Diyarbakır taş yapılarının mimarî sırları- İdris Bedirhanoğlu

Tarihî taş yapı açısından oldukça zengin bir bölgedeyiz, üstelik bu yapılar binlerce yıldır ilk günkü görkemini koruyarak ayakta duruyor. Bu yapıları ayakta tutan sır nedir? Bunu anlamak için belli başlı bazı yapıları göz önüne alalım. 

 

Dört Ayaklı Minare 

1500 yılında inşa edilen ve Kasım Padişah Camii’ne ait olan Dört Ayaklı Minare’nin bazalt taştan oluşan yığma üst yapısı, bütünüyle dört adet sütun üzerine serbest bir şekilde oturur. Minare bu şekilde 500 yılı aşkın bir süredir deprem, rüzgâr veya diğer dış etkilere karşı bütünlüğünü koruyabilmiştir. 2008’de İndiana’daki Purdue Üniversitesi’nden bir grup araştırmacının yaptığı dinamik analiz sonuçları, minarenin bu dört ayak üzerinde ‘sallanma’ davranışı gösterdiğini ve bu sallanmanın minarenin şiddetli depremlere dayanmasını sağladığını göstermiştir. Dört Ayaklı Minare’de, sütunlar ile ana gövdenin oturduğu kirişler arasına kurşun dökülerek üst yapı ile ayaklar arasında bağlantının oluşturulduğu düşünülmektedir.

 

Bu kurşun mafsalların üst yapı ile sütunlar arasındaki yatay kaymayı engellediği fakat üst yapı ile sütunlar arasındaki düşey kaymayı engellemediği ve çekme kuvveti aktarımını ve bunun neticesinde moment aktarımını sağlamadığı düşünülmektedir. Ayrıca bu kurşunların minarenin devrilme hareketini yumuşatarak temas noktalarının zara görmesini engellediği düşünülmektedir. Peki bu nasıl oluyor? Yapının düşey yük analizinde, sabit/ölü yüklere karşı büyük bir güvenlik faktörünün ön planda tutulduğu görülür. Statik moment denge denklemini kullanarak minarenin devrilmeye başlaması için gerekli olan en düşük yatay kuvvet, yapının kendi ağırlığının %14’ü olarak hesaplanmıştır. Başka bir deyişle, devrilme hareketi yapacak olan minarenin, yer hareketi ivmesi ne olursa olsun, maruz kalacağı en büyük kuvvet kendi ağırlığının %14’ü kadar olmalıdır. Yani, devrilme hareketinin başlaması için 0.14g’ye sahip bir yer hareketi gerekmektedir. Statik  esaslı bu yaklaşım minarenin devrilmeye başlaması hakkında fikir verir; ancak bir gün devrilip devrilmeyeceği ile ilgili kesin bir şey söylemek mümkün değildir. 

 

Dört Ayaklı Minare’nin dinamik sallanma davranışı

Dört Ayaklı Minare’nin herhangi bir yer hareketine maruz kalması durumunda devrilip devrilmeyeceği veya hangi büyüklükteki depremlerde devrileceği ve sallanma sırasında maruz kalacağı ‘tepe öteleme oranları’nı incelemek için simülasyon esaslı bir program olan ‘Working Model’ kullanılarak dinamik analizler gerçekleştirilmiştir. Dinamik analizler için, PEER veri tabanından elde edilen üçü Türkiye’den olmak üzere altı adet deprem kaydı kullanılmıştır. Analizler sonucunda söz konusu deprem hareketleri minarenin salınım yapmasına sebep olmasına karşılık hiçbir deprem kaydında devrilme gerçekleşmediği görülmüştür. Minarenin devrilmesi için uygulanması gereken depremin, Düzce depreminin en az 1.8 katı olması gerektiği tespit edilmiştir. Sonuç olarak minarenin deprem yer hareketi sırasında sallanma hareketi yaptığı ve bu sallanma hareketi sayesinde büyük depremlere dayanabildiği sonucuna varılmıştır.

 

Malabadi Köprüsü

Diyarbakır’a yaklaşık 99 km. mesafede, Batman nehri üzerine yer alan ve 12. yy’a tarihlenen Malabadi Köprüsü, tek ana kemerli ve iki yana meyilli köprüler grubundadır. Yapıldığı döneme göre kemer açıklığı ile Türkiye’nin ve Dünya’nın önemli tarihî yapıları arasında sayılmaktadır. Kemer açıklığı 38.6, yüksekliği 24 metre, mesnet duvar kalınlığı yaklaşık 7 metre ve kemer kalınlığı yaklaşık 1.4-1.8 metre olan köprünün, dokuz asır boyunca ayakta kalmış olması; hem yolcu trafiğine hem de deprem gibi doğal afetlere ne kadar dayanıklı olarak yapıldığını gösterir. Tarihî köprüler incelendiğinde köprü ayaklarının her zaman sağlam zeminlere oturtulduğu görülür. Bu dayanıklılığı sağlayan önemli unsurlardan biri, köprünün üzerine kurulduğu sağlam kayalıklı zemindir. Köprü için oluşabilecek en büyük tehlikelerden birisi mesnet bölgelerindeki zemin yapısının zamanla değişmesi ve bu durumunda mesnetlenme koşullarını etkilemesidir. Köprünün büyük kemerin mesnetlendiği temellerden birinde oturma olması durumunda, kemerde kalıcı deformasyonlar hatta göçme meydana gelebileceği düşünülmektedir. Dolayısı ile bu tür yapıların her açıdan özgünlüklerini korumaları yapısal açıdan büyük önem arz etmektedir. Bu açıdan Malabadi köprüsünün çok yakınına yapılan betonarme köprünün, gerek yapım sırasında gerekse yapımdan sonra köprünün mesnet koşullarını etkileyebileceğinden, bu kadar yakın bir inşaatın yapılmasının yanlış olduğu düşünülmektedir.Malabadi Köprüsü’nü en önemli özelliklerinden biri, depremde gösterdiği hareket kabiliyeti, narin yapısı ile taban kesme kuvveti oranının %10 civarında oluşudur. Bu durum köprünün dinamik yüklemelere karşı olan iyi performansını göstermektedir.

 

Ulu Cami Hanefiler bölümü

Bugün bilinen şeklini 12. yüzyılda Nisanoğulları Beyliği zamanında alan Diyarbakır Ulu Camii’ni, diğer yapılara göre ayrı kılan bir yanı, iç mekânda taşıyıcı duvar alanının çok az olmasıdır. Buna karşılık sütun ve filayağı gibi diğer taşıyıcı elemanlar kullanılmıştır. Bu taş yapıda duvar, sütun ve filayakları uygun miktarlarda ve iyi bir yerleşim planıyla yerleştirilerek, hem statik açıdan güvenli hem de kullanım açısından foksiyonel bir yaşam alanı elde edilmiştir.Diyarbakır’da bulunan tarihî taş yapılarda en çok kullanılan düşey taşıyıcı unsur duvarlardır. Duvarlardan sonra en çok sütunlar ve fil ayakları gelmektedir. Yatay taşıyıcı unsurların başında da kemerler, tonoz ve kubbeler gelmektedir. Taş yapılar için yığma duvar, sütun ve fil ayaklarından oluşturulan taşıyıcı sistemeler, bu yapıların yüzlerce yıl güvenle ayakta kalmasını sağlamıştır. Firar Körfeci ile beraber 2018 yılında Diyarbakır’daki tarihî taş camileri statik açıdan değerlendirdiğimiz bir inceleme gerçekleştirmiştik. Bu değerlendirmede, incelenen camiler arasında Ulu Cami Hanefiler Bölümü’nün taşıyıcı eleman en kesit oranın en az olduğu (diğerlerine göre yaklaşık yarı oranında) sonucuna ulaşmıştık. Bu durum, taşıyıcı sistemin duvarlar yanında da birçok sütun ve kemerle desteklenerek narin bir taşıyıcı sistem oluşturulmuş olmasındandır. Cemil Paşa Konağı ve Esma Ocak Evi gibi Diyarbakır’daki birçok tarihi taş evde de Ulu Cami’de ve köprülerde olduğu gibi geniş, yüksek ve narin kemerler kullanılmıştır. Bu narin kemerler dönemin hem mühendislik hem de ustalığının yüksek mertebede olduğunu göstermektedir.

 

Mesudiye Medresesi’ndeki dönen sütun 

Dünya ilmine yön veren el-Cezîre (Cizre merkezli Diyarbakır’ı da kapsayan bölge) âlimleri döneminin ilminin geldiği seviyeyi gösteren diğer bir gösterge de yapısal güvenliği takip için inşa ettirilen dönen sütunlardır. İsmail Ebu’l-İzz el-Cezeri’nin Artukluların baş mühendisi olduğu dönemde inşa edilen ve Ulu Camii Külliyesi’ndeki Mesudiye Medresesi’nde yer alan dönen sü- tunlar, caminin yapısal güvenliğinin takibini sağlamaktadır. Yapıda temel oturması veya herhangi bir deprem kaynaklı oluşabilecek kalıcı yer değiştirmelerin olması durumunda, bu sütunların serbest dönmesi etkilenecektir. Bu da yapıda bir hasar olduğunu haber vererek, tedbir alınması gerektiği anlaşılacaktır. Bu şekilde erken alınacak önlemler ile yapının daha uzun yıllar ayakta kal- ması sağlanmış olacaktır. Günümüzde oldukça popüler olmaya başlayan yapı sağlığı izleme uygulamasının, günümüzden 800 yıl önce el-Cezeri tarafından yapıldığı görülmektedir.Dönemin ileri düzey bilgisi ile inşa edilen Diyarbakır’daki zengin taş eserlerin ve evlerin korunması ve geleceğe güvenle devredilmesi için, bu yapıların deprem gibi olası aşırı yüklemelere karşı da güvenliğinin sağlanması gerekmektedir. Bunun için de kısmen hasar görmüş yapıların onarılması ve yıkılan bölümlerin tamamlanması gerektiği düşünülmektedir. Özellikle inşa edildiği dönemdeki taşıyıcı unsurların durumunda ve mevcut mesnet koşullarında bir değişim olup olmaması, tarihî taş yapının yapısal güvenliği açısından büyük önem arz etmektedir. Statik açıdan yapılacak müdahalelerde mümkün olduğunca yapıyı inşa edildiği dönemdeki koşullara yakın bir duruma getimek hedeflenmelidir.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir