Sabahın ilk ışıklarıyla beraber Dicle Vadisi’nde bir telaş başlar. Diyarbakır’dan Batman’a uzanan yaklaşık 100 kilometrelik yol boyunca, Dicle Nehri kıyısında dikilen yüksek gerilim hattı direklerinde uzun yıllardan beri yuva yapan leylekler, sabahın ilk ışıklarından itibaren yavrularını beslemek için birbirleriyle yarışırlar. Diyarbakırlı leyleklerin bu yarışını ve sabah telaşını görebilmek niyetiyle, henüz gün aydınlanmadan Mardinkapı’dan Gaziköşkü, Ongözlü Köprü ve Canlı Hayvan Borsası güzergâhını takip ederek Diyarbakır-Mardin ana yoluna çıkıyorum. Doğa gözlemleri ve fotoğraf çekimleri için yolculuğumu genellikle bisikletle yaptığım için, yavrularını besleyen leyleklerin sabah seremonisini kaçırma kaygısıyla daha hızlı pedal çeviriyorum. Neyse ki leyleklerin en fazla nerede toplandıklarına dair tecrübe sahibiyim. Diyarbakır-Mardin karayolunda yaklaşık 15 kilometre yol yaptıktan sonra aradığım leylek cennetine ulaşıyorum. Dicle Nehri’nin iki yanında tarlalar olduğu için tenha bir yer burası. Leylekleri takip ettiğim beş gün boyunca nehrin karşı kıyısındaki pamuk tarlalarında çapa yapan kadınlardan ve ineklerini dere yatağında otlatan çobanlardan başka kimseyi görmüyorum. Onlar da leyleklere çok aşinalar zaten. Nehrin kıyısına iniyorum, kendimi kamuflaj giysileriyle olabildiğince gizlediğim halde, leylekler beni fark ediyor ve uçup gidiyorlar. Geri döndüklerinde bir kez daha ürküp kaçmasınlar diye bir ağaç gölgesinde sakince bekliyorum. Çok geçmiyor, leylekler elektrik direklerinin üzerine yaptıkları mütevazı yuvalarına dönüyorlar yeniden. Durduğum gizli mevziden onları rahat bir şekilde gözlemleyebileceğim artık ve bu beni oldukça heyecanlandırıyor.
Nehre doğru süzülüş…
Ve beklediğim o büyülü an geliyor; kanatları açık bir şekilde havadan suya doğru süzülüyor leyleklerden biri, öyle yakın geçiyor ki yanımdan, sanki üstüme doğru geliyor ancak beni fark etmiyor. Benim için mükemmel bir çekim şansı, arka arkaya basıyorum deklanşöre. Öncü leylek dalış yaptı ya, diğer leylekler de onun ardından arka arkaya süzülüyorlar Dicle Nehri’ne. Suya inişlerindeki ve yeniden havalanışlarındaki o şiirselliği, hayranlık uyandıran o kısacık anları hiç kaybolmayacak biçimde sabitlediğim için mutluyum. Bu arada nasıl avlandıklarını da merak ediyorum. Neyse ki bu merakımı gidermek için uzun süre beklememe gerek kalmıyor. Leyleklerden biri, akıntının yüksek olduğu ve Diyarbakır’da Dicle Nehri kıyılarında yaşayan halkın “şıplık” dedikleri yere hareket ediyor, kafasını suya daldırıyor ve gagasında bir balıkla çıkıveriyor. ‘Şıplık’ denilen yerlerde balıkların genellikle taşların diplerine gizlendikleri bilinir. Bunu, nehrin müdavimi leylekler de biliyor demek ki. Bir süre sonra iki leylek daha aynı bölgeye dalış yapıyor ve bir önceki leylek gibi onlar da gagalarında balıkla sudan çıkıyorlar. Şimdi yuvalarına dönecek ve yavrularını bu taze ve leziz balıkla besleyecekler.
Dicle Vadisi’nin bu noktasında nehir geniş bir alana yayıldığı için baraj göletlerinde kapaklar açılsa bile leyleklerin burada avlayabileceği çok şey var. Suyun durağan ve az hareketli olduğu yerlerde de midye ile besleniyorlar. Hava sıcaklığının 38- 40 dereceyi bulduğu Diyarbakır’da leyleklerin avlanma ve beslenme ritüellerini izlemek yorucu ve zahmetli olabiliyor. Nehrin sularında o günkü nasibini arayan leylekleri izlerken, gölgesine sığındığım ağacın altında bile güneşten tam korunamadığım için ayaklarımın ve sırtımın yandığını hissediyorum.
Dicle ile Nil arasında gidip gelen leylekler
Gözlemimin dördüncü ve beşinci günlerinde, nehrin sularının pek de hareketli olmadığı yerlerde leyleklerin midye yediklerine defalarca
Diyarbakır ile Bismil ilçesi arasında dünyanın en önemli leylek kolonilerinden biri yaşıyor. Her yıl Dicle ve Nil gibi iki kadim nehir arasında gidip gelen leyleklerin bir kısmı Dicle’nin serin sularına iyice alışmış olacak ki göçmekten vazgeçip kışları da Diyarbakır’da geçirmeye karar vermiş. Biz de Dicle Vadisi’nde dört beş gün boyunca leyleklerin nasıl avlandığını ve yavrularını nasıl beslediğini gözlemledik ve bu şiirsel anları fotoğraf makinamızla sabitledik.
tanık oluyorum. Türkiye’nin en büyük leylek kolonisinin bulunduğu bu geniş ve uzun alanda son yıllarda leyleklerin kışladıkları da biliniyor. Daha önce ilkbahar başlarında Dicle Vadisi’ne gelen leylekler burada üredikten sonra sonbaharda Afrika’nın Nil nehri kıyılarına geri dönerlerdi. Ancak zamanla Dicle Vadisi’ne ve buradaki hava koşullarına uyum sağlayan leyleklerin bir bölümü kışları da Dicle Vadisi’nde geçirmeye başladı.
Leyleklerin peşinde 21 yıl…
Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kılıç, tam 21 yıldır Dicle Vadisi’nde leylek gözlemliyor. Her yıl leyleklerin Diyarbakır’a gelişiyle beraber haftada bir düzenli olarak leylek gözlemleyen ve leylek sayımı yapan Prof. Dr. Kılıç’ın, çalışmalarıyla ilgili verdiği bilgiler çok önemli: “Diyarbakır ile Bismil ilçesi arasında dünyanın en önemli leylek kolonilerinden biri mevcut. Uzun yıllardan bu yana bölgede araştırmalar yapıyorum. Bu güzergâhta bulunan 20 kilometrelik alanda 57 tane yuva var. Bu yuvaların 48 tanesi aktif durumda. Aktif olan yuvalarda toplamda 141 yavru ve 96 tane de ebeveyn mevcut. Bu bölgede, bu yıl yaptığımız sayıma göre, toplamda 237 leylek bulunuyor. Bu kolonideki leylek sayısı sadece bunlarla sınırlı değil tabii ki. Çünkü koloni Diyarbakır’dan Hasankeyf’e kadar uzanan 150 kilometrelik bir alanı kapsıyor. Ancak biz sadece bir alanı gözlem altında tutuyoruz.” Prof. Dr. Ahmet Kılıç, leyleklerin yavrulamalarının iklim koşullarına göre değiştiğini de tespit etmiş. “Yavruların sayısı her yıl, kışın düşen yağış oranına göre değişebiliyor. Mesela karın düştüğü yıllarda yavrulamada da gözle görülür bir artış oluyor. Kurak yıllarda bu sayıda düşüş kaydediliyor. Bu kolonide bazı yuvalarda beş yavru bulunabiliyor ki bu Türkiye ortalamasının çok üstündedir.” Uzun kanatları, uzun bacakları ve zarif duruşlarıyla fotoğrafçıların her daim ilgisini çeken leylekler, Anadolu halkı için de son derece sempatik kuşlardır. Leyleği havada gören sevinir ve o yıl seyahate çıkacağına inanır. Leylek yazdan kışa, kıştan yaza nice ülkelerin semalarını aşıp geçen, Dicle Nehri’nin ve Dicle kadar kadim ve bereketli Nil’in sularına dalıp çıkan seyyah bir kuştur ne olsa! Siz bu satırları okurken onların bir kısmı, Dicle Vadisi’nde kalmayı tercih eden dostlarına veda edip Afrika’ya doğru yola koyulmuş ve hatta belki de Nil kıyısındaki hurma ağaçlarının gölge- sinde dinlenmeye çekilmiş olacak. Bir dahaki yaz görüşmek üzere diyelim o zaman leyleklere, selametle gidin ve dönün yeniden Dicle Vadisi’ndeki evinize.