Sanatın bugüne uzanan gelişim adımlarını izlemek için
Diyarbakır’ın binlerce yıl geriye giden kültürel birikimine ve
sanatsal zenginliklerine bir kez bakmak yeterlidir. Zamanın,
doğanın ve insanın acımasız tahribatına inatla direnen
tüm eserlerin üzerindeki her bir süsleme, belleğimize tarihî
geçmişin silinmeyen izlerini nakşeder.
Süsleme, mimarî yapılarda en önemli unsurlardan biridir ve neredeyse insanlık tarihiyle birlikte başlar. Çevresini güzelleştirip, estetik değer katma duygusu, insanoğlunu ahşap ve taşa şekil vermeye itmiştir tarih boyunca. Zamanın ve doğanın tahribatından korunarak günümüze kadar gelen her bir eser, tüm cazibesini üzerindeki süslemelerle insanlığa iletmeye devam eder.
Her yörenin süslemede kullandığı malzeme ve teknik farklıdır; bu da süslemenin çeşitliliğine ve özgünlüğüne kapı aralar. Diyarbakır’daki mimarî yapılardaki bezemeler taş süsleme, ahşap oyma ve çini olarak karşımıza çıksa da, en yoğun kullanılan süsleme malzemesi taştır. Bunda şehrin üzerine kurulduğu Karacadağ’ın etkisi büyüktür. Çünkü Karacadağ’ın lavlarının soğuyup katılaşmasıyla ortaya çıkan bazalt taş, Diyarbakır’da anıtsal yapıların ve evlerin yapımında en çok kullanılan malzeme olmuştur. Bazalt, şehrin temelinde, duvarında, avlusunda, yapıyı ayakta tutan her elemanda var iken; o sert dokusu işlendiğinde, aynı zamanda yapıyı nadide bir esere de dönüştürebilmektedir. İşlenmesi zor bir yapı taşı olması, mimaride muazzam bir sanatın ortaya çıkmasına engel olamamıştır.
Gözenekli ve gözeneksiz olarak ikiye ayrılan bazaltın, gözenekli olanı kolay işlenir ve genellikle döşemelerde kullanılır, bezemeli yüzeylerde kullanılamaz. Suyu tutma özelliği olduğu için, bu taşla inşa edilmiş avlular, eyvanlar ve odalar, sıcak yaz günlerinde doğal bir serinlik sunar insana. Daha sert ve sağlam olan gözeneksiz bazalt ise duvarlarda, sütunlarda, sütun başlıklarında, sövelerde, lentolarda, eşiklerde ve havuzlarda kendine yer bulur.
Bazı yapılarda süsleme malzemesi olarak bazalt ve kireç taşının birlikte kullanıldığını görürüz. Kireç taşı, Diyarbakır geleneksel yapılarında bazaltın mimarideki ağır etkisini azaltma amacıyla kullanılmıştır. Bazaltın yoğun kasvetli havasını kıran almaşık duvar sistemi, bir sıra bazalt bir sıra kalker taşının örülmesi ile oluşur ve bu sistem birçok yapıda karşımıza çıkar.
Taş Süsleme Teknikleri
Madeninden çıkarılıp, kısmen şekillenen taş önce yapıyı ayakta tutar, sonra türlü çeşitli teknikle işlenerek yapıya güzellik ve estetik katar. Taş süslemede en çok kullanılan teknik, oyma tekniğidir. Kimi yerlerde ajur (kafes oyma), kazıma, kakma ve boyama teknikleri de kullanılmıştır. Oyma tekniğiyle, yüzeye işlenecek motifler dışında kalan alanlar oyulur ve asıl kompozisyonun zeminden kabartma olarak ayrılması sağlanır. Diyarbakır Ulu Camii’nin doğu revaklarındaki kabartmalar buna en güzel örnektir. Buradaki düz yüzeyli kabartmaların oyulup, üzerine herhangi bir işlem yapılmadan ortaya çıkarılan rumi-palmet kompozisyonları izlemek mümkündür. Diyarbakır’daki tarihî yapıların taş süslemelerinde, geometrik desen kompozisyonu oluşturan şeritlerin yüzeylerinin, düz ve keskin hatlı olduklarını görürüz. Bu şeritlerin dış yüzeylerindeki tek ya da çift yivler, motifleri zenginleştirir.
Taş bazen de kafes oyma tekniği ile şekillenir. Bu teknikte taş levhaların yüzeyine işlenen kompozisyonlarda, motiflerin aralarındaki boşluklar oyularak tamamen çıkartılır. Diyarbakır Ulu Camii ve Behram Paşa Camii minberleri köşk örtüleri, merdiven korkulukları ve kapı taç bölümlerinde kafes oyma tekniğine rastlayabiliriz. Taş üzerindeki bezemeler, yapının hem kimliğini hem de karakterini oluşturur.
Yüzeyde kakma derinliği kadar oyulan yuvalara farklı renkte taş parçalarının kakılmasıyla oluşturulan, taş üzerine kakma tekniği de birçok yapıda görülmektedir. Oyulan her bir taş, kakılan her bir süsleme ileri bir zevkin ürünü, çağlar aşan bir dünya görüşünün en güzel yansımasıdır.
Sarı Saltuk Türbesi ve Parlı Camii üzerindeki ma’kıli panolar da kakma tekniğinin kullanıldığı bir alandır. Ma’kıli panolarda kalker ve bazalttan kesilen parçalarla oluşturulan harfler kontrast görünüm verir ki bu da yapıyı tekdüzelikten kurtaran bir ahenktir.
Süslemede “Cas” Harcı
Bazalt, sert, sağlam ve doğal olaylara karşı dayanıklı bir taştır. Ancak siyaha çalan kurşuni rengi yapılara ağır ve kasvetli bir görüntü verir. Bu ağırlığı hafifletmek ve duvarlara daha estetik bir görünüm kazandırmak için, tarihî yapıların dış cephe duvarlarına, “Cas” adı verilen bir harçla süslemeler yapılmıştır. Kireç kaymağı ve yumurta akından hazırlanan bu harçla kabartmalı, beyaz renkte, geometrik desenli süslemeler elde edilebilir. Cemil Paşa Konağı, Esma Ocak Evi veya Cahit Sıtkı Tarancı Evi gibi geleneksel Diyarbakır evlerinde de kullanılan bu teknikle duvar yüzeylerinde, odaların kapı ve pencere kemerlerinde ve saçakların altında geometrik veya bitkisel motifler yapılmıştır. Taş üzerine yapılan cas sıvalı zarif süslemeler, bazalt taşın cepheye verdiği monotonluğu giderir ve mekâna rahatlatıcı ve ferah bir hava verir.
Camilerdeki Görsel Şölen
Camilerdeki taş süsleme, yapının işlevsel ve simgesel özelliklerini ön plana çıkarma amacı taşır. Dış mekânda genellikle giriş cepheleri ve minareler üzerinde yoğunlaşan süslemeler; iç mekânda ise mihrap, minber, vaiz kürsüsü ve bazı duvarlarda ağırlık kazanır. İslam süsleme sanatında sıklıkla kullanılan geometrik ve bitkisel motiflerin stilize edilmesiyle oluşturulan kompozisyonlar, süslemenin karakterini oluşturur.
Diyarbakır Ulu Camii, taş süsleme çeşitliliği ve işçiliğinin en fazla olduğu muazzam eserlerden biridir. Avlunun doğu giriş kapısı üzerinde simetrik olarak yer alan aslan-boğa kabartmaları, gücü, galibiyeti ve mücadeleyi simgeler. Aslan figürü neredeyse şehirdeki tüm anıtsal yapılarda karşımıza çıkar. Caminin avlu cephesinin üst kısmında, yapıyı zemine paralel, boydan boya saran taş kabartma kitabe, taş süsleme sanatının en güzellerindendir. Kalker üzerine kûfî hatla yazılan kitabede dikey harfler birbiriyle örülerek rumîlerle sonuçlanır. Harflerin arasındaki boşluklar rumî ve palmetlerle zenginleştirilmiş girift kıvrık dallarla dolgulanmıştır. Caminin kuzey tarafında camiye bitişik duran Mesudiye Medresesi boyunca devam eden avlu revaklarının sütun başlıkları, akantus yaprakları ile muhteşem taş oyma sanatını sergiler. Bazı camilerin minber ve mihraplarında yer alan zengin taş süslemenin üzerinde, boyama tekniği de göze çarpar. Bu boyamaların yapıların orijinal dönemlerine ait olup olmadığı tam olarak bilinmiyor ancak uygulamadaki başarılı işçilik, boyamanın asıl yapım döneminde yapıldığı fikrini güçlendirmektedir. Behram Paşa, Fatih Paşa ve Parlı Camii’ndeki taş üzerindeki boyamalar buna en güzel örnektir.
Han Duvarları, Sur Bedenleri
Taş, Diyarbakır’da her şeydir. Yolu Diyar-ı Bekir’den geçen yolculara mesken olan hanların duvarlarında güveni hissettiren de taştır; şehri kalkan gibi koruyan kale duvarları da. Bezemesi olan da olmayan da geçmişin izlerini aynı derinlikte hissettirir bize.
Hasan Paşa Hanı ve Deliller Hanı’nda, siyah bazalt ve sarı kalker üzerine oyma tekniği kullanılarak yapılan taş süslemeler, daha çok giriş cephelerinde yoğun olarak görülür. Bu cephelerde genel olarak üstte mukarnas dizileri ile son bulan nişler vardır. Niş kenarlarına oyma tekniği ile gömme sütunçeler yerleştirilmiştir. Hanların giriş cephesindeki pencerelerinin üstündeki basık kemerler iki renkli taşlarla geçmeli olarak düzenlenmiştir.
Diyarbakır’ın görkemli kale surları da benzer süsleme teknikleri ile zenginleştirilmiştir. Surlarda yaygın olarak taş süsleme bazalt malzemeden yapılırken, bazı yerlerde kalker taşının oyma, kabartma, sgrafitto ve eğri kesim teknikleri ile oluşturulduğu da görülmektedir.
Sonuç olarak, sanatın bugüne uzanan gelişim adımlarını izlemek için Diyarbakır’ın binlerce yıl geriye giden kültürel birikimine ve sanatsal zenginliklerine bir kez bakmak yeterlidir. Zamanın, doğanın ve insanın acımasız tahribatına inatla direnen tüm eserlerin üzerindeki her bir süsleme, belleğimize tarihî geçmişin silinmeyen izlerini nakşeder. Diyarbakır’da malzeme kaynaklı zor şartlara rağmen, taş ustalarının istikrarlı çalışmaları sayesinde büyüleyici eserler ortaya konmuştur. Yerli ustaların taşı işlemeye karşı yatkınlıkları ve taşın belli üretim koşulları gerektirmemesi, uzun yıllar ayakta kalabilecek eserlerin inşa edilmesine ve bu eserlerle birlikte muhteşem taş süsleme örneklerinin de günümüze ulaşmasına imkân sağlamıştır.
Anıl İnal
Yüksek Mimar
Please wait while flipbook is loading. For more related info, FAQs and issues please refer to DearFlip WordPress Flipbook Plugin Help documentation.
1 yorum
Harika bir anlatım, emeği geçenlere teşekkürler