DENGBÊJ KONSERLERİ ARTIK SOSYAL MEDYADA
Her şehir kendi tarihinden beslenir. Şehirlere ve derin bir tecessüsle keşfedilmeyi, tarihî geçmişinden ait oldukları coğrafyaya göre farklılık gösterse de, bir şehri var eden kültür,
Anadolu tarihine ışık tutacak oldukça önemli bir haber, 13 Ocak tarihinde Silvan ilçesinden, geldi. Uzun süredir bölgede varlığı bilinen ama yeri bugüne kadar tespit edilemeyen Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan’ın mezarının, 914 yıl sonra bulunduğuna dair… Mezarın bulunuş hikâyesi, bir gazetecinin Vali Münir Karaloğlu’na gönderdiği ve mezarın Silvan’da olduğunu belirten bir mektupla başlıyor. Karaloğlu’nun talimatıyla Dicle Üniversitesi bünyesinde ivedilikle oluşturulan beş kişilik bir komisyon, hemen ilçeye giderek saha çalışması yapıyor, şehir dışından antropologlar da zaman zaman araştırmaya katılıyor. Önce ilçedeki mezarlıklar tetkik ediliyor, mezar olması muhtemel yerler inceleniyor, bu arada eski kaynaklar taranıyor ve yöre halkının bilgisi de değerlendiriliyor. Sonrasında ilçe merkezinde bulunan Orta Çeşme adlı parkta yoğunlaşan kazıların 5. gününde, yerin iki metre derinliğinde Sultan Kılıçarslan ve kızı Saide Hatun için yapılan ve Kubbetü’s-Sultan adıyla anılan türbe kalıntısına ve mezarlara ulaşılıyor. Mezarla ilgili yapılan araştır- malarda ortaya çıkan antropolojik bulgulara, taşların Selçuklu süsleme formunda olmasına, yerli halkın anlattıklarına ve tarihî kaynaklara bakılarak, bulunan bu mezarın tartışmasız Kubbetü’s-Sultan olduğu belirtiliyor. I.Kılıçarslan, Anadolu fatihi Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın oğlu ve Anadolu Selçuklularının ikinci sultanı. Atıyla Habur Çayı’nı geçerken üzerindeki zırhın ağırlığı yüzünden boğularak şehid olmuş. Tarihî kaynaklar, sultanın naaşının kıyıya vurduğu yerden alınarak, o dönemdeki Silvan valisi ve aynı zamanda I. Kılıçarslan’ın atabeyi Humarta Süleyman tarafından Silvan’a getirildiğini ve burada adına yapılan türbeye defnedildiğini aktarıyor bize. Anadolu’nun yurt kılınmasında önemli rolü olan I.Kılıçaslan’ın mezarının bulunuşu, bu büyük sultanın isminin yaşatılması açısından, önemli bir vefa örneği. Bu keşfin, aynı zamanda, Diyarbakır’ın kültür tarihine de ciddi katkı sunacak bir gelişme olduğunu söyleyebiliriz.
Her şehir kendi tarihinden beslenir. Şehirlere ve derin bir tecessüsle keşfedilmeyi, tarihî geçmişinden ait oldukları coğrafyaya göre farklılık gösterse de, bir şehri var eden kültür,
Geçtiğimiz Kasım ayında, bölge turizminin geleceği için, tarihî bir toplantı gerçekleştirildi: “Mezopotamya’nın Altın Üçgeni Kültür ve İnanç Destinasyonu Çalıştayı”… Diyarbakır Valiliği’nin ev sahipliğinde toplanan çalıştaya
Mezopotamya Kültür Rotası Projesi kapsamında düzenlenen Kültür ve İnanç Destinasyonu Çalıştayı’na katılmak üzere geldiğim Diyarbakır’da muhteşem bir gün geçirdim. Aslına bakarsanız Diyarbakır’a ilk olarak 1962
“Bir kez görmek binlerce kelimeye değer!” Bu yıl 19-20 Ağustos tarihleri arasında, Dışişleri Bakanlığı Diyarbakır İl Temsilcisi Büyükelçi Sayın İbrahim Mete Yağlı’nın davetine icabetle, Diyarbakır’ı
Her şehir kendi tarihinden beslenir. Şehirlere ve derin bir tecessüsle keşfedilmeyi, tarihî geçmişinden ait oldukları coğrafyaya göre farklılık gösterse de, bir şehri var eden kültür,