Geçmişten günümüze Diyarbakır’da harman tuğlası üretimi- Neslihan Dalkılıç-Adnan Nabikoğlu

İlkçağlardan başlayarak korunak- fırınlanmasıyla pişmiş tuğla yapımılı yaşam mekânları inşa eden insanlar, yapı malzemesi olarak her yörede yakın çevrelerinden kolaylıkla elde ettikleri malzemeyi kullanmışlardır. Bu nedenle de aynı zaman diliminde bazı yerlerde taş veya ahşap malzeme kullanılırken, bazı yerlerde de kerpiç ve tuğla başlıca yapı malzemesi olarak benimsenmiş ve bunlara uygun yapım teknikleri geliştirilmiştir. Başta surlar olmak üzere, Diyarbakır’daki birçok tarihî yapıda, bazalttan sonra en çok kullanılan yapı malzemesi harman tuğlasıdır. Harman tuğlası kent surları, cami, kilise ve hamam gibi anıtsal yapıların, özellikle kubbe ve tonoz gibi eğrisel örtülerinin yapımında, geleneksel evlerde ise taşıyıcı olmayan ara duvarların yapımında kullanılmıştır. Harman tuğlası; killi toprak ve su karışımından oluşan tuğla hamurunun, ilkel yöntemlerle kalıplarda biçimlendirilip, doğal yöntemlerle kurutulması ve harman yerindeki ocaklarda pişirilmesi sonucunda elde edilir. Bugün sadece bir atölyede, geleneksel yöntemlerle üretilmeye devam etmektedir.

Tuğlanın tarihi

Yapılan araştırmalar tuğla yapımının bölgede çok eskilere dayandığını göstermektedir. MÖ 3500 dolaylarında Mezopotamya’da kerpicinna geçildiği düşünülmektedir. Pişmiş toprak malzemenin ve tuğlanın standart boyutlarda bir malzeme olarak yapılarda kullanılması ise Roma Çağı’na dayanmaktadır. Bu dönemde tuğla, genellikle çatı kiremidi ve mimari bezeme yapımında kullanılmıştır. Tuğla ve kiremit, Anadolu’da Yunanlılardan sonra Bizanslıların da katkılarıyla gelişmiştir. Selçuklular da bu alanda ilerlemiş, Selçuklu mimarisinde tuğla-taş birlikteliğinin yer aldığı çok sayıda eser günümüze kadar ulaşmıştır. Anadolu’da tuğla teknolojisi Osmanlılar döneminde daha da gelişmiş, standart kiremit ve tuğla üretimi yapılmıştır. Osmanlı tuğla yapım teknolojisi 20. yüzyılın ortalarına kadar devam etmiştir. Diyarbakır’da geçmişte çok sayıda tuğla üreten atölye olduğu bilinmektedir. 1950’li yıllarda bu atölyeler genellikle Kırklar Dağı’nın eteklerinde, Mardinkapı civarı, Benu Sen bölgesi, Silvan Yolu ve On Gözlü Köprü civarında yer alırdı. Yedi Kardeş Burcu’nun altında iki atölye, dış kısmında ise üç atölye vardı. Yine geçmişte kentte çok sayıda tuğla ustasının görev yaptığı bilinmek- tedir. Remezan Usta, İbrahim Usta, Süleyman Usta, Zeki Zanbo Usta, Sofi Hüseyin Usta, Abdulgafur Usta, Hacı Hüsnü Usta, Kemal Usta ve Süleymane Hınese Usta o dönemlerde en çok bilinen tuğla ustalarıydı.

Harman tuğlası; killi toprak ve su karışımından oluşan tuğla hamurunun, ilkel yöntemlerle kalıplarda biçimlendirilip, doğal yöntemlerle kurutulması ve harman yerindeki ocaklarda pişirilmesi sonucunda elde edilir. Bugün sayıları oldukça azalan atölyelerde, geleneksel yöntemlerle üretilmeye devam etmektedir.

Harman tuğlası nasıl yapılır?

Tarihi çok eskilere dayanan harman tuğlasının yapım aşamaları ve yöntemi günümüze kadar değişmeden devam etmiştir. Diyarbakır’da da üretim aşamaları, yaygın olarak bilinen genel yapım teknikleri ile aynıdır. Atölyeler genellikle yaz döneminde, Haziran-Eylül ayları arasında üretim yapar, diğer aylarda ise yükleme ve satış işleri yapılır. Sıcaktan etkilenmemek için sabah erken saatlerde, genellikle hava aydınlanmadan önce başlayan çalışmalar, sıcaklığın artış gösterdiği öğle vaktinden önce tamamlanmaya çalışılır. Ustalar tuğla sayısına göre para aldıkları için çalışma saatleri sabit değildir. Tuğla üretim miktarı, işçinin el becerisine ve bu alandaki tecrübesine göre değişir. Bir işçinin, bir günde ortalama çalışma saati yaklaşık altı saattir. İnceleme yapılan atölyede uzun yıllardır bu işi yapan ustalar bir günde hazırlanan harman ile yaklaşık 4500 tuğla üretilmesinin hedeflendiğini söylemektedir. Üretim aşaması sırasında bir kişi çamurcu, iki kişi kalıpçı (yedekçi), bir kişi de kumcu (veya kafesçi) olarak görev yapar. Genellikle tüm çalışanlar kendi uzmanlık alanlarının gerektirdiği işlerde çalışır. Ancak tüm işçiler gerektiğinde birbirlerine yardım edecek teknik bilgiye sahiptir. Geçmişten günümüze kadar süregelen ve halen değişmeden uygulanan tuğla yapımı, hammadde hazırlanması, şekillendirme, kurutma, pişirme, paketleme ve sevk olmak üzere beş aşamadan oluşur. Tuğla için gerekli olan uygun toprak, kent merkezine yakın mesafelerdeki Kâbi Köyü (Bağıvar), Karpuzlu Köyü, Karaköprü ve Bismil ilçesinden getirilir. Genellikle nehir ve çay kenarındaki alanlardan temin edilen toprak malzeme kullanılır. Toprak, su kenarlarından getirildiği için daha temiz ve homojendir. Bu nedenle elek kullanmaya gerek yoktur. İş makineleri yardımıyla çıkarılan toprak, harman alanına getirilerek burada istiflenir. Alanda istiflenen toprağın kullanılacak kadar kısmı alınarak bir yığın oluşturulur ve ortası yeteri kadar oyularak içine suyun dökülmesi sağlanır. Çamur yapılırken kullanılan su miktarı, toprağın cinsine göre değişir. Çamurun, hamurdan biraz daha sert olması amaçlanır ve içine konulan su miktarı göz kararı ayarlanır. Sadece büyük boyutlu tuğlalar hazırlanırken bu karışımın içine saman katılır. Hazırlanan karışım önce küreklerle karıştırılır, daha sonra çamurcu tarafından çıplak ayakla yoğrulur. Yoğrulmuş çamur, direnç kazanması ve üretilen malzemenin kalitesini artırmak için 2-3 gün boyunca dinlendirilir. Dinlenme süresi yeteri kadar sağlanmayan çamurdan yapılan tuğlalarda zamanla çatlaklar oluşabilir. 

 

Hammadde hazırlama aşaması sonunda oluşan çamuru şekillendirmek için, ihtiyaca göre, değişik form ve boyutlarda ahşap kalıplar hazırlanır ve kalıplar her yıl değiştirilir. Yakın zamana kadar, Dört Ayaklı Minare’nin yakınlarında dükkânı olan Abdo Usta tarafından yapılan kalıpların, fırınlanarak yapıldığı için daha uzun kullanıldığı, iki üç yıl dayandığı söylenmektedir. Geçmişte, tuğlanın hangi atölyede üretildiğinin ayırt edilebilmesi için, tuğla kalıplarının üzerine atölye sahiplerinin isimlerinin baş harfleri işlenirdi. Böylece kalıptan çıkan tuğlaların hangi atölyede üretildiği anlaşılırdı. Hazırlanan çamurun bir kısmı, kalıplara yerleştirilmesi için, çamurcu tarafından kalıp tezgâhına getirilir. Burada elle son bir kez tekrar yoğrulur ve kalıplara konulacak kıvama gelir. İlk olarak çamur tezgâhının yanına konulan kum tezgâhı üzerindeki ahşap kalıpların içi kumlanır, böylece çamurun kalıba yapışması önlenir. İçi kumlanan kalıplara, hazırlanan çamur elle bastırılarak konulur. Tıraşlık tahtası ile kalıba yerleştirilen çamurun üstü düzeltilir, fazlalıkları alınır. Kalıplar ters çevrilip, içinden çıkan şekillenmiş çamur malzeme, sıkıştırılmış toprak döşeme üzerine belli bir düzende dizilerek kurumaya bırakılır. Eskiye göre üretim miktarı oldukça azalmış olsa da, bir tezgâh üzerinde günde ortalama 4500 tuğla üretebildiklerini söyleyen tecrübeli ustalar, bu işlemler sırasında, çok ısındığı için ara ara sulanan toprak zemin üzerinde çok hızlı hareket etmek için ayakkabı giymeden çalışır. Diyarbakır’da yaz aylarında 40-45 dereceye çıkan sıcaklar nedeniyle, bu mevsimde yapılan çalışmalarda tuğlanın kuruması oldukça kolaydır. Bu kurutma yöntemi ek bir enerji gerektirmediği için doğal ve ekonomik bir yöntemdir. Yere dizilen ve kurumaya bırakılan tuğlalar, iki üç gün sonra yerlerinden kaldırılarak, kafes denilen sistemle, aralarında boşluklar bırakılarak üst üste dizilir, yataydaki kurutma işlemi dikeyde devam eder. Böylece hem tuğlaların her tarafı eşit şekilde kurumuş olur hem de alandan tasarruf sağlanır. Boşalan yerlere yeni tuğlalar dizilir. Kafes şeklinde dizilen tuğlalar tam olarak kuruduktan sonra sahra fırının kurulacağı yere getirilir ve tuğlaların üst üste dizilmesine başlanır.

 

Harman tuğlası fırını

Harman tuğlası üretimindeki en son aşama, pişirmedir. Güneşte kurutulmuş tuğlaların bir kat kömür, bir kat tuğla şeklinde dizilmesiyle sahra fırını kurulur. Fırın bu şekilde kesik prizma şeklinde bir formdadır. Prizma dört taraftan da yere doğru hafif şevlidir. Böylece fırının yanlara doğru açılması önlenmeye çalışılır. Yaklaşık 30-35 kat tuğla dizildikten sonra, çevresi iki sıra, üstü bir sıra pişmiş tuğla ile çevrilir ve en dışı çamur ile sıvanır. Böylece fırını dizme işlemi tamamlanmış olur. Tuğlanın 850-950 °C arasında pişmesiyle ‘harman tuğlası’ son şeklini alır. Bu fırının ana özelliği alt kısımlarında ateş yakmak ve hava akımı sağlamak amacıyla yaklaşık bir tuğla genişliğinde, iki sıra halinde bırakılan kanalların varlığıdır. Diyarbakır’da yapılan uygulamalarda hâkim rüzgâr yönü dikkate alınarak kuzey-güney doğrultusunda havalandırma kanalları bırakılır. Diğer iki taraf ise tamamen kapalıdır.Pişirme aşamasında kullanılan kömür, Şırnak, Silopi veya Hazro’dan getirilir. Geçmişte kömür yerine meşe dalları yakıldığı bilinmektedir. Kullanılan meşe ağaçları, Dicle ve Eğil ilçesinden, nehir taşımacılığında kullanılan ‘kelekler’ vasıtasıyla taşınarak getirilirdi. Kömürün ateşlenmesiyle yanma işlemi başlar. Pişme süresi 15 gün ile iki ay arasında değişir. Yakma işlemi bitip tuğlalar soğuduktan sonra söküm işlemi başlar. Geçmişte tuğlalar, harman alanından inşaat alanına ‘eşekçiler’ diye adlandırılan tuğla taşıyıcılar tarafından, eşeklerle taşınırdı. Bugün ise taşıma işlemleri, talep miktarına göre, traktör, kamyonet, kamyon gibi yük taşıyan araçlar ile yapılmaktadır. Modern tuğla fabrikalarının açılması, hammadde sağlama konusunda yaşanan sıkıntılar ve ekonomik açıdan yaşanan problemler ile tuğlanın yeni yapılarda kullanımının çok sınırlı olması ve yaygınlaşmaması, Diyarbakır’da geleneksel yöntemlerle üretim yapan atölyeleri zor durumda bırakmış, birer birer kapanmalarına neden olmuştur. Ülkemizde geleneksel yöntemlerle üretim yapan son tuğla atölyesini barındıran kentimizde, var olan atölyenin üretime devam etmesi teşvik edilmeli, geleneksel yöntemlerle tuğla yapım tekniği genç nesillere aktarılmalıdır.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir