Eski Adliye Sarayı-4.Sayı

Yaklaşık dört bin yıl önce, Dicle nehrini yukarıdan seyreden toprakları kendilerine yurt olarak seçen Hurriler, şehrin geçmişi ve geleceğiyle bütün genetiğinin kodlandığı bir çekirdeği toprağa bıraktıklarını düşündüler mi acaba? Ve artlarından, birbirinin izini süre süre geçen milletler, devletler geleceğini… Elbette bilemezlerdi, onlar sadece bugün İçkale’de Amida Höyük olarak adlandırılan yerde küçük bir şehir kurmuş, kendilerini korumak için de etrafını surlarla çevirmişlerdi. İçkale’deki varlıkları bu bilgiyle sınırlı olan Hurriler’den sonrasını takip edelim.

 

Aynı bölgeye MÖ 9. yüzyılda Bit-Zamani Krallığı gelir ve burayı başkent yapar. Sonrasında şehir Roma ve Bizans’ın hükümranlığı altına girer. Bugün kalıntılarına ulaşılan Roma Sarayı, yine ilk yerleşim yerinde, Amida Höyük üzerinde yer alır. Şehrin İslam dönemine girmesinden sonra da Diyarbakır’da hüküm süren birçok devlet veya beylik, ülkeyi yine buradan, İçkale’den idare eder.

 

1200’lü yıllarda İçkale’yi esaslı bir onarımdan geçiren Artuklular da saraylarını Roma Sarayı’nın harabeleri üzerine yapar; daha sonra şehre hükümran olan İnaloğulları ve Mervaniler de devletlerini buradan yönetirler. Diyarbakır 1515 yılında Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından fethedilip, Osmanlı’nın en büyük “beylerbeyliği/eyaleti” olduktan sonra, yine eyaletin idare merkezi burası olur. Osmanlı valileri, 1700’lü yıllara kadar buradaki Artuklu Sarayı’nı kullanmaya devam ederler.

 

İçkale’de Osmanlı İzleri

 

İçkale’nin bugünkü asıl görünümü Osmanlı’nın son dönemlerine aittir. 19. yüzyılda, Tanzimat’la birlikte çıkarılan Teşkilat-ı Vilayet Nizamnamesi (1871), Osmanlı idari teşkilatına yeni düzenlemeler getirmiş, yönetim birimlerinde yapılan köklü değişikliklerle, Musul, Bağdat, Bosna, işkodra ve Diyarbekir gibi, eyaletler vilayete dönüştürülmüştür.

 

1871 Nizamnamesi’nin, Osmanlı siyasi tarihine getirdiği yenilikler oldukça önemlidir evet ama bunun yanı sıra, Osmanlı şehir dokusuna, mimarisine ve sosyal hayatına kattıkları da dikkate değer bir konudur. O dönemde devletin, başta İstanbul olmak üzere, ülkenin birçok vilayetinde inşa ettiği yeni yönetim ve kamu binaları, Osmanlı şehrine yeni bir hüviyet kazandırmıştır. İşte Diyarbekir vilayetinde bulunan İçkale’nin de bir yönetim merkezi olarak ele alınması ve hükümet konağı, adliye, postahane-telgrafhane, defterdarlık gibi kamu binalarının buraya konumlandırılması, yeni düzenin ortaya çıkardığı yeni ihtiyaçlara karşılık gelir.

Devletin Resmî Üslûbu: Neoklasizm

 

19. yüzyılda birbirinden farklı birçok vilayette yapılan bu kamu binalarının ortak özelliği, dönemin hüküm süren mimari akımı neoklasik tarzda inşa edilmiş olmalarıdır. Neoklasizm veya Empire üslubu, aynı yüzyılda Avrupa’da da oldukça moda bir üsluptu ve kendinden önce var olan Barok’un bütün abartılı görünüşüne inat, yapılara zamansız bir estetik ve sade bir görüntü veriyordu. İçkale’de bazalt taş malzeme kullanılarak inşa edilen kamu binaları, geleneksel taş işçiliğiyle batılı üslubun birleşiminin güzel bir örneğidir.

 

Gelelim Büyük Adliye Sarayı’na, o dönemde İçkale’de inşa edilen yapılardan biridir. 1891-1893 yıllarına tarihli olan bina, Sultan II. Abdülhamit döneminde ordu komutanı olan Ferik Cemil Paşa zamanında hizmete girmiştir. Dönemin ruhuna uygun olarak, oldukça sade bir cepheye sahip Adliye Sarayı’nın giriş kısmı nispeten daha canlıdır. Böylesi binaların cephe düzenlerinde ilk göze çarpan simetrik bir düzen, yalın bir estetik duygusu ve devletin ağırlığını hissettiren bir anıtsallıktır. Adliye Sarayı’nın da içeriye bolca aydınlık dolmasına imkân veren büyük pencereleri, girişin her iki yanında simetrik bir şekilde yer alır. Bodrum, zemin ve birinci kat olarak tasarlanan binanın çatı kısmında yer alan geniş saçak da, yapının anıtsallığını artırır.

 

Cumhuriyet’in ilanından sonra, sürekli göç alan ve yeni binalarla, mahallelerle genişleyerek Suriçi’nin dışına taşan şehirde İçkale bölgesi de zamanla idare merkezi hüviyetinden uzaklaşmıştır. İçinde barındırdığı 3. yüzyıldan 19. yüzyıla tarihlenen birçok yapısıyla birlikte, ara ara koruma projeleriyle gündeme geldiyse de bu projelerin çoğu uygulanamamıştır. Uzun yıllar bakımsız kalan bölge, nihayet 2005 yılında başlanıp, 2015’te bitirilen “İçkale Kültür ve Turizm Merkezi Projesi” restorasyonlarıyla, bir “Müze kompleksi” haline getirilmiştir.

 

Bu restorasyona kadar, Osmanlı dönemindeki işlevinden uzaklaşıp Jandarma Binası olarak kullanılan Adliye Sarayı da, İçkale’nin geçmişte üstlendiği idare merkezi rolüne uygun bir şekilde “Valilik Kabul Makamı” olarak yeniden işlevlendirilmiştir.

 

Bugün sizi buyur eden Artuklu Kemeri’nin altından İçkale’ye girmek, adeta bir zaman yolculuğuna çıkmak veya zamanın donup havada asılı kaldığını hissetmek gibi. Burada zamanın biriktirdiği hikayeleri, mekanın tarihi yazar ve her yapı Hurriler’den, Roma’dan, Artuklu’dan, İnaloğullarından ve Osmanlı’dan aldıklarıyla zamanı günümüze taşır. 

 

Nazlı Hilal ÖZEL

Please wait while flipbook is loading. For more related info, FAQs and issues please refer to DearFlip WordPress Flipbook Plugin Help documentation.

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir