Söze hayat veren, sese ruh katan ustalar… Seslerini adeta bir enstrüman gibi kullanan sözlü tarih anlatıcıları… Dengbêjler… Geçmişten günümüze toplum hafızasını koruyan halk âşıkları onlar… Bazen yayladan göç hüznü taşır sesleri, bazen bir düğün şenliği neşesi. Söyledikleri bazen bir ağıt, bazen uzun hava gibidir. Tarihten ibretlik hikâyeler anlatırken kimi zaman moral verirler dinleyicilerine, kimi zaman nasihat. Sözlü kültürün büyük mimarları dengbêjler, bu köklü geleneği yaşatmak amacıyla Tarihî Cemil Paşa Konağı’nda açılan Dengbêj Evi’nde, salgın sürecine kadar glamlarını seslendirmeye devam ediyorlardı. Ne var ki geçen yıl Mart ayında alınan Kovid 19 tedbirleriyle birlikte Dengbêj Evi de kapılarını kapatmak zorunda kaldı. Görünen kapılar kapandı ancak, gönülden gönüle ulaşan kapılar hâlâ açık. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı tarafından dijital platformlara taşınan konserlerle dengbêjler, bu değerli geleneği yaşamak ve eski zaman divanhanelerinin havasını hissetmek isteyenlerin evlerine konuk oluyor artık. Hem de dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar… Onların “ahenkli ses ve renkli sözler”iyle tanış olmak isteyen herkes, belediyenin sosyal medya hesaplarından yayınlanan bu konserlerin davetlisi.
Anadolu tarihine ışık tutacak oldukça önemli bir haber, 13 Ocak tarihinde Silvan ilçesinden, geldi. Uzun süredir bölgede varlığı bilinen ama yeri bugüne kadar tespit edilemeyen Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan’ın mezarının, 914 yıl sonra bulunduğuna dair… Mezarın bulunuş hikâyesi, bir gazetecinin Vali Münir Karaloğlu’na gönderdiği ve mezarın Silvan’da olduğunu belirten bir mektupla başlıyor. Karaloğlu’nun talimatıyla Dicle Üniversitesi bünyesinde ivedilikle oluşturulan beş kişilik bir komisyon, hemen ilçeye giderek saha çalışması yapıyor, şehir dışından antropologlar da zaman zaman araştırmaya katılıyor. Önce ilçedeki mezarlıklar tetkik ediliyor, mezar olması muhtemel yerler inceleniyor, bu arada eski kaynaklar taranıyor ve yöre halkının bilgisi de değerlendiriliyor. Sonrasında ilçe merkezinde bulunan Orta Çeşme adlı parkta yoğunlaşan kazıların 5. gününde, yerin iki metre derinliğinde Sultan Kılıçarslan ve kızı Saide Hatun için yapılan ve Kubbetü’s-Sultan adıyla anılan türbe kalıntısına ve mezarlara ulaşılıyor. Mezarla ilgili yapılan araştırmalarda ortaya çıkan antropolojik bulgulara, taşların Selçuklu süsleme formunda olmasına, yerli halkın anlattıklarına ve tarihî kaynaklara bakılarak, bulunan bu mezarın tartışmasız Kubbetü’s-Sultan olduğu belirtiliyor. I.Kılıçarslan, Anadolu fatihi Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın oğlu ve Anadolu Selçuklularının ikinci sultanı. Atıyla Habur Çayı’nı geçerken üzerindeki zırhın ağırlığı yüzünden boğularak şehid olmuş. Tarihî kaynaklar, sultanın naaşının kıyıya vurduğu yerden alınarak, o dönemdeki Silvan valisi ve aynı zamanda I. Kılıçarslan’ın atabeyi Humarta Süleyman tarafından Silvan’a getirildiğini ve burada adına yapılan türbeye defnedildiğini aktarıyor bize. Anadolu’nun yurt kılınmasında önemli rolü olan I.Kılıçaslan’ın mezarının bulunuşu, bu büyük sultanın isminin yaşatılması açısından, önemli bir vefa örneği. Bu keşfin, aynı zamanda, Diyarbakır’ın kültür tarihine de ciddi katkı sunacak bir gelişme olduğunu söyleyebiliriz.
Geçtiğimiz Kasım ayında, bölge turizminin geleceği için, tarihî bir toplantı gerçekleştirildi: “Mezopotamya’nın Altın Üçgeni Kültür ve İnanç Destinasyonu Çalıştayı”… Diyarbakır Valiliği’nin ev sahipliğinde toplanan çalıştaya Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Nadir Alparslan, üç şehrin valilikleri, Karacadağ ve Dicle Kalkınma Ajansı yetkilileri, Türkiye’nin önde gelen turizm aktörleri ve acente temsilcileri katıldı. Çalıştayda bir konuşma yapan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Nadir Alparslan, tarihî bir toplantı gerçekleştirdiklerini vurgulayarak, belki çok kısa bir zamanda bu bölge turizmle bereketlendiğinde, bu toplantının önemli bir kilometre taşı olduğunu göreceklerini belirtti. Diyarbakır Valisi Münir Karaloğlu’nun da, “Mezopotamya’nın Altın Üçgeni” olarak adlandırılan Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa’nın salgın sürecinden sonra, turizmde üstleneceği rolle ilgili söyledikleri oldukça önemli. Bu üç şehir olmadan dinler tarihinin, gastronomi tarihinin yazılamayacağını ve bu coğrafyanın ilim, bereket, servet, medeniyet ve inancın değişmez rotası olduğunu söyleyen Karaloğlu, bu çalıştayı, bölgenin cazibesini dünyada görünür kılmak, gençlere istihdam alanları açmak ve şehirlerin refahını artırmak için bir ortak akıl platformu olarak düzenlediklerini ifade etti. Sezai Karakoç Kültür ve Kongre merkezinde gerçekleştirilen çalıştay, şehirlere bütüncül bir turizm yol haritası oluşturulması ve bölgenin bundan sonraki turizm hareketliliğinden daha çok pay alabilmesi için, turizmin tüm aktörlerinin bir araya geldiği tarihî bir adım olarak değerlendiriliyor..
Köklü tarihinde de büyük ve zengin kütüphaneleriyle meşhur olan Diyarbakır, geçtiğimiz Ağustos ayında, adını bilim dünyamıza önemli hizmetlerde bulunmuş iki bilim insanımızdan alan büyük bir kütüphane kompleksine kavuştu: Prof. Dr. Fuat Sezgin Halk Kütüphanesi ve Prof. Dr. Aziz Sancar Çocuk Kütüphanesi. Kayapınar Belediyesi’nce hayata geçirilen bu büyük projeyle birlikte, Diyarbakırlılar aynı anda 200 kişinin çalışabileceği, 200 bin kitaplı dev bir kütüphaneden yararlanma imkânı buluyor. Kütüphanenin 10 bin metrekarelik kapalı kullanım alanı, çalışmaya ve kitap ödünç almaya gelenlerle birlikte günlük bin-bin beş yüzlük bir okuyucu sirkülasyonunu kaldırabilecek büyüklükte. İspanya’nın Barselona kentinde yapılan ve dünyanın en geniş kapsamlı mimarî ödüllerinden olan “World Architecture Festival Awards”tan da üçüncülük ödülü alan kütüphane, geleneksel ile modern çizgileri birleştiren dikkat çekici bir mimarîye sahip… Yenilenebilir ve sürdürülebilir mimarî anlayışıyla kurulan gri su geri dönüşümü ve doğal rüzgâr sirkülasyonu, yapıdaki modern yaklaşımın izlerini sunuyor. Tarihî Suriçi evlerinin sokak-avlu ilişkisinden esinlenilerek inşa edilen avlu kısmı ise, yapının geleneksellik boyutunu oluşturuyor. Yapıda kullanılan Diyarbakır’ın bazalt taşı da, geleneksel görüntüyü güçlendiren bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Tarihin tozlu sayfalarında kalmış, bir zamanların meşhur “Meyyafarikin”, “Eğil” ve “Amida” kütüphanelerinin köklü geleneğini yansıtan Fuat Sezgin Halk Kütüphanesi ve Aziz Sancar Çocuk Kütüphanesi, okumaya ve kitaba düşkün Diyarbakırlılar için nadide bir mekân…
Şair, düşünür, edebiyatçı Sezai Karakoç’un adı artık şehrin en önemli kültür merkezinde yaşayacak. Diyarbakır’da sosyal ve kültürel hayatın kalbinin attığı en önemli mekân olan Diyarbakır Kültür ve Kongre Merkezi’nin ismi, 7 Kasım 2020’de alınan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Meclis Kararıyla “Sezai Karakoç Kültür ve Kongre Merkezi” olarak değiştirildi. Çok amaçlı bir merkez olan Sezai Karakoç Kültür ve Kongre Merkezi, 14.000 m2 ’lik kullanım alanına sahip. 1721 kişilik konferans salonu ve iki ayrı sinema birlikte, eşsiz sanat eserlerinin sergilendiği bir sergi salonu ve iki ayrı tiyatro sahnesi de mevcut. Kostüm, dekor, aksesuar ve resim atölyeleriyle beraber, 90 kişi kapasiteli bir kütüphaneyi de bünyesinde barındıran merkez, Diyarbakır’ın kültür sanat hayatının en önemli duraklarından biri. Salgın süreciyle birlikte faaliyetlerine ara veren kültür merkezinde etkinlikler, “Her ev bir kültür merkezi” sloganıyla, Büyükşehir Belediyesi sosyal hesapları üzerinden interaktif şekilde gerçekleştiriliyor…
Diyarbakır’da hüküm sürmüş onlarca medeniyetin ellerinde yükselen Diyarbakır surları, zamanın ve insanın tahribatına direnerek geldi bugünlere. Gün oldu zamana yenik düştü, gün oldu insan eliyle yıktırıldı; her şeyden öte yıllar boyu kaderine terk edildi. Bütün bunlara rağmen binlerce yıl yine de ayakta kalmayı başardı. 101 burcu ve 5 km’yi aşan uzunluğuyla Diyarbakır’ın en önemli medeniyet mirası olan surlarda, bugünlerde hummalı bir çalışma var. Kültür Bakanlığı, Diyarbakır Anıtlar Müdürlüğü, Diyarbakır Valiliği ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle önemli bir restorasyon çalışması yürütülüyor. Öncelikle yıkılma tehlikesi arz eden ve acil müdahaleye ihtiyaç duyan burçların ele alındığı çalışmada, sonrasında onarıma ihtiyaç duyan Urfa Kapı’nın 2 burcu, Ben u Sen Burcu (Ulu Beden), Yedi Kardeş Burcu ve Nur Burcu gibi en bilindik ve en nitelikli burçlar ve onları birbirine bağlayan sur duvarları restore edilecek. Diyarbakır Valisi Münir Karaloğlu’nun talimatıyla hayata geçirilen ve geçtiğimiz yıl 10 Ağustos’ta Aslan ve Yedi Kardeş Burcu’nun onarımıyla fiilen başlayan restorasyon çalışmalarının 500 gün sürmesi planlanıyor.
Please wait while flipbook is loading. For more related info, FAQs and issues please refer to DearFlip WordPress Flipbook Plugin Help documentation.
Bu kısımda sizin de görselinizin bulunmasını isterseniz fotograf@diyarbakirdergisi.com mail adresinize fotoğrafınızı gönderebilirsiniz.