İçkale’ye yazılmış bir tarih: Amida Höyük

Diyarbakır’ın köklü tarihinin çekirdek noktasını oluşturan Amida Höyük, kent merkezinde yerleşimin başladığı ilk yer olarak biliniyor. Bugün konum itibarıyla merkez Sur ilçesinde, Saray Kapı’dan girilen İçkale’nin kuzeybatısında yer alır. Kentin ilk sakinleri tarafından yerleşim yeri olarak bu noktanın seçilmesinin sebebi, İçkale’de bulunan su kaynağından ve yakınındaki Dicle Nehri’nin bereketli sularından istifade etme isteğidir. Ayrıca önemli yolların kavşak noktasında ve güzergâhında bulunması da burasının yerleşim yeri olarak tercih edilmesinde önemli bir etken olmuştur. Amida Höyük, ilkçağdan günümüze kadar yerleşimin kesintisiz olarak devam ettiği, dünyanın ender yerleşim yerlerinden biridir.

 

Diyarbakır Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü ve Dicle Üniversitesi işbirliğiyle yapılan İçkale Artuklu Sarayı Kazı çalışmalarında, sarayın üzerine inşa edildiği Amida Höyük’te birçok medeniyete ait izler ortaya çıkarılmıştır. Ele geçen buluntulardan, Amida Höyük’te ilk yerleşimin günümüzden 8 bin yıl önce, MÖ 6100 (Geç Neolitik- Erken Kalkolitik Dönem) tarihinde başladığı ve günümüze kadar kesintisiz olarak devam ettiği tespit edilmiştir. Kazı buluntularına ve kaynak taramalarına dayanarak Amida’nın Hurriler, Hurri-Mitaniler, Bit-Zamani Krallığı, Assurlular, Romalılar, Bizanslılar, Nisanoğulları, Eyyubbiler, Artuklular ve Akkoyunlular tarafından yönetim merkezi olarak kullanıldığını söyleyebiliriz. Höyük bu yönüyle 8 bin yıldır kesintisiz olarak yönetim merkezi olması bakımından da dünyada tek örnektir. Tarih boyunca Diyarbakır’ın yönetim merkezi olarak kullanıldığı için, kapsamında bulunduğu İç Kale’yle birlikte bugün bile Diyarbakır’ın kalbi konumundadır.

 

Kentin adı, yazılı kaynaklarda ilk kez Assur dönemine ait belgelerde ortaya çıkar. Bu belgelerde Amidi, Amēdi, Amīdu, Amida isimlerine rastlarız. Kent I. Salmanassar döneminde (MÖ 1263-1233) Orta Assur egemenliğine girmiş ve Assur hükümdarı Assur-bel-kala’nın MÖ 1056 tarihinde bölgeden çekilmesine kadar Assur hâkimiyetinde kalmıştır. Hükümdarlığının son yıllarında Diyarbakır bölgesine saldıran Orta Assur kralı I. Adad Nirari’ye (MÖ 1307-1275) ait kılıç kabzasına kazınmış olarak, Amidi veya Amida ismine rastlarız. Orta Assur kaynaklarına göre Amid, Bit-Zamani Krallığı’nın (MÖ 900-825) surlarla çevrili kentinin merkezidir. Kentin etrafının ilk defa Hurriler döneminde surlarla çevrildiği tahmin edilmektedir. II. Assurnasirpal MÖ 866 yılında Amid’i kuşatmış, kenti ele geçiremeyince meyve bahçelerini (muhtemelen Hevsel bahçeleri) yakıp yıkmış ve yağmalamıştır. Kent III. Salmanassar (MÖ 858-824) döneminde Assur İmparatorluğunun Amēdi eyaletinin merkezi olmuştur. II. Sargon (MÖ 722-705) dönemi metinlerinde Amidi adı, krala bağlı kaleler arasında geçer. Amidi valisi Liphur-Bel, Asur kralı II. Sargon’a yazdığı bir mektupta bir krallık sarayı inşa ettirdiğini ve saraya kralın heykelini koydurduğunu anlatmıştır. Roma dönemine gelince kentin adının, İmparator Markus Aurelius Severus Alexander’a (222-235) ait olan ve günümüzde Petersburg Akademisi Kaiserlichen Museum’da sergilenen bir sikkede “Mezopotamya Metropolisinin Amida Kolonisi” olarak geçtiğini görürüz. Doğu Roma hâkimiyetindeyken çeşitli zamanlarda Sasaniler’in de eline geçen Amida’nın surlarını, İmparator Diocletianus, Sasani tehdidine karşı onartıp genişlettirmiştir. Bazı kaynaklar şehrin ilk olarak 330- 349 yıllarında İmparator I. Konstantin tarafından surlarla çevrildiği bilgisini verir. 

Höyük üzerinde Artuklu Sarayı izleri Amida Höyük, büyük İslam bilgini Bediü’z-zaman Ebû’l-İzz İsma’il bin er-Rezzâz el-Cezeri’nin yaşadığı ve dünyada ilk robotların yapılıp hizmet verdiği bir yer olan Artuklu Sarayı’nı bünyesinde barındırması bakımından da büyük bir öneme sahiptir. Saray el-Cezeri’nin yetiştiği, sibernetik çalışmalarını yaptığı ve kitaplaştırdığı yerdir. Günümüzde makine sanayiinde kullanılan önemli parçalardan biri olan krank mili ilk defa el-Cezeri tarafından bu sarayda icat edilmiş ve kullanılmıştır. Bu açıdan Diyarbakır Artuklu Sarayı hem dünyada ilk robotların yapıldığı yer olması; hem de sibernetik, robotik, otomasyon ve bilgisayar sistemlerinin temellerinin atıldığı bir mekân olması bakımından oldukça önemlidir. 25 yıl bu sarayda yaşayan el-Cezeri’nin bir diğer önemli buluşu da, suyun saraya çıkması için geliştirdiği yöntemdir.

 

Artuklu Sarayı’nın bulunduğu yerde önceden Roma döneminde inşa edilmiş bir sarayın varlığı biliniyor. Çeşitli nedenlerden dolayı kısmen tahrip olan bu sarayın, Artuklular döneminde bazı mekânları onarılmış ve bazı mekânları yeniden inşa edilerek kullanılmaya devam edilmiştir. Sarayın hangi Artuklu sultanı döneminde elden geçirildiğine dair kesin bir bilgi olmamakla birlikte, Artuklu Sultanı es-Salîh Nâsîrüddîn Ebû’l-Feth Mahmûd bin Muhammed (1200-1222) zamanında tamirat gördüğü tahmin edilmektedir. Yapılan kazılarda ortaya çıkarılan ısıtma (kalorifer) sistemi, temiz su ve atık su kanalları, sarayın divanhanesinde yer alan selsebil kanalları ve havuz, Roma döneminden kalmadır. Havuzun tabanındaki mozaikler Roma dönemi özelliği gösterirken, duvarları süsleyen çinilerdeki çift başlı kartal motifi Artuklu imzasını taşır.

 

Artuklu Sultanı Nâsîrüddîn Mahmud, çift kartal motifini hâkimiyet arması olarak Diyarbakır’da yaptırdığı eserlerde ve bastırdığı paralarda kullanmıştır. Kazılarda çıkan sikkelerin çoğu Artuklu dönemine, özellikle de Nasirüddin Mahmud zamanına aittir. Bu bilgilerden yola çıkarak sarayın Roma döneminde inşa edildiğini, Artuklu döneminde onarılarak ve genişletilerek kullanılmaya devam edildiğini söyleyebiliriz. Bundan dolayı eser, Artuklu Sarayı olarak adlandırılmış ve literatüre bu şekilde geçmiştir. Saray Artuklulardan sonra da, Diyarbakır merkezli kurulan devletler tarafında kullanılmaya devam etmiş, Osmanlılar döneminde ise terk edilmiştir.

 

Artuklu Sarayı’nda ilk kazı çalışması 1961-62 yıllarında Prof. Dr. Oktay Aslanapa başkanlığında yapılmıştır.

 

Bu tarihten sonra askerî alan içinde kalan bölgede uzun yıllar ara verilen kazılara, 56 yıl aradan sonra 2018 yılında Diyarbakır Müze Müdürlüğü ve Dicle Üniversitesi işbirliğiyle tekrar başlanmıştır. 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı kararıyla yürütülen kazılar statüsüne alınan çalışmalar, bugün de devam etmektedir.

 

Kazı çalışmalarında elde edilen bulgulardan, Amida Höyük’te yerleşimin bilinenin aksine MÖ 6100 yıllarında başladığı ve günümüzden 8 bin yıl önce burada ilk yerleşimin olduğu tespit edilmiştir. Devam eden kazı çalışmaları neticesinde Amida Höyük’teki ilk yerleşim izlerinin günümüzden 11-12 bin yıl önceye kadar gideceği tahmin edilmektedir.

İrfan Yıldız,

Prof. Dr., Dicle Üniversitesi, Sanat Tarihi Bölümü, Amida Höyük Kazı Başkanı).

Please wait while flipbook is loading. For more related info, FAQs and issues please refer to DearFlip WordPress Flipbook Plugin Help documentation.

Array
50% LikesVS
50% Dislikes
Bu yazıyı paylaş
Facebook
Twitter
WhatsApp
Email

Sizin Gözünüzden Diyarbakır

Bu kısımda sizin de görselinizin bulunmasını isterseniz fotograf@diyarbakirdergisi.com mail adresinize fotoğrafınızı gönderebilirsiniz.