Diyarbakır’a Adanmış Bir Hayat Selahattin Yazıcıoğlu-Ülkü Özel

Prof. Dr. Selahattin Yazıcıoğlu’nu Diyarbakırlılar ‘doktor amca’ olarak hatırlar; yolu Dicle Üniversitesi’nden geçenler ise, kampüse bir milyon ağaç diktiren rektör olarak tanırlar onu. Çermik ve çevresinde görülen akciğer zarı kireçlenmesinin evlerde sıva ve badana işlerinde kullanılan beyaz topraktan (asbest) kaynaklandığını tespit eden araştırmasıyla yurtdışında da şöhret kazanan Yazıcıoğlu ömrünü memleketi Diyarbakır’a adamış bir hekimdi.

Diyarbakır’ın yetiştirdiği efsanevi doktorlardan biridir Selahattin Yazıcıoğlu. Onun hayatı, yalnızca ‘Nasıl iyi doktor olunur?” değil, ‘Nasıl iyi insan olunur?” sorusunun da cevabı gibidir. Mesleki ve gündelik yaşamıyla ilgili detaylar gıpta edilmeyecek gibi değildir; hastalarına duyduğu merhamet, gösterdiği özen, ailesiyle kurduğu sağlıklı ilişki, çok yönlü ve renkli kişiliği, ilgi alanlarının zenginliği, kendisini memleketinin hizmetine adayışı… Onun yaşamının satır araları, hayatımıza yön verebilecek, karışık zihinlerimizi durultacak onlarca nasihatle dolu gibidir, yalnızca gençler için değil, olgunluk çağında olup şevkini ve merakını kaybetmişler için de…

 

Bir Diyarbakır hanımefendisi tarafından büyütülmek

Selahattin Yazıcıoğlu, 14 nisan 1921 yılında Diyarbakır’ın İskenderpaşa Mahallesi Küçe Çıkmazı’ndaki geleneksel bir Diyarbakır evinde, şehrin köklü ailelerinden birinin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldi. Diyarbakır İstinaf Mahkemesi Baş Katibi olan babası Katipzâde Mustafa Şevki Efendi, o daha bir yaşındayken ölünce, annesi Sabuncuzâde Mahide Hanım çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek için kolları sıvadı. Mahide Hanım, ileri görüşlü, otoriter bir Diyarbakır hanımefendisiydi. Merkeze bağlı Harbecin (Tanışık) köyündeki bir kısım araziyi sattı ve elde ettiği geliri, çocuklarına müreffeh bir hayat sunabilmek ve iyi bir eğitim alabilmelerini sağlamak için kullandı. Yaşadığı şehirde halen saygıyla ve minnetle anılan Dr. Selahattin Yazıcıoğlu’nun başarısının görünmez mimarı, basiretli ve ferasetli annesi Mahide Hanım’dır kuşkusuz. Liseyi Diyarbakır’da Ziya Gökalp Lisesi’nde bitiren ve ailesine maddi katkı sağlamak için yüksekokul okumak yerine Diyarbakır Valiliği’nde memur olarak çalışmaya başlayan Selahattin’i, bu kararından vazgeçiren de yine annesi olmuştur nitekim. Onun arzusu, oğlunun tıp eğitimi alması ve iyi bir hekim olmasıdır. Bu yüzden köyde kalan son arazileri de satarak Selahattin’i İstanbul Tıp Fakültesi’ne gönderir. Altı yıl boyunca İstanbul’da ‘Leylî Tıp Talebe Yurdu’nda kalan Selahattin, 1945 yılında fakülteyi birincilikle bitirir ve ona onlarca ödül ama daha önemlisi Diyarbakır halkının sevgisini kazandıracak mesleğine ilk adımı atar.

 

‘Çermik’le gelen şöhret

Selahattin Yazıcıoğlu’nun ilk çalışma yeri Eğil Sıtma Savaş Tabibliği’dir. Bir yıl sonra 1946’da Diyarbakır Belediyesi Baş Tabibi olur. Mesleki hayatı boyunca Afyon, Malatya, Adana ve İzmir’de doktorluk yaptığı yıllar dışında kendisini memleketine adamış bir doktordur Yazıcıoğlu. Maddi ve manevi desteğini ondan hiç esirgemeyen annesi Mahide Hanım’ı ve iki kız kardeşini de gittiği her yere götürür. Mutlu bir evlilik süreceği hayat arkadaşıylada İzmir’de ihtisas yaparken tanışır. Fatma Ayla Hanım, 1945 yılında Diyarbakır’dan İzmir’e gelerek yerleşen Kimyager Kadızâde Mehmet Vefik Büyükpamukçu’nun kızıdır. 1956 yılında evlenirler ve aynı yıl Diyarbakır’a dönerler. Selahattin Yazıcıoğlu, Diyarbakır Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nde uzman hekim olarak çalışmaya başlar ve 1962 yılında hastanenin başhekimi olur. Bu yıllar, memleketinin gerçekleriyle yüzleştiği yıllardır. Diyarbakır’daki öğretmen yetersizliğine kayıtsız kalamaz ve 1963 yılında hastanedeki görevinin yanısıra Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’nde biyoloji öğretmeni olarak çalışır. Sıtmayla savaş ülke genelinde sürerken Selahattin Yazıcıoğlu, memleketinde akreple ve tüberkülozla da savaşarak kayda değer bir başarı gösterir. Ancak denilebilir ki onun Diyarbakır için yaptığı en büyük hizmet, 1972 yılında Çermik ilçesi ve çevresinde duvarlarda sıva ve badana yapımında kullanılan ve köylülerce ‘aksıvak’ adı ile bilinen asbest içerikli toprağın akciğer kanseri yaptığını tespit etmesidir. Bu araştırmasıyla 1974 yılında doçentlik unvanı alır ve buluşu, 1976 yılında ABD’de ‘Chest’ dergisinde yayımlanır. Yazıcıoğlu, dünyada ilk kez çevresel asbest kavramını ortaya çıkarmış ve asbestin sebep olduğu hastalık dünya tıp literatürüne ‘Çermik Hastalığı’ olarak geçmiştir. Bu araştırma ona 1982 yılında Sedat Simavi Vakfı Sağlık Bilimleri birincilik ödülü olan altın heykeli kazandırır. Başarısı, ülke sınırlarını aşmış, birçok ülkeden tebrik ve övgü mesajlarının yanısıra kürsü başkanlığı teklifi de almıştır ancak o; “Bu topraklarda doğdum, bu topraklarda hizmet edip bu topraklarda öleceğim” der ve çalışmalarına, kuruluşunda yer aldığı Dicle Üniversitesi’nde devam etme kararı alır. 1979 yılında profesörlük unvanı alan ve 1980 yılında Dicle Üniversitesi Rektörü olan Yazıcıoğlu’nun bu üniversiteye katkıları şehirde bugün bile minnetle anılır. Rektör seçildikten sonra ilk iş olarak, otuz bin dönüm araziyi kamulaştırıp üniversite vakfına kazandırır. Yeni fakültelerin açılmasına onay verir ve üniversite kampüsüne büyük bir gölet yaptırarak, bir milyon ağaç diktirir.

 

Nasıl bir hekim, nasıl bir insandı?

Başhekimliğini ve rektörlüğünü yaptığı ve büyük emek harcadığı Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 1 Nisan 2002 tarihinde beyin kanaması nedeniyle hayata gözlerini yuman

 

Onun Diyarbakır için yaptığı en büyük hizmet, 1972 yılında Çermik ilçesi ve çevresinde duvarlarda sıva ve badana yapımında kullanılan ve köylülerce ‘aksıvak’ adı ile bilinen asbest içerikli toprağın akciğer kanseri yaptığını tespit etmesidir. Bu araştırmasıyla 1974 yılında doçentlik unvanı alır ve buluşu, 1976 yılında ABD’de ‘Chest’ dergisinde yayımlanır.

Selahattin Yazıcıoğlu, nasıl bir hekim, nasıl bir aile babası ve nasıl bir insandı?

 

Öncelikle, mütevazı bir hayat tarzına sahipti. Hastanede rektör olduğu yıllarda bile makam aracını çok az kullanır, işle ev arasında yürümeyi ve halkın içinde olmayı tercih ederdi. Evinin ve ailesinin tüm ihtiyaçlarını kendisi karşılar, alışverişe çocuklarıyla çıkar, esnafla tanışıp sohbet ederdi. Eğitimi, askeriliği ve mecburi hizmeti dışındaki tüm ömrünü şehrine ve hemşerilerine adayan Selahattin Yazıcıoğlu, yaşamı boyunca aksatmadan her sabah saat sekizde mutlaka işinin başında olur, haftasonları ve gece muhtelif saatlerde hastaneye giderek denetim yapar, hastaları kontrol eder ve onların sıkıntılarını dinlerdi. Mesai saatleri dışında durumu acil hastalar olduğunda evlerine gider ve ilk kontrolü ve tedaviyi evde yapardı. Bu yüzden olsa gerek, o bütün şehrin ‘doktor amcası’ idi.

 

Neşeli ve ilgili bir aile babası

Babasını henüz bir yaşındayken kaybeden Selahattin Yazıcıoğlu, zor geçen çocukluk yıllarının sancısını iyi bildiğinden beş erkek ve iki kız evladının en iyi eğitimi almaları için gereken her türlü desteği verdi. Sonuç mükemmeldi; dört çocuğu doktor, bir çocuğu mimar, bir çocuğu eczacı ve bir çocuğu da tüccar oldu. Akşamları ve hafta sonlarını ailesi ile ve çocuklarıyla geçirir, acil hasta olmadığı müddetçe bu vakitlerde evinden çıkmazdı. Her pazar günü kolları sıvayıp gözleme yapması da oğlu Rıza Yazıcıoğlu’nun hatırladığı tatlı çocukluk anılarından biri. İşiyle evi, mesleki hayatıyla özel hayatı arasında kurduğu denge, disiplinli olduğu kadar eğlenmeyi sevmesi ve çalışmayı olduğu kadar dinlenmeyi bilmesi onun hayatından çıkaracağımız faydalı dersler arasında. Her sabah erkenden uyanıp mesaiden önce bahçedeki çiçekleri ve ağaçları sular, onlarla bir çocuk gibi ilgilenir, hastaneden ayrıldıktan sonra muhakkak ablalarını ziyaret eder ve evine öyle dönerdi. Yüzmeyi ve seyahat etmeyi severdi. Asla vazgeçemediği ve her hafta buluştuğu arkadaşları ve dostları vardı. Bütün bunların yanı sıra farklı konulara ilgi duyan, renkli bir kişilikti. Diyarbakır Verem Savaşı Derneği, Diyarbakır Türk Kültür Derneği, Diyarbakır Halkevi Derneği kurucu üyesi ve Yönetim Kurulu Başkanıydı. Diyarbakır Ziya Gökalp Üniversitesi’ni Gerçekleştirme ve Yaşatma Derneği kurucu üyesi ve Yönetim Kurulu İkinci Başkanı, Çocuk Esirgeme Kurumu Başkanı, Diyarbakır’ı Tanıtma ve Turizm Derneği Yönetim Kurulu üyesiydi. Ziya Gökalp Derneği Diyarbakır Araştırma Merkezi Başkanı olarak yıllarca sosyal, kültürel ve sağlık hizmetlerinde bulunan Prof. Dr. Selahattin Yazıcıoğlu’nun aziz hatırası, Diyarbakırlıların gönlünde bugün de yaşamaya devam ediyor.

 

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir