Astronomi, Mithras ve Diyarbakır’da gökyüzü gözlem etkinlikleri – Aytaç Coşkun- Şıvan

Tarihi çağlar boyunca insan, çevre ve doğa ilişkisi, aranılan birçok sorunun cevabına kaynaklık etmiştir. Çevresi ile bağlantılı halde yaşayan insanın, nesneleri, cisimleri hatta duyguları sorgulamaya başlaması, birçok yeni kavramın doğuşunu beraberinde getirmiş; astronominin insan hayatındaki varoluş süreci de bu sorgu- lamaya paralel bir şekilde ilerlemiştir. İnsanın varoluşundan itibaren ana yaşam amacı hayatta kalmak olan toplulukları gökyüzüne yönelten temel unsur neydi? Araştırmacılar bu konuyu şu şekilde açıklamaktadır: Çevre ve doğa ilişkisini daha iyi anlamak, aynı zamanda yaşamlarını etkileyen astronomik olayları tanımak ve öğrenmek.

 

Astronominin literatürdeki karşılığı “Gök Bilimi”dir; Eski Yunanca “astron (gök cisBoğayı öldüren Mithras’ınmermer heykeli Fotoğraf: The British Museummi)” ile “nomos (kanun)” sözcüklerinin birleşiminden meydana gelmiştir. Bir kavram olarak insan hayatında ortaya çıkmasında etkili olan bir diğer unsur da, insanın, özellikle iklim ve mevsim olaylarını takip etme isteğidir. Bu durum tarihsel süreçte ‘takvim’ kavramının doğuşuna ön ayak olmuştur. Mevsim değişimlerinin takip edilmesi ve zamanın belli aralıklara bölünecek şekilde bir takvimin oluşturulması, insanın gökyüzünü ve buna bağlı gelişmeleri çok iyi takip ettiğini ve yorumlayabildiğini gösterir. Tarımsal faaliyetlerin belli bir sistemde yapılmasını sağlayan eski uygarlıklar, söz konusu bu gelişmeleri gözlemleyerek önemli notlar tutmuşlardır.

 

Mezopotamya’da gökyüzündeki yıldızları anlamlandırma isteği bu cisimlerin birer tanrısal varlık olarak tanımlanması ile sonuçlanmıştır. Bu anlamda Sümerler, gökyüzünde yer alan yıldız ve gezegenleri inceleyen ilk uygarlık olarak görülürken, Babilliler de sürecin devam edip gelişmesinde çok önemli katkılar sunmuşlardır. Mezopotamya’da gök cisimlerinin birer tanrısal varlık olarak yorumlanması, tanrılara çeşitli görevler atfedilmesinde etkili olmuştur. Bu durum astronominin insan ihtiyaçları doğrultusunda doğup, yenilenerek inanç sistemlerine entegrasyonuna iyi bir kanıt teşkil etmektedir. Babilli gökbilimciler yaptıkları gözlemler sonrasında Satürn, Venüs, Merkür, Mars ve Jüpiter gibi gezegenleri keşfetmiş ve bu gezegenleri tanrısallaştırmışlardır. Bu durum gezegen ve yıldızlar temelinde ilerleyen birçok inanç sisteminin doğuşunda etkili olmuştur. Bunların en önemlilerinden birisi, antik dünyanın en gizemli inançlarından olarak kabul edilen “Mithras” kültüdür.

 

Mithras inancı 

 

Sanskritçe “dost” ve “arkadaş”, Avesta kaynaklarında ise “anlaşma”, “sözleşme” mânâsında kullanılan Mitra veya Mithras, güneş tanrısı, evreni kontrol eden, aynı zamanda savaşçı yönüyle ön plana çıkan ve savaşta antlaşmaları koruyan bir tanrı olarak bilinir. İnanca dair en eski verilere Hindistan ve İran kültürleri aracılığı ile ulaşıldığı için, bu alanda çalışan bilim insanları, Mithras inancının Hindistan ve İran üzerinden yayıldığı düşüncesi üzerinde dururlar. Fakat Anadolu’da Hititler ve Mitanniler arasında MÖ 14. yüzyılda imzalandığı düşünülen bir antlaşmada “Mitra” ifadesine rastlanmış; Mitra burada iki önemli güç arasında ‘barışın ve antlaşmanın koruyucu tanrısı’ olarak yorumlanmıştır. Bu durum Mithras inancının Anadolu’da, sanıldığından daha önceki süreçlerde de var olup olmadığı sorularını akıllara getirmiştir. 

