Diyarbakır’da Süryanî Edebiyatı -5. Sayı

Süryani şairler tarafından yazılan sayısız şiir kitabı, Türkçe, Arapça, Kürtçe ve Ermenice dillerinde ama Süryani alfabesiyle yazılmış edebi metinler, ciltlerce kaleme alınmış vaaz kitapları, kilise atalarına ve bilge insanlara ait hikmetli sözler Süryani edebiyatının önemli bir parçasıdır.

Süryani edebiyatı, Süryanilerin Hıristiyanlığı benimsemesiyle başlayan ve karakterini İncil’den alan; kilise kaynaklı, ayinsel, dinsel, tarihsel ve geleneksel bir edebiyat türüdür. Süryaniler Hristiyanlığa geçiş yapınca bu dinin temel öğretilerini özümseyip, kendilerini tümüyle ruhsal hayata verdikleri için, edebi metinler içinde halk edebiyatı türüne pek rastlanmaz. İsa’nın konuştuğu Süryanice dilinin kutsal kabul edilmesi ve bu dilde halk edebiyatı türü metinler oluşturmanın; oyun, dans ve aşkla ilgili sözler söylemenin günah olarak görülmesi de bunda etkendir. Süryani kültüründe halk edebiyatına ait belirli bir literatür, ancak 1950’li yıllarda bu algının değişmesiyle oluşmuştur diyebiliriz. Bundan öncesine ait bütün metinler ise Süryani din bilginleri tarafından yazılan ve Süryani inancını ele alan veya dilbilgisi, konuşma, hatiplik, belagat, şiir gibi konuları işleyen harikulade edebi eserlerdir. 

Süryani edebiyatının önemli bir bölümünü azizlerin ve şehitlerin yaşam öyküleri oluşturur. Bunlar roman ve efsane şeklinde değil de, azizlerin ve şehitlerin yaşadıkları gerçek hayatları anlatır. Çoğunlukla ceylan derisi üzerinde yazılan bu eserlerden, günümüze kadar korunmuş birçok örnek bulunmaktadır. 

Bu edebiyatın diğer bir önemli eseri de ‘Fenkyotholar’dır. Beş dev kitaptan oluşan Fenkyotholar, yıllık namaz programının ilahilerini içerir. Sekiz makama dayalı olan bu ilahiler iki koro eşliğinde münavebeli olarak terennüm edilir ve farklı konuları ele alır. Bunların dışında, yine dinî törenlerde kullanılan yedi adet eser vardır: Dinî bayramlarda yapılan törenlerde okunan M’adı’dono, cenaze törenlerinde kullanılan Cenaze Kitabı, evlilik törenlerinde kullanılan Dini Nikâh Töreni Kitabı, vaftizlerde kullanılan Vaftiz Töreni Kitabı, hastaların iyileşmesi için yapılan bir törende okunan Hastaların Yağı veya Kandil Töreni Kitabı, ruhanileri değişik rütbelerde kutsamak için okunan Ğirotuniyas Kitabı ve yeni inşa edilen kiliselerin, manastırların ve içindeki gereçlerin kutsal ‘murun yağı’ ile mesh edilerek kutsandığı törende okunan Fenkitho dKudoşe’dir.

Birbirinden farklı ve uzun hava şeklinde tek bir kişi tarafından sekiz makamla terennüm edilen Hıkbo, Sedro, Hıtro ve Huthomo isimlerle tanınan Husoyeler (Yalvarışlar) de, Süryani edebiyatında önemli bir yer tutar. Değişik konuları içeren bu anlatımlar, dinî bayramlarda ve kilise törenlerinde başta olmak üzere yıllık pazar namaz programına göre hazırlanmış ve beş adet dev kitapta toplanmıştır. 

Bunların dışında Süryani şairler tarafından yazılan değişik ölçülerle sayısız şiir kitabı, Türkçe, Arapça, Kürtçe ve Ermenice dillerinde ama Süryani alfabesiyle yazılmış edebi metinler, ciltlerce kaleme alınmış vaaz kitapları, kilise atalarına ve bilge insanlara ait hikmetli sözler de Süryani edebiyatının önemli bir parçasıdır. 

Süryanilerin, Hıristiyanlık öncesi döneminden bugüne neredeyse ne- redeyse hiç eser gelmemiştir. Bunun sebebi, Hıristiyanlığa geçildikten sonra, inançlarına büyük bir sadakatle bağlanan Süryani atalarının, gelecek yüzyıllarda kendi torunlarının putperestlik tuzağına düşmelerini önleme isteğidir. Bu yüzden milattan önceki devirlerden kalan bütün eserleri yakmışlardı. Bizler bugün atalarımızın bu davranışlarını bir hata olarak kabul etmekteyiz. Yunanlılar, Romalılar ve diğer uluslar bu hataya düşmemiş; putperestlikten kalan bütün eserlerini korumuşlardır. 

Hıristiyanlık öncesi yazılmış ve bugüne kadar ulaşabilmiş, Süryani edebiyatına ait en önemli edebi eser, İ.Ö. 704–681 yılları arasında Asur Kralı olan Senharib’in veziri olan Arami kökenli filozof Ahikar’a ait özdeyişlerdir. Genellikle öğüt verici temalarla süslü ve oldukça etkileyici bu özdeyişlerden bazıları şöyledir: “Oğlum! Bilge adamla taş taşımak, cahil adamla şarap içmekten daha iyidir.” “Oğlum! Ayağında ayakkabı varken dikenlere bas ki, çocuklarına ve torunlarına yol açasın”. “Oğlum! Gizli bir söz işittiğinde yüreğinde sakla, yoksa ağzında ateş olur ve seni yakar. Hem insanlar arasında rezil olursun ve hem de Allah’ı öfkelendirirsin.” 

Bu eserin dışında, yapılan araştırmalarda bulunan, Urfa Krallığı’na (Abgarlar) ait mezarların üstüne yazılan bazı efsanelerle birlikte, Hıristiyanlıktan çok önce yaşamış Arami Filozofu ve Şairi Vafa’nın birkaç satırlık şiirleri vardır. Ancak günümüze kadar korunabilmiş bu kaynakların, Süryani edebiyatına temel teşkil oluşturduğunu söyle- yemeyiz. Yukarıda belirttiğimiz gibi Süryani edebiyatının esas oluşumu Süryanilerin Hıristiyanlığı benimsemesiyle başlamıştır.

Diyarbakırlı Süryani Edebiyatçılar 

Süryani Kilisesi’nde eserleriyle ön plana çıkan en önemli isimlerden birisi Diyarbakır Metropoliti Mor Diyonosiyos Yakup Bar-Salibi’dir (1146-1171). Aslen Malatyalı olan ve söz bilimci olarak tanınan Bar-Salibi, içinde yaşadığı dönemin yıldızı olarak görülürdü. 1166 yılında Amid Metropolitliğine getirilen Bar-Salibi, Meryem Ana Kilisesi’nde beş yıl hizmet verdikten sonra hayata gözlerini yummuş ve kilisenin güney köşesine defnedilmiştir. Mezarın hemen üstünde duvara gömülü bir mermer kitabe dikkat çeker. Mer- merin ortasında büyük bir haç, dört köşesinde de birer küçük haç göze çarpar. Bar-Salibi’nin mezarı bugün de müminler tarafından büyük bir imanla ziyaret edilmektedir. 

Bar Salibi’nin Ermenilerin Maraş’ı kuşatmalarını anlatan üç tane kasidesi, tanrıbilim, söz bilim, felsefe, hukuk, şiir, mantık, tarih ve bilgelik konuları içeren 19’a yakın eseri vardır. Bunlardan Tevrat ve İncil tefsirleri çok önemlidir. Süryani Kilisesi’nin ünlü atalarının yorum- larını kaynak alarak uzun, geniş ve anlamlı bir ruhani yorumlamayla yaptığı bu tefsirler, halen de Süryani Kilisesi’nin en güvendiği ve tatmin olduğu eşsiz bir kaynaktır. Süryani inancına ait birçok ko- nuyu içeren iki bölümlük Araştırma Kitabı, azizlerin ve şehitlerin hayatı, Allah’ın inayeti, Tövbe ve İtiraf ilkele- ri ve Urfa’nın talan edilmesiyle ilgili birçok şiir Maraş’ın tahrip oluşuyla ilgili yazdığı üç kaside, eserlerinden bazılarıdır. Amidli Melfono Mor İshok Edebiyat ve musiki alanlarında ün salan Melfono Mor İshok, Mor Efrem’in izinden giderek 7 hece ölçüsüne göre şiirler yazan, önemli şairlerdendir. “Tekamüllük ve Yoksulluk” hakkında yazdığı şiir kitabından birkaç mısraının Türkçe’ye tercümesi şu şekildedir:

Çöllerde, dağlarda ve yarmalarda
yaşayan sizlere ne mutlu, ey aziz
insanlar!

Şehirlerde işlenen günahlardan
uzaktasınız.

Sizlere yaşadığınız mekânlarda,
zulmedecek ve haksızlık edecek
kimse yoktur.

Tercih ettiğiniz o tenha barınakta,
tartışacak ve hakaret edecek kimse
yoktur.

Göklerde yaşayan ruhaniler gibi,
her gün bereketlerle dolusunuz.

(…)

Ne tarlada yorulursunuz, ne de
diğer insanlar gibi uğraşırsınız. 

 

Günlere, aylara ve yıllara bizler gibi önemsemiyorsunuz.

İşiniz ve gücünüz sevgi, ümit, oruç ve uyanık kalarak dua etmektir.

Tohumu ekmek ve biçmek yerine, süresiz mezmur okumaktır amacınız.

Aç kaldığınızda mırıldamak nedir bilmezsiniz, denemeye de girdiğinizde üzüntü çekmek asla huyunuzdan değildir.

Çokları ölümden korkar ve titrerler, ama sizler için ölüm mutluluktur.

Ölüm sizleri ürkütmez, çünkü sizler ölmeden ölenlerdensiniz 

Meyyafarkınli (Silvan) Mor Moruthe

Tıpta hâzık bir hekim, dinde derin bir âlim olan Mor Moruthe Süryani büyüklerinin en çok tanınmış olanlarından birisidir. Bizans İmparatorları tarafından diplomatik görevlerle görevlendirilmiş, Meyyafarkın’e Episkopos olarak takdis edilmiştir. Süryanice ve Yunanca olarak kaleme aldığı eserleri vardır. Şabur tarafından katledilen doğu Hıristiyan şehitlerinin hayat öykülerini kaleme almış ve bu şehitlerin kemiklerinin büyük bir miktarını Meyyafarkın’e getirterek büyük bir merasimle gömdürmüştür. Bu sebeple şehre de, “Şehitlerin Şehri” (Martiropolis) adı verilmiştir.

Eğilli Mor Yuhanon

M.S. 507 yılında Eğil’de dünyaya gelen Mor Yuhanon, döneminin en tanınmış metropolit, tarihçi ve müjdecilerinden birisidir. Bizans İmparatoruJustinianus, ilim ve fazlıyla meşhur olan Mor Yuhanon’u huzuruna davet ederek onu ‘Asya Eyaleti’nin merkezi Efes şehrini irşat etmek için göndermiş, Yuhanon oradan Frigya, Lidya ve Karya gibi Anadolu bölgelerini de dolaşarak henüz Hıristiyanlığı benimsemeyen kabileleri Hıristiyanlaştırmıştır. Bu çalışmaları sırasında 92 kilise ve 12 manastır inşa ettiğinden Bizans tarihinde ‘Efesoslu Yuhanon’ adıyla da anılmıştır.

Çeşitli dillere çevrilen ve üç büyük cilt tutan Kilise Tarihi, Azizlerin Yaşam Öyküleri ve bazı Bizans imparatorları tarafından Ortodokslara yaşatılan trajik olayları anlatan eserleri oldukça ünlüdür.

 

                                                                                                                                                                                                                                                                          Gabriel Akyüz

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir