Diyarbakır musıkî kültürü, birçok musıkî çeşidini altına alan
geniş bir şemsiye gibidir. Bu şemsiye altında makam ve
tasavvuf musıkîsinde ve halk müziğinde birçok kıymetli
sanatçı yetişmiş; bu sanatçılardan bazıları, musıkî kültürünün
yaşatılması ve daha ileri seviyeye götürülmesine katkı
sağlamak amacıyla bazı müzikal planlamalar yapmışlardır.
Nihayetinde “Şark Bülbülü” Celal Güzelses öncülüğünde
kurulan Diyarbakır Halkevi ve Halk Musıkî Cemiyeti, bu konuda
çok değerli çalışmalar yapılan yerlerden biri olmuştur.
Diyarbakır musıkîsi, hem tarihî geçmişi ve müzikal hususiyetleriyle, hem de genel müziğimize yaptığı etkiyle oldukça istisnai bir yere sahiptir. Binlerce yıllık bir geçmişten beslenen köklü bir müzik kültürüne sahip Diyarbakır, Selçuklu, Artuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı döneminde bestelenen ve icra edilen eserlerle, musıkî alanında mümbit bir yer olmuş; saray musıkîsinin yanı sıra, tasavvuf ve halk musıkîsinde de her zaman adından söz ettirmiştir. Diyarbakır musıkî kültürü, birçok musıkî çeşidini altına alan geniş bir şemsiye gibidir. Bu şemsiye altında makam ve tasavvuf musıkîsinde ve halk müziğinde birçok kıymetli sanatçı yetişmiş; bu sanatçılardan bazıları, musıkî kültürünün yaşatılması ve daha ileri seviyeye götürülmesine katkı sağlamak amacıyla bazı müzikal planlamalar yapmışlardır. Nihayetinde ‘’Şark Bülbülü” Celal Güzelses öncülüğünde kurulan Diyarbakır Halkevi ve Halk Musıkî Cemiyeti, bu konuda çok değerli çalışmalar yapılan yerlerden biri olmuştur.
Halkevi Musıkî Şubesi 1932 yılında temeli atılan Diyarbakır Halkevi, görkemli bir açılış töreni ile 1934 yılında faaliyete başlamıştır. Müzik, tiyatro, halk oyunları ve kütüphane gibi birçok dalda etkinlikler düzenlenen Halkevi’nin Celal Güzelses şefliğinde yürütülen musıkî şubesi, çok sayıda konsere imza atmış; bu konserlerde hem Türk Sanat Müziği hem de Türk Halk Müziği eserleri icra edilmiştir. Diyarbakır musıkîsini esasen bir bütün olarak düşünecek olursak, form açısından THM ve TSM’den oluştuğu ve zengin bir repertuvara sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Halkevi’nde kurulan müzik şubesini Celal Güzelses’in kendi anlatımından dinleyelim: “Müzik öğretmenlerimizden notist Edip Gülmeriç ve aynı zamanda kütüphane müdürü olan Tevfik Erkal hocamızla birlikte mahalli sanatkârlarımız ve genç öğrencilerimizle halk konserleri veriyor, çalgı ve ses dersleri ile yeni gençler yetiştiriyorduk. Halkevi’nin müzik faaliyetlerine; Eyüp, Garabet, Hüseyin, Berber Hasan, Berber Sait, Hasta Sait ve pek çok Diyarbakırlı genç iştirak ediyordu. Diyarbakır Halkevi’nde yetiştirdiğimiz gençlerle, gençlik yıllarımızda bizden evvelkilerden devraldığımız bir asırlık kültürü yaşatmaya çalışıyorduk.’’
Bu bilgiler doğrultusunda Halkevi’ndeki müzik şubesinin yürüttüğü müzik çalışmalarının, belirli bir özveri ve disiplin içerisinde ayrıca usta-çırak ilişkisi içinde olduğunu görebiliriz. Halkevi’nin vereceği konserlerde icra edilecek eserler önce seçilir, sonra belirli bir ahenge göre, makam ve usûl sıralaması yapılırdı.
Şevket Beysanoğlu, Diyarbakır musıkîsinde kullanılan makamlarla ilgili: “1900’lü yıllardan 1970’li yıllara kadar musıkî ekipleri, eserleri bazı makam sırasına göre icra ederlerdi. Bu sıralama; Diyarbakır Divan Peşrevi, Divan, Muhalif, Kürdi, Maya, Hoyrat, Beşiri, Şirvani ve Kesik şeklindedir. Özellikle Kürdi makamında sanat musıkîsi eserleri icra ettikten sonra diğer makamlar ile mahalli türkü, divan ve uzun havaları icra ederlerdi.” der.
Halkevi’nin repertuarında bulunan ve sıklıkla icra edilen eserlerden bazılarını sayacak olursak, Çay İçinde Kum Çeker, Çay Önünde Hüllem Var, Kına Koydum Siniye, Havşa Serdim Kilimi, Hatun Kastal Akmaz, Gelin Kınası, Sofrada Bugün Bulgur Pilavı, Gazi Köşkünün Açmış Gülleri, Kurban Olam Ben O Kaşı Karaya, Şu Giden Nerelidir gibi eserler önemli bir yer tutar.
Halkevi müzik şubesi, zengin bir enstrüman çeşitliliğine de sahipti. Eserlerin icrasında kullanılan sazlardan biri, özellikle ilk dönemlerde kullanılan ‘çığırtma’dır. Çığırtma, kartalın kanat kemiğinden yapılan, altısı üstte, biri altta olmak üzere yedi delikli bir tür kavaldır. Daha sonraları yaygın olarak ud, kaval, zilli maşa, darbuka, tef, cümbüş ve klarnet gibi enstrümanlar da kullanılmıştır. Bando muallimi Edip Bey tarafından yürütülen Halkevi bando şubesinde de trompet, saksafon, fluegelhorn ve bariton gibi çeşitli çalgılar kullanılıyordu.
Bir Musıkî Âşığı Celal Güzelses
Diyarbakır’da musıkî deyince belki de akla gelen ilk isim Celal Güzelses’tir. İlk olarak küçük yaşlarda, Kur’an dersleri alıp hafızlığını tamamladığı Rıfaî Tekkesi’nde tasavvuf musıkîsiyle tanışmış, okuduğu ezan, mevlid ve Kur’an’la kısa sürede kendinden söz ettirmiştir. Sonrasında musıkîye adanmış bir hayat, Atatürk’ün huzurunda söylenen şarkılar, musıkî dünyamıza kazandırılan onlarca eser ve doldurulan 66 plak vardır. Doğduğu ve yaşadığı şehre, Diyarbakır’a gönülden bağlı olan Güzelses, özellikle İstanbul’a yerleşip müziğe orada devam etmesi yönündeki davetleri her defasında geri çevirmiş ve şehrinden ayrılmamıştır.
Doğduğu ve yaşadığı şehre, Diyarbakır’a gönülden bağlı olan Güzelses, özellikle İstanbul’a yerleşip müziğe orada devam etmesi yönündeki davetleri her defasında geri çevirmiş ve şehrinden ayrılmamıştır. Güzelses’in şehrine musıkî anlamında kattığı, yeri doldurulamayacak değerlerden birisi de, kendisinin kurduğu Diyarbakır Halk Musıkî Cemiyeti’dir. Cemiyetin kuruluş hikâyesini yine kendi anlatımından dinleyelim: “22 Haziran 1943 yılında Halkevi kütüphane müdürü Tevfik Erkal, notist ve klarnet hocası Edip Gürmeriç ile birlikte Halkevi faaliyetlerinin dışında bir de Diyarbakır Halk Musıkî Cemiyeti’nin kurulmasını kararlaştırdık. Zira bu cemiyet ile civar illerde halka açık konserler verebilecek, geliri ile talebe okutabilecektik. Bir gün Halkevi’nde bir toplantı yaptık. Avukat Sabri Karaozan, öğretmen Ömer Öner, avukat Zeki Hakgüden, öğretmen Nihat Günay, Sadık Özbek ile derneğin tüzüğünü hazırlayan Avukat Şevket Beysanoğlu bu toplantıya iştirak ettiler. Toplantıda Diyarbakır Halk Musıkî Cemiyeti’nin tek tek amaçlarını tespit ettik ve dernek için yer aramaya başladık.” Güzelses’e göre bu cemiyetin kuruluş gayesi ilk olarak Diyarbakır’ın kültürünün ve sanatının tanıtılması, sevdirilmesi ve yaşatılmasıydı. Diğer yandan genç talebelerle yeni seslerin ve sazların şehre kazandırılması amaçlanıyordu.
Cemiyet o dönemde birbirinden kıymetli musıkîşinasın bir araya toplandığı bir çatı olmuştu. Güzelses’in yanı sıra, Tarık Çıkıntaş (Cümbüş), Celal Sevimli, Selahattin Mazlumoğlu (keman), Edip Gürmeriç (klarnet), Hayık Aşçı (cümbüş), Antranik (cümbüş), Necmi (keman), Gazi (kanun), Bube Menekşe (darbuka ve okuyucu), Hüsnü İpekçi (keman-cümbüş), okuyucular; Berber Sait, Berber Hasan, Sami Hazinses, Naci Balıkçı (cümbüş), marangoz Mustafa, Yusuf Tapan, Aziz Gül, sonradan aralarına katılan Suphi Martağan (keman ve okuyucu), Şeref Değer (takdimci) ve zaman içinde cemiyete kaydolan, her biri bir biriden yetenekli ve çalışkan gençler, cemiyetin baş müdavimiydi.
Özverili çalışmalarıyla Diyarbakır musıkî repertuvarına birçok kıymetli eser kazandıran cemiyet üyeleri, ayrıca Diyarbakır musıkîsini Anadolu’nun birçok şehrinde verilen konserlerle daha geniş kitlelere tanıtma fırsatı bulmuştu. Bu konserlerde müziğin yanı sıra folklor gösterileri de sergileniyordu.
Celal Güzelses, 1950 yılında Vilayet’teki evrak memurluğu görevinden emekli olduktan sonra, müzik çalışmalarını azaltmış ve bir süre sonra Cemiyet’ten de ayrılmıştır. “Bundan böyle aranızda olamayacağım. Çocukluğumda kapısında büyüdüğüm Ulu Cami’ye dönmek ve müezzin olarak Hak yoluna yeniden revân olmak istiyorum.” diyerek belirtir bu ayrılışı. Güzelses’in ayrılışıyla çalışmaları sekteye uğrayan cemiyet, bir müddet sonra kapanmıştır.
Uzun bir süre kapalı kalan musıkî cemiyeti, Diyarbakır musıkîsine büyük emekleri olan Diyarbakırlı merhum üstat Hayri Yoldaş, hocaları merhum Eşref Atay ve Celal Güzelses’in keman sanatçısı merhum Hüsnü İpekçi ile birlikte Diyarbakır musıkî kültürünü ayakta tutmak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla 2004 yılında Musıkî Derneği adıyla tekrar faaliyete geçirildi. Ancak maddi imkânsızlıklardan dolayı, bir süre sonra tekrar kapanmak zorunda kaldı. Günümüzde benzer başlıklar altında kurulan başka dernekler, Celal Güzelses’in açtığı musıkî çığırının izinde, eskisi gibi parlak olmasa da, faaliyet göstermeye devam ediyorlar.
Erkan Yoldaş
Öğr. Gör., Ardahan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Türk Müziği Bölümü.
Please wait while flipbook is loading. For more related info, FAQs and issues please refer to DearFlip WordPress Flipbook Plugin Help documentation.