Diyarbakır ovasında Assur egemenliği

Kuzey Mezopotamya’yı yaklaşık 1400 yıl boyunca yöneten Assur krallarının, Mardin-Midyat Eşiğini (Kaššiari Dağları) geçip Diyarbakır ovasını fethetmek için tek bir sebepleri vardı: Maden, kayaç ve ağaç gibi hammadde ihtiyaçlarını karşıladıkları Toros Dağlarına ulaşmak. Diyarbakır Ovası, yağmura dayalı tarım uygulamalarının yürütülebileceği, bol yağış alan kuşakta bulunan geniş, verimli tarım alanlarından dolayı da Assur krallarının ilgi alanında olmuştu her zaman.

 

Orta Assur kralları, MÖ 13. yüzyılda yazdırdıkları çivi yazılı belgelerde sekiz Uruatri kralı ve 43, 23 ve 60 Nairi kralı ile savaştıklarını anlatırlar. Bu belgeler aynı zamanda bölgede kabilelerden oluşan bir toplumun varlığına işaret eder. En güçlü Assur krallarından I. Tukulti-Ninurta ve halefleri, fethettikleri bölgelerden getirdikleri sürgünleri buraya yerleştirmiş, onlara işlemeleri için tarlalar vererek, bir tarım sistemi kurmuşlardı. Dicle kıyısında yer alan Giricano’da ele geçen ve Tušhi (Ziyarettepe) kentinde yaşayan Kidin Sin’in oğlu Ahuni’ye ait çivi yazılı tabletlerde, bu toprakların adı dunnu çiftliği olarak geçer. Yine aynı tabletler, kralın tahsis ettiği 900 hektarlık pūrum tarlalarını işleten Uzibi’nin adını verir bize. Bu çiftlikler, krala ürün ve asker temin etme karşılığında tahsis edilen tarım alanlarını yönetirdi.

 

MÖ 12. yüzyıl Assur topraklarında Orta Assur kralı I. Tiglat Pileser’in hüküm sürdüğü yüzyıldır. I. Tiglat, Toros Dağlarına kadar uzanan bölgeyi fetheder ve Assur kontrolünü genişletir. Dicle Nehrinin kaynaklarından birini oluşturan Bırkleyn Çayının içinden çıktığı mağaralara işlettiği yazıtlı kabartması, onun zamanından günümüze kalan önemli bir tarih tanığıdır.

 

MÖ 11. yüzyılda dünya genelinde bir iklim değişikliği yaşanmış, Asya, Avrupa ve Afrika’da yaşayan topluluklar daha ılıman yerlere göç etmek zorunda kalmışlardır. Arabistan yarımadasında yaşayan Arami kabileleri de kuraklaşan iklimden etkilenerek Mezopotamya’nın ılıman bölgelerine göç etmeye başlamışlardır. Diyarbakır Havzasında, Murattaşı (Pornak) civarında olduğu kabul edilen Sināmu (Sinābu) ülkesine Ahlamu, Diyarbakır çevresine de Bit-Zamani Arami kabileleri yerleşir. Kuraklaşma ve Arami göçleri karşısında bölgede tutunamayan Orta Assur kralı Assur-bel-kala, Yukarı Dicle havzasından çekilmek zorunda kalınca, Giricano’daki dunnu çiftliği terk edilir. Bīt Zamāni Aramileri Sināmu kenti ile bugünkü Üçtepe (Kurh) olduğu kabul edilen Tīdu kentini ele geçirir. Göçer topluluklar Dicle vadisinde Ziyarettepe, Kavuşan Höyük, Salat Tepe, Hirbemerdon, Üçtepe, Hakemi Use ve Kenan Tepe kazılarında açığa çıkan zayıf mimarili barınaklar ile tabanlarında ocaklarbulunan çukur barınaklarda kışlarlar.

