Kervanlar Diyarbakır hanlarına indiğinde… ÜLKÜ ÖZEL-3.Sayı

Hanlar ve kervansaraylar ipuçları gibidir. Şehirlerin tarihteki önemini o şehirde bir kervansaray ya da han olup olmadığına bakarak anlayabilirsiniz. Han varsa, ekonomik canlılık vardır, ekonomi kültürü ve sosyal hayatı beslediğine göre, karşımızda tarihin her döneminde uğrak yeri olmuş, dinamik, hareketli bir şehir durmaktadır. Tıpkı Diyarbakır gibi…

 

Bugün farklı işlevler yüklenen fakat her şeye rağmen eski görkemini korumaya devam eden Diyarbakır hanlarının, bir zamanlar şehir için ne anlama geldiğini daha iyi kavraya – bilmek için 1500’lü yıllara dönmemiz gerekir. Tüccarların develere yükle – dikleri kıymetli mallarla at üstünde aylarca yolculuk yaptığı bir dönem. Yol tekinsiz ve kervandaki yolcular tedirgin. Güzergâh boyunca belli noktalarda devletin görevlendirdiği korumalar bulunsa da eşkıya baskınına uğrama ihtimali oldukça yüksek ve kimi zaman baş gösteren bir hastalık tüccarların ölümüne neden olabiliyor. Bu sıkıntılara çetin kış şartları da eklendiğinde, bize çoğu zaman Binbir Gece Masalları’nı çağrıştıran kervan yolculukları, gerçekte epey meşakkatli bir hadiseye dönüşüyor. İşte öyle bir zamanda, diyelim bir kış ayında, at ya da katır üstünde karlara bata çıka, akşam çökmek üzereyken tam da bir tas sıcak çorba ve rahat bir döşek hayaliyle Diyarbakır’a varmış bir tüccar olduğunuzu hayal edin. Yorulan yalnız siz değilsiniz üstelik, atlar, katırlar, develer de yorgun ve aç. Hâsılı, her adımda biraz daha yaklaştığınız bir han, kervandaki bütün canlılar için cennetten bir köşeye dönüşecek birazdan. Hayvanlar ahırlara alınacak, yemlenip sulanacak, tüccarlar sırtlarını bir mindere dayayıp biraz soluklanacak. Yolculukta ihtiyaç duyulan odun, saman, arpa, semer, eyer, ayakkabı gibi her türlü malzemeyi handa temin edebileceğini bilmenin huzuruyla döşeklerine kıvrılan kervancılar, develerden az önce indirdikleri içi İran ipeği, baharat, değerli taşlar, kumaşlar ve mücevherlerle dolu yüklerinin yanı başında, menzile varacakları günün ve kazanacakları paranın hayaliyle uykuya dalacak.

 

İpek Yolu Üzerinde Önemli Bir Durak

 

Diyarbakır, İpek Yolu üzerinde bulunuyordu ve İran’da üretilen ham ipeği batıya taşıyan tüccarlar için önemli bir konaklama noktasıydı. Kervanların yalnızca bir yerden başka yere mal taşımadığı, yol boyunca alım-satım yaparak ticari hayatı canlandırdıkları düşünülürse, o günlerde Diyarbakır’da yaşayan tüccarların da yüzünün güldüğünü, halkın şehirde bulamadığı kimi ürünlere ulaşabildiğini ve eşraftan beylerin konaklarda narin nazenin hayatlar süren eşlerine mücevherler hediye ettiğini tahmin edebiliriz. Uzak diyarlardan gelip hanlardan birinin önüne yanaşan her kervan, şehre yalnız baharat kokularını değil yeni havadisleri, pek az kişinin çıkmaya cesaret edebildiği zorlu yollardan devşirilmiş meraklı hikayeleri de taşıyordu muhakkak.

 

Kervan bir iki günlük dinlenmenin ardından yeniden yola revân olduğunda, geride kalanlar, dönüşte o develerin iç gıcıklayıcı, yürek hoplatıcı başka mallarla şehre yeniden uğrayacağını ve at üstündeki tüccarları yorgun ama muzaffer bulacaklarını biliyorlardı. Bu anlamda kervan yolcularının konakladığı hanların yalnız şehrin ekonomisinin değil hayal gücünün zenginleşmesine de katkıda bulunduğu söylenebilir.

 

Çarşılar İçinde Hanlar

 

Osmanlı döneminde Diyarbakır’da yirmi beş han olduğu biliniyor. Bunların çoğu zamana yenik düştü, kimi de asırları devire devire günümüze kadar ulaştı. Bugün şehirde halen ayakta görebileceğimiz dört han var; Deliller Hanı, Hasan Paşa Hanı, Çiftehan ve Sülüklü Han… Yol boylarına kurulan kervansaraylar gibi neredeyse bir kaleyi andıran içe kapanık ketum yapılar değil bunlar çünkü şehrin içindeler, bugün olduğu gibi o gün de cümbüşlü çarşıların tam orta yerindeler. Tüccarı olası bir eşkıya baskınından korumak amacıyla değil, halkla buluşturmak üzere inşa edilmişler.

 

Şimdi yeniden 1500’lere dönelim ve yorgun bir günün akşamında yüklerini Hasan Paşa Hanı’na indiren tüccarları izleyelim. Özenli mimarisiyle, süslemeleriyle Diyarbakır hanlarının gözdelerinden olan Hasan Paşa Hanı’nda konaklamak ihtimal ki ayrıcalıklı bir durumdu onlar için. Hanın, bitişiğindeki Kuyumcular Çarşısı’yla birlikte şehrin ticari hayatının merkezinde bulunması, konakladıkları yerlerde alım-satım da yapan kervancılar için başlıbaşına bir tercih sebebi olmalıydı. Tarihin her döneminde şehrin kalbi sayılabilecek Ulu Cami’nin doğusunda yer alan Hasan Paşa Hanı günümüze kadar ulaşan arastasıyla, tüccarın halkla buluşmasını kolaylaştırıyordu. Ancak diğer hanlarda konaklayan tüccarların da bu imkandan yoksun kaldığı söylenemez çünkü Diyarbakır hanları sokağa açılan yan yana dizilmiş kemerli dükkanlarıyla çarşıyla ve halkla bütünleşmiş bir yapıya sahipti. Tüccarlar, mimari görkem açısından Hasan Paşa Hanı’ndan hiç de geri kalmayan Delliler Hanı’nda ya da ahşap cumbasıyla tam bir şehir içi hanı özelliği taşıyan Çifte Han’da, alt kata sıralanan dükkanlardan hem yol için gerekli ihtiyaçlarını karşılıyor hem de bu sosyal etkileşim sayesinde heybelerindeki kıymetli malları halka sunabiliyorlardı. 

Sülüklü Han’da ise yapıyı çepeçevre saran dükkanları çoğunlukla demir ustaları kullanıyordu.

 

Han Damında Yıldızlı Geceler

 

O yıllarda Diyarbakır’da konaklamış bir tüccar, handa atını nallatıp, yıpranan ayakkabılarını tamir ettirip, dükkanlardan birinden kendine bir yün atkı aldıktan sonra mesela, ocağın başında oturup bir günlük tutuyor olsaydı ve o sayfalar bizim elimize ulaşsaydı, bugün yalnızca hanların mimari yapılarından, geometrik bezemelerinden, tek katlı mı yoksa çift katlı mı olduklarından söz etmek zorunda kalmayacaktık. Bir tüccarın iç âleminde, 16. yüzyıl Diyarbakırı’nın sokaklarında geziniyor ve ‘zamanın ruhu’ dedikleri şeyin neye benzediğini anlıyor olacaktık. Yine de Diyarbakır hanlarının mimari özelliklerine bakarak o günlere ilişkin bazı varsayımlarda bulunabiliriz. Hasan Paşa Hanı ve Deliller Hanı’nda söz gelimi, çatı katına kadar uzanan bir merdiven, bölgede yaygın olan ‘damda yatma’ alışkanlığının o günün tüccarları arasında da revaçta olduğunu gösteriyor. Kervan yolculuklarının meşakketini vurgulamak için hep çetin kış şartlarından söz etsek de devasa karpuzların seyyar tablalara dizildiği bir yaz günü şehre varan kervancılar için damda yıldızların altında serin serin uyumak başlı başına bir keyifti kuşkusuz.

 

Yerel mimariye ve süsleme geleneğine has ayrıntılarla İstanbul’daki ya da Anadolu’daki diğer hanlardan ayrılıyor Diyarbakır hanları. Burada sivil mimaride de sıkça karşımıza çıkan siyah bazalt taşı ve buna eşlik eden beyaz ve sarımsı kalker taşını görüyoruz. Siyah ve beyaz taşların yan yana kullanımının yapılara kendiliğinden estetik bir görüntü kattığı aşikâr. Tamamıyla şehre özgü olan bu sade ve zahmetsiz süsleme tekniği özellikle Hasan Paşa Hanı ve Deliller Hanı’nda göze çarpıyor. Hanlara güzellik katan ve yalnızca Diyarbakır hanlarında rastlanan başka bir süsleme tekniği daha var ki, bitkisel motiflerin özel bir teknikle duvara yapıştırılmasından oluşuyor. Bu tarz süslemeler Çifte Han, Hasan Paşa Hanı ve Deliller Hanı’nın cephelerinde gözlemlenebilir.

 

Diyarbakır hanları, şehirde anıtsal mimarinin en güzel örnekleri olarak aradan asırlar geçmesine rağmen, eski işlevlerini hatırlatacak biçimde halkı kendine çeken cazibe merkezleri olma özelliğini sürdürüyor. Geçmişte hanların etrafında mal alıp satan tüccarların coşkulu sesinden, odalara inip kalkan ipeklerin hışırtısından, değerli taşların ışıltısından ve baharatların kokusundan bugün bize de düşen bir pay olmalı, duymayı bilirsek… O yüzden Hasan Paşa Hanı’nın kapısından içeri girerken biraz dikkat kesilecek olursanız sizden beşyüz yıl önce o kapıdan geçen bir kervan yolcusunun rüzgarla savrulan çuha paltosunun eteğini görebilirsiniz. Biraz hayal gücü, biraz hissediş, hepsi bu… Diyarbakır hanları sizi zamansız bir oyuna çağırıyor olabilir.. 

HASAN PAŞA HANI (1572-1575) Bânisi Osmanlı valisi Vezir – zade Hasan Paşa’dır. Şehrin o günden bugüne en hareketli noktalarından biri olan Gazi Caddesi üzerinde bulunan han, tek avlulu ve iki katlı olarak inşa edilmiş. Alt kata yapılan ahır kısmının dış cephede gösterilmemesi, yapıda estetik kaygıların gözetildiğinin bir işareti sayılabilir. Avlunun or – tasında sütunlu ve üstü kubbeli bir şadırvan bulunuyor. Bir zamanlar yolcuların konakladı – ğı üst kattaki kahvaltı salonları ve zemin kattaki hediyelik eşya dükkanlarıyla Hasan Paşa Hanı, bugün de hem şehir halkı hem de turistler için önemli bir buluşma noktası. 

DEL ILLER HANI (1527-1528) Hacı adaylarına rehber – lik yapan ‘delliler’ bu handa kaldığı için Deliller Hanı olarak tanınsa da bânisi Hüsrev Pa – şa’nın adıyla da anılır. Hasan Paşa Hanı gibi şehirde hayatın gürül gürül aktığı bir noktada; Mardin Kapısı yakınlarında bulunan han, bugün butik otel olarak hizmet veriyor. Eyvanlı bir avluyla iki katlı olarak tasarlanan han, ahır bölümü – nün yapının alt katında değil de binaya bitişik olarak inşa edilmesiyle şehirdeki diğer hanlardan ayrılır.

SÜLÜKLÜ HAN (1683) Günümüze kısmen tahrip olarak ulaşabilmiş Sülüklü Han, Hanilioğlu Mahmut Çele – bi ve kız kardeşi Atike Hatun tarafından yaptırılmış. Adını, şifa amacıyla kullanılan sü – lüklerin çıkarıldığı kuyusun – dan alır. Revaklı avlulu ve iki katlı olarak inşa edilen hanın dinlenme odalarını barındıran üst katı ne yazık ki bugün mevcut değil. Ama üzülmeyin hiç değilse avlusunu görebil – diğiniz için kendinizi şanslı hissedebilirsiniz zira bu han ulu bir çınarın altında şehrin gürültüsünden uzakta dostla – rınızla kahvenizi yudumlama imkanı sunuyor.

 ÇIFTE HAN (BORSA HAN) (XVI. YY.) Diyarbakır hanlarını mima – ri açıdan incelediğimizde Çifte Han’ın adından da anlaşılacağı üzere yan yana yapılmış iki avluyla diğerlerinden ayrıl – dığını görürüz. Ahır alanının hanın konaklama bölümünden tamamen ayrılmasına yönelik bu uygulamayı bugün gözlem – leme imkanına sahip değiliz çünkü ikinci avlu 1930’lardaki yol yapım çalışmalarında tamamen yıkılmış bulunuyor. Ne ki on altıncı yüzyıldan günümüze kadar ulaşabilmiş bölümlerin de elden geçiril – mesi ve yeni bir işlevle şehre kazandırılması gerekiyor.

Please wait while flipbook is loading. For more related info, FAQs and issues please refer to DearFlip WordPress Flipbook Plugin Help documentation.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir