Fetihten kalma kutsal bir hikâye Hz. Süleyman Camii -5. Sayı

Hz. Süleyman Camii’ni ziyaret etmek, Diyarbakır tarihinin derinliklerine katman katman inen bir yolculuğa çıkmak gibidir. Bu yolculukta, ‘camiye gideyim ama önce etrafa bir göz gezdireyim’ derseniz, öyle güçlü hikayelerin içine çekilirsiniz ki, Halid bin Velid’le, Hurri topluluğunu aynı karede görüverirsiniz. Ama telaşa lüzum yok, bu bir illüzyon değil, tarihin farklı dilimlerinde ama aynı yerde; İçkale’de, biri bugünkü Diyarbakır’ın ilk taşını koymuş, diğeri şehrin kapılarını İslam’a açmıştır. O zaman, Hz. Süleyman Camii’ni daha yakından tanımak için caminin bulunduğu İçkale’yi kavramak ve Halid bin Velid’ten önce Hurrilerle selamlaşmak gerekir. 

Mezopotamya Bölgesi’nin ilk medeni topluluğu olarak anılan Hurriler, Dicle Nehri’nin yüz metre yukarısında, Fiskaya denen kayalık bölgedeki Amida Höyük üzerinde binlerce yıl sonra Diyarbakır adıyla anılacak şehrin ilk kurucuları idiler. İçkale’de bulunan ve şehrin çekirdeğini oluşturan höyüğün bugün halk arasında ‘Viran Tepe’ diye bilinmesini zamanın cilvelerinden biri olarak görüp yolumuza devam edelim. Hurriler’den sonra Diyar- bakır topraklarından geçen Assurluları, Aramileri, Urartuları, İskitleri, Medleri, Persleri, Makedonyalıları, Selevkosları, Partları, Ermenileri, Romalıları ve Sasanileri bir çırpıda ardımızda bırakıp Bizans dönemine vardığımızda, İçkale’yi tamamlanmış surlarıyla daha muhkem ama Halid bin Velid’in askerleri tarafından kuşatılmış buluruz. Böylelikle Hz. Süleyman Camii’nin hikayesine de biraz daha yaklaşmış oluruz.

Caminin bir ziyaretgâha dönüşme serüveni

 Tarihî kaynaklar, Halid bin Velid’in Diyarbakır’ı çevreleyen surların etrafını askerleriyle dolaşarak bir yol bulmaya çalıştığını ve sonunda İçkale’ye çıkan bir tünel keşfettiğini kaydeder. Diyarbakır’ın mütedeyyin halkı arasında bugün bile coşkuyla anlatılan efsanevi bir andır o! Halid bin Velid tünelin ucunda durur ve: “Ben bu tünelden şehre gireceğim. Sizden canlarını Allah’a ve Rasûlüne feda etmeye hazır, yüz adam istiyorum”der. Müslüman askerlerle birlikte otuz kadar sahabenin İçkale’ye girerek kale kapılarını açtığı o günden sonradır ki işte, Diyarbakır ‘Sahabeler Şehri’ olarak anılmayı hak kazanmıştır. Bizanslılarla Müslümanlar arasın- daki çarpışmalarda yirmiden fazla sahabe ile birlikte Halid bin Velid’in oğlu Süleyman’ın da şehit düştüğü bilgisi, onun adıyla tam da Diyarbakır’ın fetheldildiği yerde ama fetihten epey sonra yükselen Hz. Süleyman Camii’nin şehir için ne anlama geldiğini anlamamıza yardımcı olur. O halde caminin zaman içinde muteber bir ziyaretgâha dönüşme serüvenini izleyebilmek için önce inşa edildiğini görmeliyiz. Zaman tünelinde bu kez de Emevileri, Abbasileri, Hamdanileri, Mervanileri, Selçukluları ardımızda bırakıp Nisanoğulları ya da diğer adıyla İnaloğulları dönemine ulaşmamız gerekiyor. 1160 yılında Nisanoğlu Beyi Ebu’l- Kasım Ali tarafından inşa edilen camiye gösterilen özen, Osmanlı döneminde had safhaya çıkıyor. Sahabe türbeleri bu dönemde yapılıyor mesela, cami ek binalarla genişletiliyor ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından adına vakfiye düzenleniyor. 

Hz. Süleyman Camii’nin İçkale’deki bütün diğer yapılarla son derece uyumlu ve estetik biçimde bütünleşmiş olması gözü de gönlü de öyle okşar ki camiyi bir resim tablosu içindeki hoş bir desen gibi algılar ve o sadelikte başkaca bir süs aramazsınız. Bir cami ile bir kalenin içe içe geçmiş hikâyesini çerçeveleyen bu tarihî ve mistik tabloyu bir kez görür ve zihninizin mutena bir köşesinde ömrünüz oldukça saklarsınız.

Hz. Süleyman Camii, hemen her cami gibi farklı isimlerle de anılıyor; Nasiriyye, Meşhed Camii, Murtaza Paşa Camii ve Kale (Kal’a) Camii gibi… IV. Murad zamanında 1631- 1633 yılları arasında Diyarbakır’da valilik yapan Silahtar Murtaza Paşa, hem camiyi hem de şehitliği esaslı bir onarımdan geçirdiği için önem- li bir isim olsa da, mabedin halk nezdindeki kutsallığı ve bilinirliği Halid bin Velid’in Diyarbakır’ın fethi sırasında İçkale’de şehit düşen oğlu Süleyman’dan geliyor. Hz. Süleyman Camii’ni bugün İstanbul’daki Eyüp Sultan ya da Ankara’daki Hacı Bay- ram Veli gibi kutsal bir ziyaretgâha dönüştüren de zaten Süleyman’ın ve diğer sahabelerin buradaki şehitlikte medfun olmaları.

İçkale Camii’nin ilginç mimarîsi

İçkale’nin, Diyarbakır’ın ‘özü’ olduğunu, İslam’ın şehre bu kalenin kapılarından geçerek girdiğini ve fethin bir sembolü haline gelen Hz. Süleyman Camii’nin kutsal bir anlam yüklendiğini artık biliyoruz. O halde, günümüz Diyarbakır’ına dönelim ve cami, İçkale’de tam olarak nerededir, mimarisi nasıldır, hangi yapılarla kuşatılmıştır görelim. 

İçkale surlarının iki burcu arasında eğimli bir arazi üzerine inşa edilen Hz. Süleyman Camii’nin bu eğimden kaynaklanan kademeli mimari yapısı, klasik camilerde pek de hissetmediğimiz ‘çözülmesi gereken bir bilmece’ hissi verir ziyaretçisine. Sanki bir mabette değil de bir eski zaman konağında, hangi merdivenin nereye çıktığını, hangi kapının nereye açıldığını anlamaya çalışırken bulursunuz kendinizi. İnsana çocukluğun pürneşesini hatırlatan bu tür zihin oyunlarına kendinizi tama- mıyla kapatmadıysanız tabii. Eğer öyleyseniz, hem caminin, hem de İçkale’nin kuruluşundan bu yana sürekli dönüşen, gelişen, eklenen yeni yapılarıyla, genişleyen surları, açılan kapılarıyla kendini hiç kapatmayan iki yapı olduğunu fark edebilirsiniz. Kalenin dört kapısından biri olan Fetih Kapısı, fetihle birlikte açılmıştır mesela. Dicle’ye inen yol üzerindeki surlara bakıp “Burada bir Oğrun Kapı yapıla, nehre daha kolay ulaşıla” diyenler Mervaniler olmuştur. Saray ve Küpeli kapıları ise, Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle açılmış ve bu dönemde surlar genişletilerek İçkale’nin kapladığı alan iki katına çıkarılmıştır.

Kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen bir alanı kaplayan Hz. Süleyman Camii ise farklı dönemlerde, ama daha çok 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ilk çeyreğinde, eklenen yapılarla giderek genişleyerek ziyaretçilerin ihtiyaçlarını karşılayan bir topluluk halini almıştır. Sahabelerin türbelerinin bulunduğu şehitlik, caminin batısında bulunur, burada yaz aylarında namaz kılmaya elverişli bir namazgâh ve bir de çeşme vardır. Camiye iki kapıdan girilir ve avlunun kuzey duvarında bitişik nizam inşa edilmiş 12 çeşmeli revaklı bir şadırvan yer alır. Aslında sadece bu şadırvan bile başlıbaşına incelenmeyi hak edecek özelliklere sahip. Diyarbakır elbette antik çeşmeler ba- kımından oldukça zengin ancak ‘Hz. Süleyman Çeşmeleri’nin şehirde en bilinen çeşmeler olduğu söylenebilir.

Mekânın halk nezdindeki yüksek uhrevi değeri bu bilinirlikte önemli bir role sahip kuşkusuz. Şadırvanda abdest alırken, bu hem maddi hem manevi temizlik ritüeline Karacadağ’ın eşlik ettiğini hayal etmek için de geçerli nedenlerimiz var üstelik. Çeşmeler Karacadağ bazaltından yapılmıştır ve suyunun da şehre en yakın dağ olan Karacadağ’dan geldiği düşünülmektedir. Şehrin yerlileri ihtimal ki, sudaki bazalt tadını bilirler, Karacadağ’ı ve baştan başa bazalt taşından inşa edilmiş kadim şehirlerini bildikleri gibi… 

Hz. Süleyman Camii, oymaları, bezemeleriyle öne çıkan bir cami değil. Süslemelerin içeride mihrap nişi, tavandaki kalem işi ve duvarlardaki Osmanlı çinileriyle sınırlı kaldığı söylenebilir. Minareyi unutmamalı tabii. Kesme bazalt taştan yapılmış dört köşeli minare üzerindeki kitabelerde de dikkatli gözler için güzel detaylar gizlidir; rumi ve palmetlerin işlendiği kıvrık dallarla hareketlendirilmiş sülüs yazılar… Aslında Hz. Süleyman Camii’nin İçkale’deki bütün diğer yapılarla son derece uyumlu ve estetik biçimde bütünleşmiş olması gözü de gönlü de öyle okşar ki camiyi bir resim tablosu içindeki hoş bir desen gibi algılar ve o sadelikte başkaca bir süs aramazsınız. Bir cami ile bir kalenin içe içe geçmiş hikâyesini çerçeveleyen bu tarihî ve mistik tabloyu bir kez görür ve zihninizin mutena bir köşesinde ömrünüz oldukça saklarsınız.

 

                                                                                                                                                                                                                                Ülkü Özel

Please wait while flipbook is loading. For more related info, FAQs and issues please refer to DearFlip WordPress Flipbook Plugin Help documentation.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir