Bir Pazar sabahı… Mardinkapı’dan Ongözlü Köprü’ye doğru yürüyorum. Elimde fotoğraf makinesi ve yol kenarında sıralanmış dutluklarda öten ötleğenleri gö- rüntülemek umuduyla ilerliyorum, mevsim ilkbahar…
Önümde, ellerinde hazırladıklarıyla Gazi Köşkü’ne pikniğe giden aileler var. Biraz ötede el ele tutuşmuş, Ongözlü Köprü’ye doğru yürüyen iki âşık dikkatimi çekiyor. Bir türkü geliyor dudaklarımın ucuna: “Mardinkapı şen olur/ Dibi değirmen olur/ Buralarda yâr seven/ Mutlaka verem olur”… Ansızın, bana eşlik edercesine bir pembe göğüslü ötleğen ötüyor.
Bu, müzikle iç içe bir yürüyüş biraz da. Celal Güzelses’in oğlu Erdem Güzelses’in, “Rahmetli babam Celal Güzelses Gazi Köş- kü’nde bülbüllerle atışırdı, babam söyler bülbüller öterdi” sözleri geçiyor aklımdan.
Bu arada Gazi Köşkü’nün kapılarına kadar geldiğimi fark ediyorum. Etrafım ötüşen bülbül ve ötleğenlerle dolu… Çit Kuşu, çalı bülbülü, kamış bülbülü, pembe göğüslü ötleğen, mavi baştankara, saka, büyük baştankara ve niceleriyle…
Bu muazzam sesli kuşları dinlerken, bunca güzel sesli insanın bu memleketten çıkmasıyla bir alakası var mı diye söyle- niyorum kendi kendime… Tabii ki bunun bilimsel bir dayanağı yok. Ama kendimi mutlu etmenin bir yolu işte, “Evet Hevsel Bahçeleriyle, Dicle Vadisi’nde bunca bülbül varken, bu memleketten de böyle bülbül sesli insanlar çıkar” diyorum.
Ruhu Okşayan Ötüşüyle Çit Kuşu
Az ötede bir çit kuşu ötüyor; “Gel beni çek” diyor adeta… Yaklaşıp yere uzanıyorum. Çit kuşu ürkek kuştur, ürkütmemek lazım.