 

MÖ 10. yüzyılın sonlarına doğru tarih sahnesine çıkan Yeni Assur kralı II. Assur-dan Diyarbakır Ovasını, II. Tukulti-Ninurta da Bit-Zamani krallığını ele geçirir. Tarihî belgelerde Bit-Zamani kralları Ammeba-ili ve kardeşi İlani’nin krallık kenti olarak Amid (Diyarbakır) adı geçer.

 

II. Assurnasirpal, Üçtepe’de (Kurh) bulunan muhteşem steline göre, MÖ 9. yüzyılın ikinci çeyreğinde Nairi, Bit-Zamani, Šubria, Nirdūn ve Urūmu ülkeleriyle savaşmış, bölgede yeni yerleşimler kurmuş, açlık nedeniyle bölgenin kuzey kesimlerindeki Šubria ülkesine giden halkı Tušhan’a yerleştirmiştir. Oğlu III. Salmanasar’ın Nairi ülkesine düzenlediği seferler ve Toros Dağlarına kadar uzanan bölgeyi fethedişi de Kurh steli ve Bırkleyn Mağaralarındaki kabartmalı yazıtlarda anlatılır bize.

 

MÖ 8. yüzyıl sonlarında Assur kralı II. Sargon Šubria ülkesi kralı Hu-Teşup’un, Asarhaddon da İnip-Teşup’un adlarını zikretmiştir. Assur çivi yazılı tabletlerinde Bit-Zamani eyalet valileri Ninurta Kisbi-usur, Bur-ramman, Marduk-işmeani, Aplaia, Tab-bel ve Marduk-bela-usur’un isimleri geçer. II. Sargon zamanında Bit-Zamani eyalet valisi Liphur-bel’dir. Liphur-bel, imparatora yazdığı bir mektupta surlu bir kentten (Amida) ve bu kentin dışına yaptırdığı büyük bir saraydan bahseder. Bir de bu sarayı kabartma taş levhalarla donattığından… Bu kent ve saray, büyük ihtimalle modern Diyarbakır kenti altında kalmış olmalıdır.

Assur ülkesinden arta kalanlar Diyarbakır’ın batısında, Ergani çayı kenarında, daha geç döneme tarihlenen iki Yeni Assur kabartması vardır. MÖ 8. yüzyıl ortalarına ait Gisgis (Kesentaş) kabartmasında, ay tanrısı Sîn ve III. Tiglat Pileser’in valisi Dur-Assur tasvir edilmiştir. MÖ 8.-7. yüzyılda Eğil kalesi kayalıklarına işlenmiş olan hava tanrısı Adad kabartması da Yeni Assur krallarının bölgenin tamamına egemen olduklarının göstergesidir.

 

Dicle vadisinde Ziyarettepe ve Kavuşan Höyük’te, Diyarbakır-Mardin yolu kenarında yer alan Zerzevan kalesinde ele geçen Yeni Assur çizgisel stilinde kazınmış silindir mühür, MÖ 9.-8. yüzyıllarda bölgeyi yöneten Assurlu yöneticilere ait olmalıdır. Çivi yazılı tabletlerde II. Assurnasirpal’in, bölgeye MÖ 882 yılında yaptığı seferinde Kaššiari Dağlarını (Mardin-Midyat Eşiği) geçtikten sonra Tela ve Kinabu kalelerini fethettiği anlatılmış, bu kalelerin Mardin-Midyat Eşiği ile Üçtepe arasında Nirbu ülkesinde yer alabileceği önerilmiştir.

 

Ziyarettepe’de yapılan kazılarda, zengin ve yönetici sınıftan kişilerin yaşadığı saraylar bulunan görkemli bir tepe yerleşimi ile yöneticilerin ve halkın yaşadığı aşağı kent açığa çıkarılmıştır. Burada ele geçen 21 adet çivi yazılı tablet bize, MÖ 620-610 yıllarında tahılların çeşitli kırsal yerleşim birimlerinden ve farklı kişilerden elde edildiğini anlatır. Bu tabletlerden, sivil ve askerî hizmet karşılığında tahsis edilen toprakların işletilme sisteminin Assurlu memurlar tarafından kontrol edilip kayıt altına alındığını öğreniriz. Kentin Habur Kapısı’nda belirlenen arpa ve buğday taneleri ile hayvan kemikleri, saman kalıntıları ve gübre yığıntıları, hayvan sürülerinin bu kapıdan çıkıp, yayla mevsiminden sonra buraya döndüğünü, Assurlu yöneticilerin bazı arazileri çiftçilere otlak olarak tahsis ettiğini gösterir.

 

Assur İmparatorluğunun en stratejik politikalarından birisi, fethedilen topraklar arasında nüfus değişimleri yaparak isyanları önlemek ve imparatorluğun tarımsal alt yapısını ilerletmek için işgücü sağlamaktı. Bu bağlamda MÖ 850-600 yılları arasında Yukarı Dicle havzasına sürgünler yerleştirilerek devlete bağlı kapru çiftliklerinin kurulduğunu görürüz. Bu çiftliklerde, boyutları 35 ile 3000 ha (350-30.000 dönüm) arasında değişen tarlalar işlenmiştir. III. Tiglat-Pileser döneminde toplu nüfus aktarımları sistematik olarak uygulanmış, yerli halkın yaşadığı köyler hayvancılıktan tarımsal üretime yöneltilmiştir. II. Sargon zamanında da büyük şehirlerin çevresine meyve bahçeleri kurulmuştur.

 

Dicle vadisine kurulmuş Kavuşan Höyük, Hakemi Use, Boztepe ve Gre Abdurrahman, Assur krallarının zorunlu iskâna tabi tuttukları tarım işçileri için kurulmuş, basit kerpiç konutların bulunduğu küçük yerleşimlerdi ve ortalama 360 ha (3600 dönüm) tarım alanı işleyebileceklerdi. Salat Tepe, Müslümantepe, Giricano, Ziyarettepe ve Hirbemerdon’da açığa çıkan çukur barınaklarda göçer grupların konakladığını, böylece tarımcı-yerleşik veya hayvancı-göçer besin ekonomisi yürüten toplulukların, aynı coğrafyada eşzamanlı olarak varlıklarını sürdürdüklerini biliyoruz.

 

Arkeolojik kalıntılar ve çivi yazılı kaynaklar, Akkad hâkimiyetinden itibaren Kuzey Mezopotamya krallıklarının Yukarı Dicle havzasını tarım alanı olarak kullandığını gösterir. Bölgenin kuzey ve doğu sınırlarını, geçilmesi güç yüksek dağ sıraları kaplamasına karşın, güneyden ve batıdan iletişim yolları daha kolaydır. Diyarbakır Ovası’nın bu konumu, Orta ve Yeni Assur krallarının Toros dağlarına kadar uzanan bu verimli topraklarda hâkimiyet kurmalarını kolaylaştırmıştır. Yukarı Zap Nehrinin Dicle’ye kavuştuğu bölge Assur ülkesidir ve buradan başlayan kervan yolu Mardin-Midyat Eşiği’nin güneyindeki büyük kentlerden geçerek Akdeniz limanlarına ulaşır. Assur kralları, ana kervan yolunun geçmediği Yukarı Dicle havzasının 700 000 hektarlık dip suyu yüksek tarım alanını, kurdukları tarım çiftlikleriyle besin elde etmede kullanmışlar. Assurluların ülkelerine verdikleri önem, kurdukları eyalet kentlerine ve kaya kabartmalarına gösterdikleri özene yansımıştır.

A. Tuba Ökse

, Prof. Dr., Kocaeli Üniversitesi, arkeoloji bölümü

Please wait while flipbook is loading. For more related info, FAQs and issues please refer to DearFlip WordPress Flipbook Plugin Help documentation.

Array
50% LikesVS
50% Dislikes
Bu yazıyı paylaş
Facebook
Twitter
WhatsApp
Email

Sizin Gözünüzden Diyarbakır

Bu kısımda sizin de görselinizin bulunmasını isterseniz fotograf@diyarbakirdergisi.com mail adresinize fotoğrafınızı gönderebilirsiniz.