 

Mithras’ın Antik Roma’nın en önemli inançlarından bir tanesi haline gelmesi, İmparator Trajanus’un Doğu seferlerine denk gelir. MS 1. yüzyılda başlayan yayılım, 3. yüzyılda zirve noktasına ulaşmıştır. Roma coğrafyasında oldukça popüler olan bu inanç için, Fransız filozof ve tarihçi Ernest Renan’ın: “Eğer Hristiyanlık doğuş yıllarında ölümcül bir hastalık tarafından durdurulsaydı, dünya bugün Mitras dininde olurdu” şeklinde bir ifadesi vardır. Bazı kaynaklar bu inancın Roma coğrafyasında bu denli önemli hale gelmesinde, savaşçı yönünün oldukça etkili olduğunu vurgular. Ayrıca Persli rahipler Magi’lerin de bu inancın Roma coğrafyasındaki yayılımına önemli katkı sunduğuna da değinir.Fakat daha sonra bölgede Hristiyanlığın yayılması ve Roma’nın resmi inancı haline gelmesi Mithraizm’in yayılımını yavaşlatıp, zamanla kaybolmasına sebep olmuştur.

 

Mithras ve Astronomi

Anadolu eksenli Mithraizm, çeşitli felsefi akımların inanca entegre edilmesi ile daha zengin hale gelmiştir. Özellikle Stoacılık, Pisagorculuk gibi akımların Mithraizm’i kozmoloji ve astronomiye yakınlaştırması, Mithras dinini sadece belli bir gruba açık hale getirmiştir. İnananlar ibadetlerini, son derece gizli olarak yer altındaki tapınak ve mağaralarda yapardı. Bu alanların tercih edilmesinde tanrı Mithras’ın 25 Aralık kış dönümünde ‘kayadan doğma mithosu’nun etkili olduğu söylenebilir. Mithras inancına sadece erkeklerin dâhil olduğu, kadınların ise bu inançta temsil edilmediği biliniyor. Fakat katılım göstermek isteyen erkeklerin de yedi aşamalı bir sistemden geçmeleri gerekiyordu. Bu yedi aşama ayrıca gökyüzü ile ilişkilendirilir:

 

1) Corax/Kuzgun- Merkür 

 

2) Nymphus/Damat- Venüs 

 

3) Miles/Asker- Mars


4) Leo/Aslan- Jüpiter


5) Perses/Persli- Ay

 

6) Heliodromus/ Güneş’in Koşucu- su- Güneş

 

7) Pater/Baba- Satürn

 

Mithras inancında boğa kurbanı önemli bir konuma sahiptir. Nere- deyse tüm ikonografilerde Mithras, boğayı kurban ederken tasvir edilmiştir. Mitolojiye göre Mithras boğayı yakalayarak onu kutsal ibadethanesi olan mağaraya götürür ve burada kurban eder. İnanca göre, boğadan akan kan yaşam kaynaklarına dönüşür. Ritüellerde boğanın kurban edildiği sahne Tauroktoni olarak adlandırılır. Bu sahnede Mithras’ın astronomi ilintisine önemli atıflarda bulunulmaktadır. Sahnenin merkezinde Mithras görülürken, üst tarafta güneş ve ay betimi yer almaktadır. Bu betimlemeler, boğanın kurban edilişiyle gecenin bittiğini, güneşin doğup aydınlığın başladığını sembolize eder. Mithras tapınaklarında, Tauroktoni sahnesinde, bazen bir kemerde veya bir çember etrafında tasvir edilen zodyak (burç) kuşakları da yer alır.MS 3. yüzyılda yaşamış Filozof Porphyry, Mithras tapınaklarının evreni temsil ettiği ve bilinçli bir şekilde mağara şeklinde inşa edildikleri üzerinde durmuştur. Bu durum tapınakların belki de astronomi amaçlı gözlem noktaları olarak da kullanılmış olabileceğini ve dinin üyelerinin de iyi bir astronomi bilgisine sahip olması gerektiğini akla getirir. Araştırmacılar Tauroktoni sahnesini bir yıldız haritası olarak değerlendirmiş ve bu sahnede yer alan sembollerin Mithras’ın gökyüzündeki egemenliğini vurguladığını ifade etmiştir.

 

Zerzevan Kalesi Mithraeum’u

Zerzevan Kalesi askeri yerleşimi, yer altı ve yerüstü yapıları ile dünyanın en iyi korunmuş Roma garnizonlarındandır ve alan, insanlığın kültürel gelişimini oluşturan farklı kültürel-inanç evrelerine ait izleri barındırması açısından önemli bir yere sahiptir. Pagan ve Hıristiyan mimari unsurları bir arada bulunduran garnizon, dünyada bulunmuş son ve Roma’nın doğu sınırında bulunan ilk Mithras Tapınağı ile de oldukça farklılık gösterir. Mithras’ın Hint-Pers kökenli bir tanrı olduğu ve Roma’nın da Doğu’ya düzenlediği seferler sırasında bu inanç ile tanıştığı göz önüne alınarak, Zerzevan Kalesi Mithraeumu’nun bu dinin Roma İmparatorluğu sınırları içindeki en eski tapınaklarından birisi olduğu söylenebilir. Yapılan kazılar sonucu detayların ortaya çıkmasıyla birlikte yapının dünyanın en iyi korunmuş Mithras tapınaklarından birisi olduğu anlaşılmıştır. Ortaya çıkarılan tapınak ile bağlantılı, tamamı tapınağa açılan yapılar kompleksinde kazı çalışmaları halen devam etmektedir. Anadolu’da şu an varlığı kesin olarak kanıtlanan iki tane mithraeum keşfedilmiştir. Gaziantep ve Diyarbakır’da yer alan bu iki mithraeum da Roma’ya garnizonluk yapan alanlarda yer almaktadır. Buna bağlı olarak Anadolu’da özellikle Roma yerleşimlerinin yoğun olduğu alanlarda başka mithraeumların da olma olasılığı yüksektir. Ancak, çoğu Hıristiyan cemaatler tarafından tahrip edildiği için ya günümüze ulaşamamış veya da tapınağın varlığına dair rölyef, sikke, yazıt ve heykel gibi belirleyici bulgular henüz ele geçmemiştir. Genel olarak değerlendirildiğinde her tapınak, her buluntu Mithras kültü ile ilgili eksik bir parçayı tamamlamaktadır. Türkiye’de ve yurt dışında arkeolojik kazılarda Mithras kültü ile bağlantılı çok sayıda küçük buluntu olmasına rağmen ortaya çıkarılan tapınak sayısı oldukça kısıtlıdır.

 

Zerzevan Kalesi’nde yer alan Mithraeum ise Roma İmparatorluğu sınırları içerisindeki diğer tapınaklara göre oldukça iyi korunmuştur ve gizemli olan Mithras kültüne ait ritüellerin açıklanması açısından önemli bir rol üstlenmektedir. Ayrıca yapı bu ritüellerin içinde en önemli tören olan ‘dine giriş’in bütün aşamalarını detaylarıyla açıklamaktadır. Tapınağın hemen yanında yer alan ve öncesinde sığınak olduğu düşünülen yapının, tapınağın ortaya çıkarılmasıyla birlikte boğa kurban törenlerinin ve bazı ritüellerin gerçekleştirildiği yer olduğu anlaşılmıştır. Ana kayanın oyulmasıyla yerin altına inşa edilen söz konusu yapı, karşılaştırılan diğer Mithraeum kutsal alanlarında rastlanmayan ünik bir özelliğe sahiptir. Kutsal alanda kazı çalışmaları ilerledikçe kült konusunda çok sayıda bilinmeze de cevap bulunabilecektir.

 

Zerzevan Kalesi Gökyüzü Gözlem Etkinliği

Diyarbakır Zerzevan Kalesi’nde kazılar sonrası ortaya çıkarılan Mithras Kutsal Alanı’nın gökyüzü ile bağlantısı, günümüzde gökyüzü etkinliklerinin bu alanda yapılmasını daha da anlamlı hale getirmiştir. Yapılan çalışmalar Zerzevan Kalesi’nin Türkiye’de gökyüzünün en iyi izlendiği noktalardan birisi olduğunu da kanıtlamıştır. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Diyarbakır Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi’nin himayesinde 2021 ve 2022 yıllarında gerçekleştirilen “Uluslararası Zerzevan Gökyüzü Gözlem Etkinliği” binlerce gökyüzü meraklısını bir araya getirmiştir. Milli Uzay Programı vizyonuyla çocukların ve gençlerin uzaya ve bilime ilgisinin artırılmasının amaçlandığı etkinlikler boyunca gökyüzü gözlemi, deneyim atölyeleri, astronomi sunumları, yarışmalar, gök bilim ile ilgili birçok faaliyet düzenlenmiştir. Gerçekleştirilen faaliyetlerin merkezinde çocuklar ve gençler yer almıştır. ‘Gökyüzü’ ve ‘evren’ kavramlarının, çocukların ve gençlerin hayal güçlerini harekete geçirerek, astronomiyle ilgilenmelerini, bu konuda bilgi ve beceri kazanmalarını sağladığı söylenebilir. İlham verici etkinlikler, katılımcıların merak duygularını, araştırma ve öğrenme istek- lerini de tetiklemiştir. Gerçekleştirilen faaliyetler kültüre ve teknolojiye araçsal bakışın aşılmasını sağlamış, aynı zamanda gök bilimini popüler hale getirmede ve bilime olan ilgiyi artırmada önemli bir rol oynamıştır. Katılımcıların temel astronomi konularında ilgi, uygulama boyutunda beceri ve olumlu tutum geliştirmeleri desteklenmiş; özellikle çocuklara, gençlere gökyüzünü daha iyi tanıma ve öğrenme ortamı sağlanmıştır.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir