Figürlü Bezemelerinin Anlattıkları – 2. Sayı

Dağ Kapı’nın batı burcunda, istiridye kabuğu biçiminde örtülmüş
bir niş bulunur. Bu nişin yüzeyinde iki hörgüçlü boğa tasviri
arasında bir güvercin, dış köşelerinde de birer aslan tasviri yer alır.
Güvercin, örümcek ağlarının üstüne yuva yapıp, Hz. Muhammed’in
bulunduğu mağarayı koruduğu için İslam dünyasınca kutsanmış bir
kuştur. Musevi, Hıristiyan ve Müslüman toplumlarca, günahsız insan
ruhunu simgeleyen dinî temalı bir sembolizme sahiptir ve İslam
tasavvufunda ermişlerin ruhu olarak da kabul edilir.

Diyarbakır Suru’nun kapı ve burçlarında yer alan figürlü bezemelerin tümü İslam Ortaçağı’na aittir. Dağ ve Mardin Kapılarında Abbasi; Tek Beden Burcu’nda Mervani; Selçuklu ve Nur Burçlarında Büyük Selçuklu; Urfa Kapı, Ulu Beden, Yedi Kardeş ve Akrep Burçlarında Artuklu dönemi figürlü bezemeleri bulunur. Figürlü bezemelerden ikisi tek, diğerleri kompozisyonlar içerisindedir. Her figür, diğer figürlerle birlikte yeni anlamlar üretebildiğinden bu yazıda, figürlerin tek tek sembolizmine değil, figürlü kompozisyonlarda ortaya koydukları bütünlüklü anlama odaklanılmıştır.

 

Dağ Kapı’nın Kabartma Figürleri

 

Surların dört kapısından biri olan Dağ Kapı’nın batı burcunda, istiridye kabuğu biçiminde örtülmüş bir niş bulunur. Bu nişin yüzeyinde iki hörgüçlü boğa tasviri arasında bir güvercin, dış köşelerinde de birer aslan tasviri yer alır. İstiridye kabuğu, yaşam ve üretkenlik simgesi incinin yuvası olarak, yeniden doğuşu ve ölümsüzlüğü simgeler, nişler ise her zaman bir mekâna gönderme yaparlar. Buradaki gönderme doğrudan Diyarbakır’adır. Güvercin, örümcek ağlarının üstüne yuva yapıp, Hz. Muhammed’in bulunduğu mağarayı koruduğu için İslam dünyasınca kutsanmış bir kuştur. Musevi, Hıristiyan ve Müslüman toplumlarca, günahsız insan ruhunu simgeleyen dinî temalı bir sembolizme sahiptir. İslam tasavvufunda ermişlerin ruhu olarak da kabul edilir. Bu bağlamda nişteki güvercin tasviri Diyarbakır’ın günahsız insanlarını, boğa tasviri bolluk ve bereketi, aslan tasvirleri de kentin maddi ve manevi tüm değerlerinin, devletin hâkimiyet ve koruması altında olduğunu ifade eder.

 

Batı burcun dışa bakan yüzeyindeki, üstte aslan, altta boğa tasvirli kompozisyonda da Diyarbakır’da yaşanan huzurlu ortam simgelenmiştir.

 

Yine Dağ Kapı’nın doğu burcunun iç yüzeyinde yer alan hayat ağacı temalı kompozisyonun merkezinde meyveli hurma ağacı, ağacın iki yanında birer güvercin, alt kısmında iki aslan tasviri bulunur. Kur’an’da Rahmân suresinin 46. ve 68. ayetlerinde, yeryüzündeki hurma ağacından farklı bir hurma ve bir nar ağacının bulunduğu iki cennet vaat edilmekte; hurma, Allah’ın insanlara yeryüzünde bahşettiği cennet ağaçlarından biri olarak geçmektedir. Aslanlar, hayat ağacının koruyucularıdır. Güvercinler ise, sadece cennete girebilecek günahsızların, hayat ağacının meyvesinden yiyerek ölümsüzlüğe erişebileceklerini duyururlar.

 

Doğu burcun dış kısmında ayrıca, bir açık el ve dörtnala koşan at tasviri vardır. Ortaçağ’ın en değerli ve pahalı hayvanlarından olan atın resmedilmesiyle, maddi zenginlik ve ataklık simgelenmiş olmalıdır. El tasvirleri genel olarak insanı ve insanın sahip olma isteğini sembolize ederler. Manevi teslimiyeti ifade eden açık el tasvirleriyse Hristiyanlarda Meryem Ana’nın, Müslümanlarda da Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fatıma Zehra’nın elini simgeler. Avuç içlerine bir daire çizilmiş olanları ise, bolluk, bereket, talih, uğur simgesi ve tılsım olarak kullanılır.

 

Ceylanlar, Geyikler, Kanatlı Aslanlar…

 

Mardin Kapı’nın doğu burcunun kapıya yakın kompozisyonunda, Mezopotamya’nın aşk ve savaş tanrıçası İştar’a ait ceylan, aslan ve daire içinde sekiz kollu yıldız (Venüs) sembolleri vardır. Burcun, Halife adı verilen kitabeli diğer kompozisyonunda yer alan ve ağızlarında birer nesne tutan kanatlı iki aslan tasviriyle de Halife Muktedir Cafer’in hükümdarlık ve hâkimiyeti sembolize edilmiştir.

 

Mardin Kapı’nın batı burcundaki, bir nesnenin ayırdığı aslan ve boğa figürlü kompozisyonda, hâkimiyet mücedelesine girişen iki rakip gücün savaşının, evvelce yapılmış bir anlaşmayla engellendiği simgelenmiş olmalıdır.

 

Tek Beden Burcu’ndaki geyik tasviri yeniden dirilişi, ölümsüzlüğü, gücü ve diriliği sembolize eder. Bu tasvir, burcun bânisi Mervanoğlu Ebu’l-Muzaffer Mansur’un galibiyetinin simgesi ve zaferlerinin sürekliliği adına bir tılsımdır.

 

Bezemeleriyle en dikkat çekici burçlardan olan Selçuklu ve Nur (Melikşah) Burçlarında, kitabeleriyle bütünleştirilmiş figürlü kompozisyonlar ve bunların üst kısımlarındaki taht sahnelerinin merkezinde, taht odalarını simgeleyen birer niş bulunur. Bu nişlerin içerisinde bulunan bağdaş kurmuş hükümdar tasvirleri maalesef günümüze gelememiştir. Niş kemerlerine konmuş kartal kabartmalarının, hükümdarlık ve devlet sembolü oldukları, hükümdar tasvirleriyle de burçları yaptıran Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın simgelendiği açıktır. Selçuklu Burcu’nda hükümdar tasvirinin iki yanında yere çökmüş birer boğa, Nur Burcu’nda dörtnala koşan koşumlu birer at tasviri yer alır. Büyük Selçuklular Diyarbakır’ı, On İki Hayvanlı Eski Türk Takviminde Ud (sığır/boğa) yılına denk gelen 1085 yılında, tâbiyetleri altında bulunan Mervanoğullarından almışlardır. Selçuklu Burcu, kentin alınışından 3-4 yıl sonra yaptırıldığı için, boğa tasvirleriyle hem Mervanoğulları hem Diyarbakır’ın alındığı tarih sembolize edilmiş olmalıdır. Benzer biçimde Nur Burcu’ndaki at tasvirleriyle hem Melikşah’ın askerî gücü simgelenmiş, hem 1090 yılı eski Türk takviminde at yılına denk geldiğinden, burcun inşa tarihi (1089-1090) verilmiştir.

 

İki burcun da kitabesinin ilk satırlarının başlangıç ve bitişlerinde yer alan aslan tasvirleri, hükümdarlık ve hâkimiyet sembolleridir. Aslanların daha altında Büyük Selçukluların koruyucu hayvanı (ongunu) birer doğan kuşu tasviri bulunur. 

Doğanlar, ortalarına aldıkları, Diyarbakır’ı simgeleyen, ceylan/geyik tasvirlerini korur pozisyonda verilmişlerdir. Farklı olarak Nur Burcu’nun doğan tasvirleri ayrıca, daha altlarında bulunan çıplak kadın tasvirlerinin başlarına pençeleriyle basar pozisyonda gösterilmişlerdir. Çıplak kadın tasvirleriyle Ortaçağ Türk toplumlarında bulunan çıvı inancına gönderme yapılarak, düşman tarafın koruyucuları simgelenmiştir. Ceylan tasvirlerinin ayrıca, aralarından geçen dik hatlarla doğrudan hükümdar tasvirine bağlanmalarıyla Diyarbakır’ın, Sultan Melikşah’ın hâkimiyet ve koruyuculuğu altında olduğu vurgulanmıştır. Nur Burcu’nun yan cephelerinde bulunan kartal-tavşan mücadele sahneleriyle düşmanların yok edildiği ve edileceği bildirilmektedir.

 

Urfa Kapı’nın Kanatlı Ejderleri

 

Artuklu Dönemi’ne ait Urfa Kapısı’nın kuzey açıklığındaki kemer kilit taşına, başının üstüne kartal konmuş bir boğa başı kabartılmış, hemen altına da gövdeleri büklümlü ve kanatlı birer ejder kabartmasıyla iki yandan sınırlanan tek satırlık tarih kitabesi yerleştirilmiştir. Kapı konsollarının iç yan yüzeylerinde ayrıca, halka taşıyan birer boğa başı kabartması, demir kapı kanatlarında stilize boğa ve koç başından oluşan çok sayıda demir kakma mıh bulunur.

 

Sur kitabelerini okuyarak yazıya geçiren İsviçreli bilim insanı Max Berchem, ejder figürlerinin Artukluların hanedan amblemi olabileceğini, boğa başı tasvirinin İnal ve Nisanoğullarını, kuş tasvirinin ise hükümdarın zaferini simgeleyebileceğini belirtir. Gönül Öney ise, ejder figürlerinin Cevzeher gezegeninin simgesi olabileceğine dikkat çeker. Ortaçağ İslam dünyasının astronomik-astrolojik yazmalarında ejder figürüyle gösterilen Cevzeher, Ay yörüngesinin ekliptikle kesiştiğinde oluşan iki kesişme noktasını ve kuyruklu yıldızları temsil eder. Kesişmeler, Güneş ve Ay tutulmalarının aşamalarını belirler, zaman ve tarih olarak hesaplanabilirler. Nitekim dönemin Yahudi düşünürü İbn Meymun (1135-1204), göksel kürenin belirli bir parçasına atfedilen, balık gibi pul ve yüzgeçleri bulunan ejder tasvirlerinin Arapça el-cevzar olarak adlandırıldıklarını, belli bir saati (zamanı) gösteren bu tasvirlerin tılsım olarak yapıldıklarını ve kendileriyle ilgili bilgilerin sır olarak saklandığını belirtmiştir.

 

Urfa Kapı’nın kanatlı ejder tasvirleri arasından okunan H. 579 tarihi, 26 Nisan 1183 ve 13 Nisan 1184 arasını, yani Diyarbakır’ın alındığı 9 Mayıs 1183 tarihini kapsar. 1184 yılı ayrıca, On İki Hayvanlı Türk Takviminde ejder yılına denk gelmektedir. Diyarbakır adına bir horoskop çıkartıldığına kuvvetle işaret eden ejder tasvirleri bizce, kentin alınışından 14 gün sonra, 23 Mayıs 1183 tarihinde İkizler burcunda gerçekleşen Güneş tutulmasını, kemer kilit taşının boğa başı kabartması ise Diyarbakır’ın, Boğa burcunun hükmü altında (9 Mayıs) alındığını simgelemektedir. İslam astrolojisinde Güneş’in zirvesini, Koç burcunu ve kuzey takımyıldızını sembolize eden kartal kabartmasıyla kent adına çıkarılan horoskop tamamlanmış ve taçlandırılmış; konsolları zafer sembolü halkalara sahip boğa başı tasvirleriyle de kentin alınışı ve alındığı zaman dilimi kutsanmış olunmalıdır.

 

Ulu Beden ve Yedi Kardeş Burçları

 

Ulu (Evli) Beden ve Yedi Kardeş Burcu’nun tek satırlık kitabe kuşakları, hükümdar adlarının okunduğu orta bölümlerinde üçer satırla kalınlaştırılmıştır. Bu bölümler Ulu Beden Burcu’nda alt ve üst köşelerine birer sfenks, Yedi Kardeş Burcu’nda sadece üst köşelere olmak üzere birer kanatlı aslan figürü yerleştirilerek vurgulanmıştır. Kitabelerin orta bölümlerinden geçen dik eksenler üstünde ve onur mevkiinde, eski Türk toplumlarında gökyüzüyle yeryüzünü bağlayan dünya ağacının tepesinde yer alarak gök kapısını beklediğine ve gökleri koruduğuna inanılan çift başlı kartal tasvirleri bulunmaktadır.

 

Ayrıca, Ulu Beden Burcu’nun kitabe başlangıç ve bitişinde birer aslan-grifon kabartması, etek kısmında günümüze gelebilmiş altı astrolojik burç sembolü bulunur. Burcun etek kısmında yer alan Yay, Aslan, Kova, Başak ve Yengeç burcu sembolleri gökyüzünün İlahî düzenini yeryüzüne taşıyan tılsımlardır. Benzer özellik ve üslubu nedeniyle, Eyyubi kitabeli Akrep Burcu’na adını veren Akrep burcu sembolünün de, özgününde Ulu Beden Burcu’nun eteğinde bulunduğunu, bilinmeyen bir tarihte bugünkü yerine yerleştirildiğini düşünmekteyiz.

 

Eski Mısır’da dünya dışı yaşam ve cennet ile ilişkilendirilen sfenks, doğan güneş ve firavunun yeniden dirilişini sembolize ederek, hükümdarların güç simgesi olarak kullanılmıştır. Ulu Beden Burcu’nun sfenks tasvirleri ise, güçlü göksel koruyucuların simgesidir; aslan-grifonlar da olağanüstü güçlerle donatılmış koruyucular olarak sfenkslerin sembolizmine katılırlar. Yedi Kardeş Burcu’nun kanatlı aslan tasvirleri de aynı sembolizme sahiptir.

Canan Parla

Prof. Dr, Anadolu Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü.

Please wait while flipbook is loading. For more related info, FAQs and issues please refer to DearFlip WordPress Flipbook Plugin Help documentation.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir