Çayönü’nde İnsan-Tabiat İlişkisi Avcılık, Evcilleştirme ve İlk Tarım- 8. Sayı

1962yılında Prof. Dr. Halet Çambel ve Prof.Dr. Robert J. Braidwood tarafından kurulan İstanbul ve Chicago Üniversiteleri Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları Karma Projesi’nin temel hedefi, ilk üreticiliğe geçiş evresinin tüm doğal verilerini içeren ve arkeolojik açıdan hiç incelenmemiş (terra incognita) Yukarı Dicle Havzası’nda besin üreticiliğine geçiş aşamasıyla ilgili araştırmalar yürütmekti.Başlangıcından itibaren uluslar ve disiplinler arası bir çalışma modelini kendine ilke edinen projede, Çayönü kazılarının başladığı 1964 yılında arkeobotanik ve arkeozoolojik çalışmalar da arazi çalışmalarıyla birlikte yürütülmüş ve bu yöntem daha sonraki yıllarda da süregelmiştir. Bu çalışmalarla GÖ 10.200’lerde Çayönü’nün ilk yerleşimcilerinin çevrelerini tanıma ve değerlendirmesiyle başlayan ‘çevreden-mutfağa’ zincirine, zamanla ‘bahçeden/tarladan-mutfağa’ ile ‘ağıldan-mutfağa’ zinciri eklemlenmiştir. Avcılık-toplayıcılıktan besin üretimi ve çobanlığa geçiş zincirinin halkalarının belirlenmesi, oldukça meşakkatli arkeobotanik ve arkeozoolojik çalışmaların sonucudur. Bu

çalışmalar aynı zamanda günümüzden farklı iklim ve çevre koşullarına sahip Ergani Ovası’nın GÖ 10.200 -7500 yılları arasındaki koşulları ile yaklaşık üç bin yıllık değişimleri ve Çayönü topluluğunun bu değişimlere uyum sürecini de yansıtır. Yerleşmenin değişik evrelerinde yaşanan sel/ taşkın, deprem gibi doğal olayların izlerinin yanı sıra yapı planları ile yapı malzemelerindeki değişim ve/ veya kullanım biçimi de çevrenin genel koşullarıyla ilgili bir diğer önemli veri kaynağıdır.Dr. Barbara Lawrance ve akabinde Dr. Richard Meadow ile başlayan arkeozoolojik çalışmalar, Dr. Berrin Kuşatman ve onun ölümünü takiben Dr. Hitomi Hongo ve öğrencileriDr. Gülçin İlgezdi ve Banu Öksüz  ile devam etmiştir. Arkeobotanik çalışmalar ise Braidwood ekibi ile Irak/Jarmo kazılarına da katılan Dr. Willem van Zeist ve öğrencisi Dr. Ian de Roller 1991 yılına kadar yürütmüştür. 1972 bulgularına katkısı olan Dr. Robert Stewart’ı da zikredebiliriz. Çalışmalar 2021 yılından itibaren Dr. Burhan Ulaş ve Dr. Eleni Asouti ile süregelmektedir.

Çayönü’nün Tabiatı Nasıldı?

Binlerce yıldır süren tarım faaliyetleri ve ağaç kesimi gibi insan faktörünün yanı sıra akarsu sistemindeki, büyük olasılıkla şiddetli depremlerden kaynaklı, değişim Ergani Ovası ve yakın çevresinin GÖ 10.200-7500 yılları arasındaki genel görünümünü çok farklılaştırmıştır. Kuzeyde ovanın ortalarında akan akarsuyun neden olduğu sel ve taşkınlara sık sık maruz kalan Çayönü, Çanak-Çömleksiz Neolitik dönemde Hilar kayalıklarının önünden ovaya uzanan bir yerleşmeydi. Eldeki veriler, MÖ 3000’lerde gerçekleşen şiddetli bir depremin, ovanın ortalarında akan büyük bir akarsuyun yatak değiştirerek tepenin ortasını yardığına ve bugün yerleşmenin güneyinde akan Boğazçay’ın yatağını açtığına işaret etmektedir.Nitekim günümüzde, Çayönü’nün kuzeyindeki mevsimlik akarsu Bestakot ve yakınlardaki bir dizi göze, Çayönü bitki kalıntıları arasındaki saz, kamış, keten gibi sulak ortam bitkileri ile kunduz (Castor fiber) ve su samuru (Lutra lutra) gibi sulak alan hayvanlarının kalıntıları, çok sayıda tatlısu yumuşakçası (Theodoxus jordani ve Melanopsis praemonsa) ve çift kabukluların (Unio) varlığı ve az sayıda balık kalıntısı da ovanın orta kesimlerinin o dönemlerde çok daha sulak, derin ve geniş tatlısu havzaları ve bataklık alanlarıyla kaplı olduğunun göstergesidir.Ovada ise seyrek meşe-ardıç ağaç toplulukları yer alırken, daha güneyde badem ve fıstık ağaçlıklarının yer aldığı bozkırlar uzanır. Çevre mercimek ve fiğ gibi baklagiller, emmer (kavılca) ve einkorn (siyez) gibi daha çok otsu görünümlü tahıllar ve diğer otlar açısından zengindir. Bu farklı çevre aynı zamanda zengin bir fauna barındırır: Yaban domuzu (Sus scrofa), yabani sığır (Bos primigenius), yabani koyun (Ovis orientalis), yabani keçi (Capra aegagrus), kızıl geyik (Cervus elephus), karaca (Cervus dama), ceylan (Gazella), at (Equus), Asya yaban eşeği (Equus hemionus), kahverengi ayı (Ursus arctos), kızıl tilki (Vulpes vulpes), san

sar (Martes), tavşan (Lepus capensis), kirpi (Erinaceus europaeus), yaban kedisi (Felis sylvestris), leopar/pars (Panthera pardus), gelincik (Mustela nivalis), porsuk (Meles meles) ve çeşitli kuşlar bu faunada görülebilen hayvanlardır.

Çayönü’nde evcilleştirme ve tarım

Çayönü’nde ilk yerleşim aşamasını oluşturan Çukur Barınaklar Evresi’nde, insanın doğayla ilişkisi, Paleolitik ve Mezolitik çağlar boyu olduğu gibidoğal kaynakları doğrudan tüketmeye dayalı bir ilişkidir ve beslenme de avcılık ve toplayıcılığa dayanır. En çok avlanan hayvanlar arasında domuz (ortalama % 40)ön sıradadır. Domuzu yabani sığır, geyik, yabani keçi ve koyun izler. Ayrıca yabani eşek, ayı, tilki, tavşan,küçük memeliler, kuşlar da avlanmış ve balık tutulmuştur. Az sayıda evcil domuz görülür. Bitkisel besin kaynakları içinde ağırlık, yabani mercimek ve fiğ başta olmak üzere, baklagillerdedir. Bu dönemde herhangi bir bitkinin kültüre alındığına dair bulgu yoktur.Izgara Planlı Yapıların son alt evrelerinde yabani emmer (Triticum dicoccoides) ve einkorn (Triticum boeoticum) buğdayları artık “mutfağa” girmiş ve yarı kültüre alınma özellikleri taşıyan yabani einkorn daha yoğun toplanmıştır. Buna rağmen bitkisel besin kaynağında baklagiller hâlâ ön sıradadır.Bitki kalıntıları Kanallı Yapılar Evresi’nde daha kurak bir iklime işaret etmekle birlikte bozkır iklimi görülmez. Van Zeist, yabani emmer buğdayındaki morfolojik değişimlerin Kanallı Yapılar Evresi’nde başladığını ve bu buğdayın büyük olasılıkla ekilip biçildiğini ileri sürer. Bu evrede hayvansal gıda elde etme hâlâ av hayvanlarına dayanmaktaysa daözellikle geyik avcılığında belirgin bir artış göze çarparkesin olarak domuzun yerleşmede tutulduğu, hatta domuzların “ev hayvanı” olma sürecinin bu dönemde başladığını gösteren veriler vardır. H. Hongo’ya göre domuzlar, yarı “yabani” yarı “evcil”dir. Morfolojik, kesilme yaşları ve kemiklerdeki kolajenin izotop incelemelerine dayanarak koyun, keçi ve sığırın evcilleştirilme girişimlerinin de Kanallı Yapılar Evresi’nde başladığı öngörülmektedir. Bu evreyi izleyen Taş Döşemeli Yapılar Evresi’nde geyik avcılığının azalması ise yoğun kullanımdan kaynaklı çevredeki orman örtüsünün seyrekleşmesi ile ilişkilendirilmektedir.Hücre Planlı Yapılar Evresi’nin sonlarına doğru beslenmede hayvansal gıda daha çok domuz ve evcil koyun-keçiye dayanır. Hücre Planlı CA yapısı içindeki emmer buğdayı yığının yanı sıra diğer Hücre Planlı Yapılardaki öğütme taşları, havanelleri, çapalar, boynuz oraklar ve ‘ellik’ gibi kullanıldığı öngörülen kürek kemiğinden “V” biçimli aletin yaygınlaşması, Hücre Planlı Yapılar Evresi’nde tahılların beslenmede ön plana geçtiğinin kanıtıdır. Ancak baklagillerin tüketiminde azalma görülmez. Hücre Planlı Yapılar son alt evresinden sonra einkorn buğdayının yerini, tam tarıma alınmış emmer buğdayı almıştır.Geniş Odalı Yapılar Evresi genel hatları ile Çanak-Çömleksiz Neolitik Dönemin yavaş yavaş bittiğinin işaretlerini taşımaktadır: yerleşmenin küçülmesi, özel yapı geleneğinin ortadan kalkması, yapıların standart düzeninin bozularak daha geçici yapı özelliği taşımaları, birçok uğraşın sona ermesi gibi… Yerleşmeye, muhtemelen evcilleştirme sürecinin yaşandığı başka bir coğrafyadan evcil koyun ve keçinin getirilmesiyle avcılığın kısmen gerilediği, beslenmede bu iki hayvanın öne çıktığı görülür. Bundan sonra hayvancılığa bağlı göçebe çobanlığın başlaması veya bilinmeyen başka sebeplerle Çayönü halkı için artık konar-göçer bir yaşamın başladığını söyleyebiliriz.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir