Şehrin alâmetifârikası Diyarbakır karpuzu VEDAT PIRINÇ-3.Sayı

Anadolu’da birçok şehirde, sem – bol haline gelmiş ve o yöreyle özdeşleşmiş bir tarım ürünü vardır. Örneğin, kayısı dediğimizde Ma – latya, fıstık dediğimizde Gaziantep hatırlanır. Karpuz denince de aklı – mıza ilk gelen yer, büyük ve lezzetli karpuzlarıyla Diyarbakır’dır.

 

Bol su içerdiği için serinletici bir yaz sebzesi olan karpuz, yüksek oranda şeker içerdiği için de eski devirlerden beri sevilerek tüketilir. 2019 verilerine göre Türkiye, 60 milyon ton üretime sahip Çin’den sonra, 4 milyon ton üretimle karpuz yetiştiriciliğinde dünyada ikinci sıradadır. Ülkemizde de Adana, Antalya, Bursa, Şanlıurfa ve Diyarbakır, karpuz üretiminde ilk beş sırada yer almaktadır.

 

Türkiye’de yetişen karpuz türleri arasında Diyarbakır Karpuzu, hem kendine özgü yetiştirme tekniğiyle, hem de tadı ve iriliği ile çok özel bir yerde durur. Citrullus lanatus türüne ait olan ve yuvarlak-oval şekilli, alacalı karpuzlar sınıfındaki Diyarbakır karpuzunun kabuk rengi, koyu yeşil üzerinde uzunlamasına geniş dilimler halinde çizgilidir. Kırmızı renkte olan eti oldukça tatlıdır. Özellikle olgunluk halinde tamamen lifli bir hal alır. Diyarbakır’da geleneksel karpuz yetiştiriciliğinin en önemli unsurlarından birisi, güvercin gübresidir. Karpuz bitkisine ne kadar çok güvercin gübresi verilirse meyvesi o derecede tatlı ve lezzetli olur. Yörede güvercin gübresi temin etmek için inşa edilen ‘‘Boranhane’’ler, içinde sadece boran (yabani güvercin) yetiştirilen kerpiç barınaklardır. Karpuz yetiştiriciliğinin bir yaşama biçimine dönüştüğü köylerde, eskiden bir ev inşa edildi mi hemen yanında da bir boranhane inşa edilirdi. Dıştan bir kaleyi andıran bu yapılar, tek veya çok bölmeli olarak yapılabilirdi. Yüzlerce yıllık bir geleneğin ürünü olan boranhanelere yuva yapan güvercinler, geriye karpuz için çok değerli gübrelerini bırakırlardı. Osmanlı Arşivlerinde “Koğa” adıyla geçen bu gübrenin, eski dönemlerde önemli bir ihraç ürünü olduğuna dair kayıtlar bulabilmek mümkün. Bugün Karaçalı ve Erimli köylerinde bulunan boranhaneler, bu tarımsal mimari örneğinin son temsilcileri olarak ayakta durmaya çalışıyor.

 

Diyarbakır Karpuzu Nasıl Yetiştirilir?

 

Diyarbakır karpuzu, Dicle nehri kenarında çakıllı, kumlu arazilerde kendine has geleneksel yöntemlerle yetiştirilir. Dicle kıyısında yer alan Erimli, Develi, Yuvacık, Şükürlü, Bağıvar, Terzian, Kervanpınar, Başaklı, Ambar, Göksu, Tepe, Şahabar, Harbejan, Dürümlü ve Sivritepe köyleri karpuz yetiştiriciliğinde önde olan yerlerdir. Karpuz, yöre halkının ekonomik, sosyal ve kültürel yaşantısında önemli bir yere sahiptir. 

 

Karpuz yetiştiriciliğinde üç yöntem vardır: “Sıra (Çizgi) Usûlü”, “Ocak Usûlü” ve “Kuyu Karpuzculuğu”. Bu yöntemler içinde dünyaca ünlü Diyarbakır karpuzunun yetiştirildiği metod, kuyu karpuzculuğudur. Dicle Nehri kıyılarında çakıllı ve milli topraklarda yapılan kuyu karpuzculuğunda, ekime başlamadan önce nehrin çekilmesi beklenir. Genellikle Nisan ayı içerisinde nehir suları tamamen çekildikten sonra, aralarında iki metre mesafe bırakılarak, 40-60 cm. derinliğinde kuyular açılır. 

Diyarbakır karpuzu yetiştiriciliğinde, yetiştirme yöntemi kadar kullanılan gübre ve gübrenin uygulanma şekli de oldukça önemlidir. Karpuza tad, lezzet ve büyüklüğü sağlayan en önemli faktör gübredir. Bu gübre, koyun ve güvercin gübresinin kum ile karıştırılıp harç haline getirilmesiyle elde edilir. İlk gübreleme fide dikiminden iki gün sonra yapılır.

 

Gübre karışımı, su ile kökün temas ettiği bölgeye bırakılarak suda çözünen organik maddeden bitkinin kolayca faydalanması sağlanır. İlk verilen bu gübreye “avuç” denir. Genellikle on gün sonra “ilk taam” denen ikinci gübreleme ve bitkinin gelişimine göre ilerleyen günlerde de “son taçim” denen üçüncü gübreleme yapılır. Böylece gübreleme işlemi tamamlanmış olur. Diyarbakır karpuzunun geleneksel yetiştirme biçimi olan kuyu karpuzculuğu, bugün maalesef uygulanmayan bir yöntemdir.

 

Diyarbakır karpuzunun hasadı ağustos ayının sonlarında başlar ve eylül ayının sonuna kadar sürebilir. Hasatta, irilik başta olmak üzere çeşit özelliğine göre olgunluk kriterleri dikkate alınır. Günümüzde normal yetiştirme yöntemine göre en fazla 45-55 kg ağırlıkta karpuzlara ulaşılabiliniyor. Bu da her zaman için mümkün olmuyor; genellikle daha düşük ağırlıkta, 30- 35 kg’lık, meyveler elde ediliyor. Daha iri karpuzlar ancak festivallere yönelik yapılan üretimde yetiştiriliyor. İri bir karpuz elde edip, gelenekselleşmiş karpuz yarışmasına katılabilmek için çiftçinin şartlarını oldukça zorlaması gerekiyor. Ne yazık ki bu üretimde de güvercin gübresi yerine ticari gübre kullanılıyor ve yetiştiricilik de geleneksel yöntemin uygulanmadığı ocak usulü ile yapılıyor.

 

Diyarbakır Karpuzu, Yeniden…

 

Karpuz, Diyarbakır’ın folklorik, ekonomik ve kültürel yapısında çok önemli bir yere sahiptir. Diyarbakır Karpuzu olarak bilinen “Sürme”, “Pembe”, “Beyazkış”, “Karakış” ve “Ferik Paşa” tiplerinin, önceki yıllarda yetiştiriciliği oldukça yaygın bir durumdayken, bugün sadece Sürme tipi yetiştirilmektedir. Bu tip de yabancı tozlanma, eksik ve yetersiz yetiştiricilikten dolayı eski özelliğini yitirmiştir. Ayrıca bölgeye girmiş olan hibrit tohum çeşitleriyle rekabet edememesi de, Sürme’nin üretiminin azalmasına, hatta giderek kaybolmasına neden olmaktadır. Yıllardır ihmal edilen ve adeta yok olmaya bırakılan Diyarbakır karpuzu, eski özelliklerini de yitirmeye başlamıştır. Önceleri 70-80 kg gelen karpuzlar bugün en fazla 40-45 kg gelebilmektedir. Giderek azalan Diyarbakır karpuzu yetiştiriciliği ne yazık ki yerini büyük ölçüde dışarıdan getirilen hibrit tohumlara bırakmıştır.

 

2008 yılında coğrafi işaret alan Diyarbakır Karpuzunu, geçmişteki ihtişamlı günlerine tekrar döndürmek için, en başta karpuzu hibrit tohumların gölgesinden kurtarmak gerekir. Çiftçilere gerekli eğitici ve teknik bilgiler verilmeli ve destekte bulunulmalı, üreticinin sorunlarıyla yakından ilgilenilmelidir. Diyarbakır karpuzunun üretiminin yapıldığı yerler koruma ve kontrol altına alınmalı; Dicle Nehri ekolojisi tekrar karpuz üretimine uygun hale getirilmeli ve bu yerlerde karpuz üretimine olumsuz etki yapacak her türlü faaliyet engellenmelidir. Hastalık ve zararlılarla yeteri derecede mücadele sağlanmalıdır. Ayrıca son yıllarda ortaya çıkan aşılı karpuz üretimi yaygın bir hale getirilmelidir, çünkü aşılı karpuz ile hem hastalığa dayanıklılık sağlanmış olur hem de yetiştirilen tek tip olan Sürme’nin korunmasına imkân tanınır. En kısa zamanda tohumlar ıslah edilmeli ve koruma altına alınmalıdır. Kaybolan diğer çeşitlere ait tohum bulabilmek için köylere teknik geziler düzenlenmelidir.

 

Her yıl Eylül ayında düzenlenen Karpuz Festivali, Diyarbakır Karpuzunun ayakta kalabilmesi için önemli bir organizasyondur. Buradaki özendirici ödüllerin çoğaltılması ve rekabet duygusu çiftçiyi daha iyisini üretmeye teşvik edecektir.

Vedat Pirinç

Dr., Dicle Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü. 

Please wait while flipbook is loading. For more related info, FAQs and issues please refer to DearFlip WordPress Flipbook Plugin Help documentation.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir