestekâra sahip il olduğunu ifade eder. Evliya Çelebi, Seyahatnâme’sinde Hânende Zeynizâde, Hânende Çaşnî, Hânende Yahya Çelebi ve onun talebesi Hânende ve Usûlbend Karaoğlan gibi İstanbul’da yaşayan birçok Diyarbakırlı mûsıkîşinasın ismini verir. 16. yüzyılın önemli dinî ve lâdinî mûsıkî bestekârı olan “Hâfız Post” lakaplı Tanburî Mehmet Çelebi, Güfte Mecmuası’nda Diyarbakırlı Şeyhzâde Ahmed Çelebi ve Yahya Çelebi’nin eserlerine yer verir.
Yine Diyarbakır’ın önde gelen mûsıkîşinaslarından, Kâdirî ve Rifâî Şeyhi Muhammed Şaban Kâmî Efendi (ö. 1884) yaşadığı dönemde âlim, şair, mutasavvıf, mevlid müellifi ve hattat olarak da tanınırdı. Şaban Kâmî Efendi’nin talebesi Diyarbakırlı İbrahim Re’fet Efendi’nin (ö. 1903) Tarz-ı Cedid adlı mevlid manzumesi, dinî mûsıkînin önemli örneklerinden biridir.
Mevlid okuma geleneği ve mevlidhanlık, Diyarbakır dinî mûsıkîsinde önemli bir yer tutar. İlk olarak Osmanlı sarayında başlayan, sonrasında medreselerde ve camilerde devam eden mevlid tilaveti, zaman içinde halk arasında yaygınlaşmış, düğün, doğum, ölüm, asker uğurlama vb. gibi özel günlerin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Mevlid geleneği açısından zengin folklorik özelliklere sahip olan Diyarbakır ve çevresi, çok sayıda mevlidin yazıldığı ve birçok kıymetli mevlidhanın yetiştiği şehirlerden biridir.
Bu mevlithanlardan en meşhuru, müridi olduğu Rıfai Tekkesinde dinî mûsıkîye başlayan Hafız Celal Güzelses (1900-1959)’tir. Tekkenin baş sâzende ve hânendesi olan Güzelses, kendisine “Şark Bülbülü” dedirten güzel sesiyle, okuduğu mevlid ve ilahilerle, makam bilgisi ve bestekârlık yönüyle devrinin önde gelen mûsıkî icracılarından biridir. Ulu Cami müezzinlerinden Hafız Celal Sevimli (ö.1988) ve Nuruosmaniye Camii hocasından mevlid tilave- ti öğrenen ve mûsıkîye de büyük bir tutkusu olan Tarık Çıkıntaş (1924- 1979) da şehrin kıymetli mevlidhanlarındandır. Çıkıntaş, Diyarbakır’ın bütün makam ve usûllerini hatasız çalıp söylemesiyle meşhurdur.
Diyarbakır’da Cami ve Tekke Mûsıkîsi alanında kendi dönemi içerisinde en yetkin seslerden bir diğeri de, mevlidhan, dinî mûsıkî icrakârı, Kâdirî serzakiri Şaban Peker (1947- 2020)’dir. Yine güçlü sesiyle okuduğu ezan ve mevlidlerle gönüllere taht kuran Mevlidhan Mustafa Beydür (d. 1946- ), çocuk yaşta okumaya başladığı mevlidi, büyüyünce camilerde okumaya devam eden Mevlidhan Aziz Kubat (d.1941), Nebi Camii’nde 20 yıl müezzinlik yapan Hafız Hikmet Timur (1918 -1990) ve şair, mevlidhan ve Kâdiri serzâkiri Necati Yandı’yı da Diyarbakır’ın meşhur mevlithanları olarak anabiliriz.

 

 

Diyarbakır Mehmet Sait Mermutlu. Doç. Dr., Dicle Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Türk İslam Edebiyatı Bölümü

 

 

KAYNAKÇA
Hüseyin Akpınar, Gülşenîlikte Mûsıkî ve Mûsıkîşinaslar, (Basılmamış Doktora Tezi), 2004. Hüseyin Akpınar, “Osmanlı Döneminde Diyarbakır’da Mûsıkî Kültürü ve Mûsıkîşinaslar”,
Rast Müzikoloji Dergisi, 6(2), s.1914-1926. Hüseyin Akpınar, Urfa’da Mevlid ve İlâhîler, Şanlıurfa Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Yayınları, Şanlıurfa, 2014.
Abdurrahim Alkış, “XII. ve XVII. Asırlar Ara-
sında Diyarbakır’da Tasavvuf Kültürü”, e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, XIII/I, 2015.
Ayşe Altundağ, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nde Türk Mûsıkîsi İle Alakalı Bilgiler, (Basılma- mış Yüksek Lisans Tezi), 2005.
Cengiz Batuk, “Dinler Tarihi Bağlamında Din-Müzik İlişkisine Genel Bir Bakış Denemesi”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 35, 2013.
Cem Behar, Şeyhulislâm’ın Müziği: 18. Yüzyılda Osmanlı/Türk Mûsıkîsi ve Şeyhulislâm Es’ad Efendi’nin Atrâbu’l-Âsâr’ı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2010.
Şevket Beysanoğlu, Diyarbakır Folkloru, Diyarbakır Matbaası, 1946.
Şevket Beysanoğlu ve Diğ., Diyarbakır Mûsıkî Folkloru I-II, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Ankara, 1996.
Nilgün Doğrusöz, Hâfız Post Güfte Mecmuası, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), 1993.
Mehmet Zeki Giray, Diyarbakır Mûsıkî Folkloru, Yüksek Lisans Tezi, 2010.
Mevlevîlik, İnkılap ve Aka Kitabevleri, İstanbul, 1953.
Vedat Güldoğan, “Dünden Bugüne Diyarba- kır Mûsıkî Folkloru”, Bütün Yönleriyle Diyarbakır Sempozyumu, 2000.
Vedat Güldoğan, “Celal Sevimli”, Diyarbakır Ansiklopedisi, 2013.
İhsan Işık, “Celal Güzelses” , Diyarbakır Ansiklopedisi, 2013.
İhsan Işık, Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi, 2006.
Ömer Tuğrul İnançer ve Ahmet Özhan, Şarkı- lar Seni Söyler, Sufi Kitap, İstanbul, 2007.
Harun Korkmaz, Mûsıkî’nin Diyârbekri: Klasik Türk Mûsıkîsi’nde Diyarbekirli Bestekârlar, Kayapınar Belediyesi Kültür Yay., Erzurum, 2018. Mehmet Şevki Korkusuz, Tezkire-i Me- şayih-i Amid (Diyarbakır Velileri), C. I-II, Kent Yayınları, İstanbul, 2004.
Mehmet Şevki Korkusuz, Diyarbekir Kadı, Müftü, Hattat ve Mûsıkîşinasları, Toprak Kitap, İstanbul, 2014.
Suphi Martağan, “Diyarbakır Türküleri”, Ziya Gökalp Dergisi, 1952.
Mehmet Sait Mermutlu, “Osmanlı Dönemin- de Diyarbakır’da Kâdirî ve Rifâîlik”, 2. Uluslararası Nebîler, Sahâbîler, Azizler ve Krallar Kenti Sempozyum Bildirileri, (12-13 Nisan), Diyarbakır, 2010.
Mehmet Sait Mermutlu, “Aziz Kubat” Diyarbakır Ansiklopedisi, 2013.
Mehmet Sait Mermutlu, “Şaban Peker” Diyarbakır Ansiklopedisi, 2013.
Canan Parla, Türk İslâm Şehri Olarak Diyarbakır, (Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 1990.
Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, No: E-8333-1
Mehmet Nail Tuman, Tuhfe-i Nâilî (Haz.: Cemal Kurnaz-Mustafa Tatcı), C. I, Ankara, 2001.
Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra
Kültür-Medeniyet dergisinin “İnanç” temalı 2. sayısında yayımlanmıştır.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir