Tasavvuf Mûsıkîsi – 2. Sayı

Osmanlı döneminde yaşayan Diyarbakırlı musikişinaslar hakkında bilgi edindiğimiz önemli kaynaklardan biri, Şeyhülislâm Mehmed Es’ad Efendi’nin (ö. 1753) Atrâbu’lÂsâr fi Tezkiret-i Urefâi’l-Edvâr adlı eseridir. Mehmed Es’ad Efendi, Atrâbu’l-Âsâr’ında Diyarbakırlı sekiz musikişinasın bu alandaki eğitimi, mesleği ve beste örnekleri hakkında bilgi verirken, Diyarbakır’ın, İstanbul’dan sonra en fazla bestekâra sahip il olduğunu ifade eder.

 

Diyarbakır, geçmişten bugüne, ilim, irfan, kültür ve sanatta bir Merkez Şehir olarak hep ön planda olmuştur. Göz kamaştırıcı kültürel hayatının yanı sıra, İslâm medeniyetinin önemli bir unsuru sayılan musikiye de, zengin bir katılım ve birikim sunarak, hak ettiği değeri veren ender şehirlerdendir.

 

Diyarbakır musikisinin gelişme gösterdiği ilk dönem Artuklular zamanıdır. Şehir, Akkoyunlular’ın başkenti olduktan sonra da, İçkale’deki Akkoyunlu sarayında yapılan musiki eğlenceleri, şehrin musikisinin gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Selçuklular döneminde Anadolu’da temelleri atılan Türk Makam Musikisi, Osmanlılar zamanında, özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda, hem bestekârlık hem de icra alanında büyük bir gelişme kaydetmiş, bu dönemde Anadolu’da yüzlerce musikişinas yetişmiştir.

 

Türk Musikisi alanında mümbit şehirlerden biri olan Diyarbakır da, İstanbul dışında kayda değer sayıda musikişinasın yetiştiği merkezlerden biridir. Şehirde 17. ve 18. yüzyıllarda yetişen hânende, sâzende ve bestekârın en önemli özelliği sadece mahallî musikide değil, Devlet-i Âliyye’nin belli başlı merkezlerinde icra edilen Klasik Türk Musikisinde de meşhur olmalarıdır.

 

Medeniyetimizin önemli bir unsuru olan musiki, ladinî, dinî, tasavvufî, ilmî, askerî ve tıbbî boyutlarıyla bir bütündür. Bu bağlamda Diyarbakır’da musiki kültürünün gelişmesinde şiir, musiki ve eğlence meclislerinin yanı sıra, tasavvuf dergâhlarının ve ibadethanelerin de etkili olduğunu söyleyebiliriz. Diyarbakır Musikisi içinde, Klasik Türk Musikisi ve Halk Musikisi öğelerinin dışında, şehre hâkim olan tasavvufî yaşayış biçiminin etkisini, özellikle gazel ve nefeslerde görmek mümkündür. Tekke ve medreselerde yapılan musikili zikir, devrân ve semâ törenleri, okunan ezan, tekbir, mevlid gibi tasavvufi biçimler de Diyarbakır musikisine yön vermiştir. Öyle ki bazı dönemler tasavvuf musikisi folklor ve lâdinî musiki kadar bölgede söz sahibi olmuş; şehrin hatırı sayılır icracılarının şöhreti Osmanlı payitahtına kadar ulaşmıştır.

 

İlahiler, Âyinler, Semâlarla Diyarbakır’da Tekke Musikisi

 

Köklü bir tasavvuf geleneğine sahip olan Diyarbakır’da musiki ile iştigal eden levîhanede Mevlevî âyin-i şerîfi icrâsı ve semâ meşki için neyzen, kudümzen, naathân ve âyinhân ile asgari olarak on yüksek seviyeli musikişinasın olması gerekirdi. Diyarbakırlı İbrahim Gülşenî (ö.1543) tarafından 16. yüzyılda kurulan Gülşenîlik de musikiye önem veren ve zikirlerinde musikiyi kullanan bir tarikattır. Gülşenî tarikatının Diyarbakır’da bilinen birçok tekkesinde musiki eğitimi ve icrası yapılmış, burada birçok musikişinas yetişmiştir. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Diyarbakır halkının bahar mevsiminde Dicle kıyısında kurdukları kulübelerde gerçekleştirdikleri musiki meclislerini anlatırken şöyle der: “Her kulübede ûdî, şeştârî, berbûtî, kânûnî, çengî, rebâbî, mûsikârî, tanbûrî, santûrî, ney ve dühenk gibi çalgıcılar ve hânendeler bulunur. Bu çalgıcılar sabah müezzinler yanık sesleri ile senâlar ve hamdler okuyuncaya kadar devam ederler. Başta Gülşenî tarikatı olmak üzere bütün tarikat mensupları tekkelerde sabah namazına kadar ilâhiler eşliğinde tevhid zikri ederler.” Osmanlı döneminde Diyarbakır’da camilerde icra edilen Kur’an tilâveti, ezân, salâ, temcid, mevlidin ve tekkelerde icra edilen ilâhîlerin, dinî musiki içinde yöresel bir gelişim gösterdiğini görürüz. Bu eserler, zamanın musiki meclislerinin bazılarında Türkçe, bazılarında da Kürtçe olarak icra olunmuştur. Şehirdeki tekke ve zâviyelerde de Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Farsça dillerinde eserler bestelenmiş ve icra edilmiştir. 

Diyarbakırlı Musikişinaslar ve Mevlidhanlar

 

Osmanlı döneminde yaşayan Diyarbakırlı musikişinaslar kıymetli eser verilmesine de zemin teşkil etmiştir. Şehirde bulunan çok sayıdaki tekkeden biri, Akkoyunlu İbrahim Bey tarafından yaptırılan Mevlevî Tekkesi’dir. Mevlevîlik, musiki, semâ ve şiiri tarikatın üç asli unsuru olarak kabul ettiği için, sâzende, hânende ve bestekârlık açısından şehrin musiki kültürüne etkisi büyüktür. Bir mevgruplardan biri kuşkusuz tekke mensuplarıdır. Şehirde faaliyet gösteren Kâdirî, Rifâî, Gülşenî, Nakşibendî, Bektaşî ve Mevlevî gibi tarikatların zâviye ve dergâhları, bu müziğin icra edildiği mekânlar olmuştur. Musiki, tasavvuf ehline göre ruhî hayatın gelişiminde önemli bir role sahiptir. Bu kabul, musikinin tekkelerde her daim yaşatılmasına ve bu alanda pek çok gruplardan biri kuşkusuz tekke mensuplarıdır. Şehirde faaliyet gösteren Kâdirî, Rifâî, Gülşenî, Nakşibendî, Bektaşî ve Mevlevî gibi tarikatların zâviye ve dergâhları, bu müziğin icra edildiği mekânlar olmuştur. Musiki, tasavvuf ehline göre ruhî hayatın gelişiminde önemli bir role sahiptir. Bu kabul, musikinin tekkelerde her daim yaşatılmasına ve bu alanda pek çok hakkında bilgi edindiğimiz önemli kaynaklardan biri, Şeyhülislâm Mehmed Es’ad Efendi’nin (ö. 1753) Atrâbu’l-Âsâr fi Tezkiret-i Urefâi’l-Edvâr adlı eseridir. Mehmed Es’ad Efendi, Atrâbu’l-Âsâr’ında Diyarbakırlı sekiz musikişinasın bu alandaki eğitimi, mesleği ve beste örnekleri hakkında bilgi verirken, Diyarbakır’ın, İstanbul’dan sonra en fazla bestekâra sahip il olduğunu ifade eder.

 

Evliya Çelebi, Seyahatnâme’sinde Hânende Zeynizâde, Hânende Çaşnî, Hânende Yahya Çelebi ve onun talebesi Hânende ve Usûlbend Karaoğlan gibi İstanbul’da yaşayan birçok Diyarbakırlı musikişinasın ismini verir. 16. yüzyılın önemli dinî ve lâdinî musiki bestekârı olan “Hâfız Post” lakaplı Tanburî Mehmet Çelebi, Güfte Mecmuası’nda Diyarbakırlı Şeyhzâde Ahmed Çelebi ve Yahya Çelebi’nin eserlerine yer verir.

 

Yine Diyarbakır’ın önde gelen musikişinaslarından, Kâdirî ve Rifâî Şeyhi Muhammed Şaban Kâmî Efendi (ö. 1884) yaşadığı dönemde âlim, şair, mutasavvıf, mevlid müellifi ve hattat olarak da tanınırdı. Şaban Kâmî Efendi’nin talebesi Diyarbakırlı İbrahim Re’fet Efendi’nin (ö. 1903) Tarz-ı Cedid adlı mevlid manzumesi, dinî musikinin önemli örneklerinden biridir.

 

Mevlid okuma geleneği ve mevlidhanlık, Diyarbakır dinî musikisinde önemli bir yer tutar. İlk olarak Osmanlı sarayında başlayan, sonrasında medreselerde ve camilerde devam eden mevlid tilaveti, zaman içinde halk arasında yaygınlaşmış, düğün, doğum, ölüm, asker uğurlama vb. gibi özel günlerin ayrılmazı bir parçası olmuştur. Mevlid geleneği açısından zengin folklorik özelliklere sahip olan Diyarbakır ve çevresi, çok sayıda mevlidin yazıldığı ve birçok kıymetli mevlidhanın yetiştiği şehirlerden biridir.

 

Bu mevlidhanlardan en meşhuru, müridi olduğu Rıfai Tekkesinde dinî musikiye başlayan Hafız Celal Güzelses (1900-1959)’tir. Tekkenin baş sâzende ve hânendesi olan Güzelses, kendisine “Şark Bülbülü” dedirten güzel sesiyle, okuduğu mevlid ve ilahilerle, makam bilgisi ve bestekârlık yönüyle devrinin önde gelen musiki icracılarından biridir.

 

Ulu Cami müezzinlerinden Hafız Celal Sevimli (ö.1988) ve Nuruosmaniye Camii hocasından mevlid tilaveti öğrenen ve musikiye de büyük bir tutkusu olan Tarık Çıkıntaş (1924- 1979) da şehrin kıymetli mevlidhanlarındandır. Çıkıntaş, Diyarbakır’ın bütün makam ve usûllerini hatasız çalıp söylemesiyle meşhurdur.

 

Diyarbakır’da cami ve tekke musikisi alanında kendi dönemi içerisinde en yetkin seslerden bir diğeri de, mevlidhan, dinî musiki icrakârı, Kâdirî ser-zâkiri Şaban Peker (1947- 2020)’dir. Yine güçlü sesiyle okuduğu ezan ve mevlidlerle gönüllere taht kuran Mevlidhan Mustafa Beydür (d. 1946- ), çocuk yaşta okumaya başladığı mevlidi, büyüyünce camilerde okumaya devam eden Mevlidhan Aziz Kubat (d.1941), Nebi Camii’nde 20 yıl müezzinlik yapan Hafız Hikmet Timur (1918 -1990) ve şair, mevlidhan ve Kâdirî ser-zâkiri Necati Yandı’yı (1941-2014) da Diyarbakır’ın meşhur mevlidhanları olarak anabiliriz. 

Mehmet Sait Mermutlu.

Doç. Dr., Dicle Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Türk İslam Edebiyatı Bölümü

Please wait while flipbook is loading. For more related info, FAQs and issues please refer to DearFlip WordPress Flipbook Plugin Help documentation.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir